Hayaller olmadan gerçeğe varılmaz. Bir iş hayal edersin, üzerinde uzun bir süre beyin jimnastiği yaparsın, projeler üretirsin ve o işi yapmaya karar verirsin.
Birileri seni hayalperestlikle yargılayabilir. Olsun! Onlar, bir hayalin peşinde olduğunu düşünebilir.
Kim ne düşünürse düşünsün, sen o işi gerçeğe dönüştürmek için çoktan yola çıkmışsınıdır.
Şu anda anlatmaya çalıştığımda tam bu. Bir hayal bu. Hayali paylaştığım dostlarım en yakınımdakilerdi. Onlara hayalimi anlattım, onlarda konuya sıcak bakınca, ilkyazımın konusu da bu oldu. Bu sefer bu düşüncemi sizlerle paylaşma ihtiyacı duydum.
Hayalim bir yazarlık atölyesiydi. Yazarlık atölyesi denince aklımıza hemen bir araya toplanıp sürekli yazı yazmaya çalışmak gelir ama bizimki öyle değil. Haftada bir konu belirleyip bu konuda yazılar yazmak… Daha sonra bir araya gelip yazıları okuyup üzerinde fikir yürütmek.
Tabi çalışma sistemi zaman içinde daha değişik şekillere bürünebilir. Ne nasıl olur ya da nasıl olmaz demeden, önemli olan iyi niyetle bir işe başlamak. Başladıktan sonrası bir şekilde düzene girer.
Bilinen bir atasözü misali (kervan yolda düzelir) dedik ve çok uzun olmayan ilk yazımı yazıp arkadaşlarımla paylaşmaya çalışacağım.
Tabi bu bir okul değil, dernek değil. İsteyen ben de varım der, gelir. Kendi yazdığı bir yazıyı ortaya koyar, üzerinde konuşulur, herkes bir fikir beyan eder, istersen yazılanları ben de okumak isterim der, o da fikrini söyler.
Eleştiri güzeldir. Eleştiriye açık olmak güzeldir. Tabii ki eşleştiren donanım olarak iyiyse ortaya çok güzel şeyler çıkar. Verim artar. Tıpkı bir bahçıvanın meyve ağacını bilinçlice budaması gibi budanan ağaç daha güzel meyveler verir. İnsanlar da o meyvelerden faydalanır.
Bizler bazen meyve veren bir ağaç, bazen de bahçıvan olmaya çalışacağız. Budanmaya ve budamaya hazır isek atölyeye hoş geldiniz.
Hasan Gençay