Çocuğun karakteri ana ve babasından aldığı genlerin, çevresel etkenlerle etkileşimi sonucu belirlenir. Çocuğun ana ve babadan karakterleri aldığını biliyoruz. Çocuk, anaya bağımlı kalır. Çünkü ana çocukla hamilelikte, beslenme ve sevgiyle beraberlikleri başlar. Annenin etkisi çocukta kalıcı özelliğe sahip olur. Bu özellikler ileriki hayatında da değişmez.
Çocuğun temel ihtiyaçlarını anne karşılarken, çevreye karşı güven ve güvensizlik duygularının temeli de atılmış olur. Çevreye güven kendine güven demektir. Kendine güven duygusuyla büyüyen çocuk, çevresel etkenlerden kolaylıkla korkmaz. Böylece çaresizlik duyguları yaşamaz.
Çocuk kendine güvenirse çevresel ilişkilerinde duygusal olarak da iyi veya kötü yönünü algılar. Eğer anne, çevresel etkilerden kaygılı ise güven duygusunda çocuğuna problem yaratır. Böyle bir problemde anne sorumluluğunu üslenemez.
Çocuğun gelişiminde ona belirli bir düzen kurmak, beslenme, oyun, uyku gibi olayların aksatılmaması çocuğa güvenli büyümesine neden olur.
Çocuk yetişkinliğe geçerken, zihinsel ve duygusal yönlerinin gelişmesine göre, geçiş süreci aşılır. Çocuğun olgunlaşmasıyla yetişkinlik derecesiyle kendini gösterir. Bu devrede çocuğun ihtiyaçlarının karşılanması mesleğine de olumlu yansıyacaktır.
Çocuğun karakteri çevreyle uyum içerisindeyse şahsiyeti daha çok gelişecektir. Ana ve baba çocuğuna kendine ana ve baba ismini vermek suretiyle yetişmelerindeki iyi yönlerin devam etmesini sağlar. Onun için ana ve baba çocuklarını çok sevmelidir. Çocuğunu sevgiyle büyütmelidir. Çocuk her zaman mutlu olduğunu hissetmelidir.
Çocuk sevgi ortamında, kendi kendini yönetmeyi öğrenecektir. Aksine çocuk sevgi ortamında yetiştirilmezse kendisini ana ve babasına sevdirmek için, uğraşır ve şahsiyeti gelişmez.
Çocuğun yaptığı yaramazlıkları görmemek veya küçük cezalarla geçiştirmek, gerekir. Bundan sonra da çocuğun yüzüne yaramazlıkları da vurulmamalıdır.
Çocuğun başarabileceği işleri ona yüklemek normaldir. Ana ve baba bu tür görevleri geniş anlamda tutar. Böylece çocuğun şahsiyetinin gelişmesine katkıda bulunur. Yalnız çocuğu çok da serbest bırakmamak gerekir.
Ana ve babanın çocuğu oyundan engellememesi önemlidir. Bu düşünce ileri yaşlarda çocuğun topluma katılmamasına neden olur. Çünkü oyun çocuğa şahsiyet kazandırır. Böylece çocuk, toplumda önemli işler ve görevler yapmayı başaracaktır. Çocuğun oyunu yaşadığı kültürü de yansıtacaktır. Bu kültürel yapıyı ileride kullanacaktır.
Ayrıca çocuğunun şahsiyetine saygı duyan ana ve baba onun her türlü gelişimine önemli katkıda bulunmuş olacaktır. Bunun yanında, çocuklarının başarılı olmasını isteyen ana ve baba çocuklarına aşırı yüklenirler. Çocuk bu ilgiye karşılık veremezse, değersizleşir, şahsiyeti olgunluğa erişemez. Halbuki çocuğun yetenekleri aşılmamalıdır.
Ana ve baba çocuğunun duygusal yönüne değer vermelidir. Yine de aşırı hoşgörü ve disiplin noksanlığı çocukta davranış bozukluğu yaratır. Ana ve baba katı bir disiplin yürütürse çocuk gelişim bozukluğuna sürüklenir.
Çocuğun şahsiyetinin gelişiminde aşırılığa kaçılmamalıdır.