Toplumlar, dar veya geniş de olsa, üretim esaslı yaşama şansı bulurlar. Üretemedikleri ürünleri ise birbirlerinden temin ederler. Toprağında yetişmeyen bir ürünü ise mutlaka satın alırlar. Bu anlayıştan dolayı toplumlar aralarında, mal karşılığı alışveriş yaparlar.
Üretim için çalışmayan toplumlar ise, fakir düşer. Fakir toplumlar, köle olmaya mecburdurlar. Bir toplumun yaşadığı ortamda mutlaka üretim yapabileceği toprağı vardır. Toprak verimli kullanıldığında çalışanı besler. Çünkü bir yörede insan varsa, kendini idame ettirecek, üretime sahip demektir. Çalışırsa topraklarını verimli hâle getirir.
Bir ülke buğday yetiştiremez ama farklı ürünlere ev sahipliği yapar. Örnek meyve, pamuk, şeker pancarı, keten ve kenevir gibi. Bunlardan elde edilen ürünler iplik ve tıpta anestezide kullanılır. Meyve ve kenevirini satar yine geçinir. Böylece kendinde olmayanı alma şansına sahip olur.
Avrupa toplumundan bir heyet Ülkemize gelir. Amaçları, topluluğumuza girmek istiyorsunuz. Fakat üretiminiz ne derecededir, araştırmamız gerekir. Avrupa topluluğunu karşılayan heyetimiz, onlara Bursa ovalarını gezdirirler. Tarlalardaki domates, salatalık, patlıcan ve fasulyeyi gören AB topluluğunun üyeleri şaşkınlıklarını gizleyemezler.
“Bu ne mümbit, bu ne verimli toprak, siz yalnız domates ekseniz kalkınırsınız.” Derler.
Bizimkilerden biri cevap verir. “Kalkınmaya kalkınırız ama hıyarlar bıraksa.”
Toplum, hıyarlardan dolayı üretemiyor, üretse de onlardan dolayı satamıyorsa, serbest piyasa ekonomistleri veya küreselcilerin kölesi durumuna düşerler. İşte küreselci emperyalistler, seni doğru düşünmesin diye çamurlu suda hamur yoğurtturur. Müslüman ülke, başka bir Müslüman ülkeyi bombalıyor da adam kalkmış şunu veya bunu sevmeye Müslüman olmayı indirgiyor. İslam’ı daralttık diyor yazar. Ne daraltması türban diye ne olduğu belirsize indirgediniz ya… Farkındasınız değil misiniz?
Bakınız küreselci emperyalistler ne yapıyor. Afganistan’ın güneyinde İngilizlerin silahlandırdığı Taliban, yukarıda ise Amerikan kuvvetleri. Arada halkı eziyorlar. Afganistan’ın neyini soyduklarını biliyorsunuz. Biz de herhâlde 21. Yüzyılda yamaç paraşütüyle çukura uçacağız. Papatya falı gibi bizi oyalıyorlar, seviyorum, sevmiyorum diye.
Üretiyor, çalışıyor ve insanının bir şekilde karnını doyuruyor. Buna karşılık milletleri bölüp parçalıyorsun, sınıflara ayırıyorsun, sömürüyorsun ve kalkınmış millet oluyorsun.
İnsanımızın aklını başına alması gerekir. Din ile inançla bu kadar oynanmaz. Sen kendine bak. Güzel söylemişler. “Yat çamura bak kalıbına.”
Milletleri soyup soğana çeviren ve ülkenin para, hukuk ve ticari işleri yürütürler. Ülkenin zenginliği ellerindedir. Köleliğe karşıdırlar. Köleliğin kalkması için kanun hazırlarlar fakat köle ticaretini yürütürler.
Sivil özgürlük maskesi altında, insanları farklı ülkelere satma projesi uygularlar.