İnsanların ve toplumların huzura, sükûna ve mutluluğa ihtiyaçları vardır. Bunlar bir toplumun en tabi hakkıdır!. İnsanlar birbirlerini kırıyor, eziyor, kavga ediyor, huzurlarını kaçırıyorlarsa; kardeşlerini rahatsız ediyorlarsa bu bir insani davranış biçimi değildir. Yüce Mevla da bu tür davranışa izin vermiş değildir.
Her şey kendi ortamında yetişir, muhabbet gülü de sevgi ortamında… Sevenlerin, sevmesini bilenlerin meydana getirdiği muhabbet iklimi, sevgi tohumlarına can verir. İyi insan olabilmek için iyilerle bir arada yaşamak gerektiği gibi, gerçek sevgiyi bulmak da Resulüllah’ın muhabbetiyle mümkündür.
İnsanlara “Rabbimin kulları ve benim kardeşlerim!..” diye bakabilmek ne güzel bir davranıştır. İnsanlar arasında ayrım yapmadan, onlara sevgi penceresinden bakabilmek, kardeşliği, barışı, huzuru temin edebilmek ne mükemmel bir davranıştır…”
Edep, Allah dostlarının gözü ve gönül nurudur. Eğer şeytanı başından kovmak istersen, gözünü aç, gör ki şeytanın katili edeptir.(Mevlana) “İnsanlarla iyi geçinmeyen ve kendisiyle geçinilmeyen kişide hayır yoktur!.” buyuran sevgili Peygamberimiz güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildiğini ifade etmektedir.
Sevgi İslam’ın temel anahtarıdır. Sevgi insanca yaşamanın parolasıdır! Her şeye sevgi ile bakabilmek, insanları sevgi ile kucaklayabilmek ne güzel bir davranıştır. Hz. Muhammed (SAV) sadece Mü’minlere karşı değil kendisine inanmayanlara karşı da saygılı davranmış, kimseyi kırmamış, kimseye kin beslememiştir.
O, kendisine eziyet edenlere ve kendisini öldürmek isteyenlere dahi beddua etmemiştir. Onun asıl gücü güvenilir olmasının yanı sıra insanlara sevgiyle yaklaşmasından kaynaklanır. Olaylara, insanlara ve çevremize sevgiyle bakan, kardeşçe davranan, güzel ahlaka sahip örnek insanlar olmak zorundayız. Ahlak sadece davranışların değil, davranışlara yön veren duyguların ve insanların iç dünyasının eğitimidir.
Sevgiyi bu toplumdan yok etmeye çalışanlar şeytanın oyuncağı değil de ya nedir? “Bir birimize sevgiyle, saygıyla, insanca bakmamız ve birbirimize değer vermemiz gerekiyor. Bunun için de adeta öldürüp içimize gömdüğümüz gönül dünyamızı yeniden canlandırmaya çalışmamız gerekiyor. Dünyada derdiyle, sıkıntısıyla yapayalnız kalmış olmak duygusundan kendimizi kurtarmaya çalışmalıyız.
“Allah insandan ne istiyor? diye sorsalar bu soruya özetle verebileceğimiz cevap şudur: “Önce kendini yaratana inanmasını, sonra da mükemmel bir ahlaka sahip olmasını istiyor Yüce Allah!..” Süfyan ibni Abdullah adlı sahabi Rasulullaha gelerek: “Ya Resulllah, bana İslamı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim.” diyor. Resul-ü Ekrem bu zata şöyle söylüyor:”Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!…”
“Rabbimiz Allah’tır diyen, sonra da dosdoğru olanlar için ne korku vardır ne de hüzün!..” (Ahkaf Suresi-46/ 13) “Müslümanların en güçlü ve en mutlu oldukları dönemler, sağlam bir ahlaka sahip oldukları dönemler olmuştur!.”
“Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz!.” buyuran yüce Peygamberimiz insanların kardeşliğini savunmuştur. İnsan hakları denen şeyler bu güzel davranışlar olsa gerekir. “Kul hakkı ile huzuruma gelmeyiniz!.” buyuran Cenabı Allah’a bunun hesabını nasıl vermeyi düşünüyoruz? Ve siz kim oluyorsunuz da insanların arasına fitne, fesat ve nifak tohumları sokmaya çalışıyorsunuz? “Müslüman kardeşini sevmedikçe nasıl kamil bir Mü’min olacakmışsınız?..