Farsçadan dilimize geçen “dost” kelimesi sıcaklık ve samimiyet demektir. Dost demek şahsî menfaatleri yürekten kapı dışarı etmektir. Dost, itimatsızlığın ayyuka çıktığı bu modern ve bir o kadar da garip (acayip) zamanlarda güven duygusu aşılayan insandır. Dost çetin yollara ve yolculuklara hiçbir tereddüde mahal vermeden çıkılabilecek güvenilir kişidir. Dost ileride mağduriyetlere ve mağlubiyetlere sebep olmamak için sözü eğip bükmeden, gerekirse acı söyleyendir. Dost candır, canandır, gönüldeştir. Dost iyi günde değil kötü (kara) günde belli olandır. Onun içindir ki dost bin tane olsa da az, düşman bir tane olsa da fazladır.
Kadim tecrübeleri günümüze yansıtan atalar sözü (darb-ı meseller) dostun önemine vurgu yapmıştır. Onlar dost konusunda demişlerdir ki “Dost dostun eyerlenmiş atıdır.” Zira kişi darda kaldığında dostu hiç tereddüt etmeden ve de zaman kaybetmeden imdadına koşar. Merhum Hüseyin Albayrak dost kavramını hakkıyla ve lâyıkıyla idrak etmiş, bunu içselleştirerek davranışlarına yansıtabilmiş, her geçen gün nesli tükenmekte olan bir gönül adamıydı.
O, ilerlemiş yaşına ve bedenine musallat olan hastalıklarına rağmen etrafındakilere daima yaşama sevinci ve umut aşılardı. Hayattan şikayet etme ve yerinme onun kitabında yoktu. Zira o, her ne olumsuzluk yaşarsa yaşasın her dem şükür ehli bir insandı. Onun bu örnek tavrı dostlarına sanki önceki çağlardan çıkıp gelmiş izlenimi verirdi. Merhum Hüseyin Albayrak düşünen, yazan ve okuyan insanları çok severdi. Herkesin imkân ve kabiliyetleri elverdiği ölçüde geleceğe yönelik bir şeyler bırakmasını isterdi. Geleceğe bıraktığımız güzelliklerin hayırla ve rahmetle anılmamızı sağlayacağına inanırdı. Merhum Albayrak’ın hayatında bazı kavramlar anahtar rolü oynamaktaydı. Bunlar arasında sabır, azim, vefa, diğerkâmlık (başkalarının yararını da kendi yararı kadar gözetme), sebat, empati (duygudaşlık), fedakârlık, bilgi, koşuşturma, birlik, beraberlik, sorumluluk, dayanışma, yardımlaşma, emek ve alın teri öncelikle ve özellikle aklımıza gelmektedir.
Hüseyin ağabeyden yaşça 28 sene küçük olmama rağmen samimi bir dostluğumuz vardı kendisiyle. Ankara’dan Trabzon’a gelişlerinde mutlaka bir şekilde görüşürdük. Ben aramasam o beni arardı. Hele son birkaç ay içerisinde telefon görüşmelerimiz sıklaşmıştı. Trabzon’daki dostlarının hayatını ve hatıralarını yazmakla meşguldü. Bu çerçevede benim de hayatımı ve kendisiyle olan ortak hatıralarımı yeni çıkaracağı esere dahil etmişti. Bu yüzden yeni kitabında kullanılmak üzere gerekli bilgi ve belgeleri temin etmek için beni arıyordu. Merhum Hüseyin Albayrak ağabey ilerlemiş yaşına rağmen ( ki öldüğünde 78 yaşındaydı) sürekli okuyor ve yazacağı kitaplarla ilgili araştırmalar yapıyordu. Gençler Uzunsokak’ta volta atarken o, başını kitaplardan kaldırmıyordu. Trabzon’un mâzisine ışık tutmak ve bu konuda genç nesilleri aydınlatmak için gecesini gündüzüne katıyordu.
Merhum Hüseyin Albayrak için 26 Aralık 2009 tarihinde Trabzon Sanatevi’nde anlamlı bir program yapılmıştı. Türkiye Yazarlar Birliği Trabzon Şubesi tarafından “Yazarlığının 50. Yılında Trabzonlu Araştırmacı Yazar Hüseyin Albayrak” adlı bir de sergi ve sunum gerçekleştirilmişti. Trabzon’un seçkin yazarları, gazetecileri, şairleri, kültür ve sanat adamları yazarlıkta 50 yılını geride bırakan usta kalem Hüseyin Albayrak’ı yalnız bırakmamışlardı. Dostlarından Veysel Usta, Mustafa Yazıcı, Halit Macit, Hikmet Aksoy, Refik Karaağaçlı gibi isimler onu enine boyuna anlatmışlar; onunla ilgili hatıralara yer vermişlerdi. Bahsi geçen kişiler konuşmalarında geçmişe doyumsuz yolculular yapmışlardı.
Dostlarının kendisiyle ilgili güzel sözlerinden sonra Hüseyin Albayrak da bir teşekkür konuşması yapmıştı. Konuşmasında duygulanan Albayrak, ömrün ilk 70 yılının çok çabuk geçtiğini söyleyerek şu düşüncelere yer vermişti: “50 yıldan beri yüzlerce dergi ve gazetede yazılar yazdım. Onlarca kitabım okuyucuyla buluştu. Kalemimi, Trabzon’un dününü bugüne taşımak için kullandım. Zor günler geçirdik bu süreçte. Fakat yazmayı, araştırmayı bırakmayı hiç düşünmedim. Hep Trabzon’un kültürünü, tarihini, edebiyatını ve basınını düşündüm. Zaman zaman kıymet bilmez kişilerin tavırları karşısında üzüldüm. Kaleme aldığım eserlerin layık olduğu değeri görmediği durumlarda ümit kırıklığı yaşadım. Fakat iyi ki Trabzon üzerine çalıştım. Bundan sonra da yazmaya devam edeceğim. İyi ki sizler gibi kıymetli ve vefalı dostlarım var. Yazdığım eserler benden sonra da hizmet görmeye devam edecektir.”