“Kız sen Istanbul’un neresindensin?” Istanbul’u en iyi anlatan şarkılardan biridir. Bunun yanısıra “Hemşerim memleket nere?” sorusunun TSM formundaki halidir. Tabii ki sehir ölçeğindeki haliyle. Nereli olunduğu birçok ipucu verir çünkü. Zamanla kentin kimliği ile kişilerin kimliği özdeşleşir. Kenti oluşturan mahalleler, köyler, sokaklar için de aynı durum geçerlidir. İstanbul özelinde durum değerlendirildiğinde; Üsküdarlı, Kadıköylü, Bakırköylü gibi betimlemelerin bir unvan gibi kabul edilerek bazı çağrışımlar yaptığı söylenebilir.
“Bir kentin ya da semtin ruhu; kültürel, toplumsal, iktisadi, coğrafi, dinsel gibi “ruhtan” çok daha somut öğelerle açıklanabilir, açıklanmalıdır. Ama bütün bu özelliklerin toplamına yine de ruh diyebiliriz”(1)
İstanbul’da Üsküdar İlçesi’ne bağlı Kuzguncuk Semti için de durum aynıdır. “Kuzguncuklu” olunduğunun öğrenilmesi ile hoşgörü teriminin dudaklardan dökülmesi an meselesi olur ki bu da çok dinli bir demografik yapıya sahip semtin en belirgin özelliğidir.
Kuzguncuk’ta yaşayan bir yazar “Kuzguncukluluk” kavramının kendisinde merak uyandırmasına ait anısını şöyle aktarmaktadır: “Bursa Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosunun “Kuzguncuklu Fazilet” adı ile oyunu vardır. Onu izleyince bu semti merak etmişliğim vardır.”
Bir tiyatro oyununun adında yer alması ile merak uyandırmış bir semt olan Kuzguncuk eski çok dinli yapısını büyük ölçüde yitirmiş olsa da kalan tortu niteliğindeki kültür bu gün semtin sokaklarını sinmiştir.
“Anadolu’dan göçün “eski” Kuzguncuk’u ciddi manada değiştirdiğini göstermektedir. 1930’larda Karadeniz’den Kuzguncuk’a doğru başlayan göçle gelenler kendilerini “eski Kuzguncuklu” olarak nitelendirseler de o dönemlerde Musevi vatandaşların çoğunlukta olduğu bölgeye ilişkin bilgileri zayıftır ya da yoktur… Şimdinin “eski Kuzguncuklular”ı aslında göçle gelen Anadolu halkıdır.”(2)
Kuzguncuklu bir yazar/oyuncu bu durumu ayrıcalık olarak gördüğünü kendisinin de çok şaşırdığı bir anısı eşliğinde anlatmaktadır: “Örneğin geçtiğimiz yaz Yunanistan’a seyahate gittim. Bir arkadaşım vasıtası ile bir çift ile tanıştım. İstanbul’dan geldiğimi söylediğimde yaşadığım semti sordular. “Kuzguncuk” dediğimde inanamadılar, aniden duygusallık, hüzün, gözyaşı birbirine karıştı. 35 yıl öncesine kadar Kuzguncuk’ta yaşıyorlarmış ve sonra Yunanistan’a yerleşmişler. Bereketli Sokak’ta oturduğumu duyunca daha da etkilendiler. Çünkü onlar da Bereketli Sokak’ta yaşamışlar. Belki bu yaz onları misafir edeceğim. Bu nedenle “Kuzguncukluyum” demek bir ayrıcalık bence, sıradan değil.”
Semtte yaşayan bir ressam ve aynı zamanda tablo restoratörü ise, “Kuzguncukluyum” diyebilmenin ölücüsünün semtte yaşanılan süre ile ölçmektedir:” Kuzguncukluyum diyebilecek kadar eski bir semtli değilim, “Kuzguncuk’ta yaşıyorum” diyebilirim kendim için.” demektedir.
1999 yılından itibaren aralıksız olarak Kuzguncuk Mahallesi muhtarlığı görevini sürdürmekte olan ve semte olan sevgisini “Bir sevdadır Kuzguncuk.” diyerek dile getiren Mahalle Muhtarı, Kuzguncuklu olmanın hissetmek ile alakalı olduğunu düşünmektedir: ”Benim için kendisini Kuzguncuklu hisseden herkes Kuzguncukludur. Burada doğmuş olmasına gerek yok. Burada geçirilen süre bence önemli değildir. Bizim geleneksel Anadolu kültürüne sahip olan biri gelsin ve buraya yerleşsin, diyelim 6 ay yaşasın. Buna emin olun kendisini başka yerde yaşamamış hisseder. Bunu yazmanızı dilerim. Bu cümle tecrübe ile sabittir.”
Muhtarın fikrini destekleyen bir ifade semtte ikamet eden bir akademisyenden alınmıştır: “Mahallenin tadını kokusunu alınca orada 20 yıl yaşamakla, 100 yıl veya 2 yıl yaşamak arasında fark kalmıyor. Seviyorsanız zaten benimsiyorsunuz. Benimsenen bir yer de seviliyor. Eski olmak ile yeni olmak arasında bir fark yok bence bu nedenle. Yani keşke daha eski olsaydım burada dediğim oldu ama benden sonra gelenlere de hiçbir zaman ben eskiyim tavrı takınmadım. Buranın eskisi olmak; sahibi olmak veya sınırlarına sahip olmak demek değildir.”
İzmirli olan ve semtte atölyesi bulunan bir heykeltıraş ise kendisini Kuzguncuklu olarak tanımlamaktadır: ”İzmir’i burada yakaladığım ve İzmir’den daha çok burada yaşadığım için ben Kuzguncukluyum.”
Ben de kendimi “Kuzguncuklu” addediyorum. Birkaç yıl ikamet edebilsem de oradan hiç kopamadım. Ne ruhen en fiziken. Sık sık düşünür ve fırsat buldukça sokaklarını arşınlayarak özlem gideririm. Aidiyet duygusu güvende olma duygusunu da beraberinde getiriyor.
(1) Sina, Akşin(Katılımcı). Kent Tarihçiliği, 5-6 Mart 1994 Kent Tarihleri Atölyesi, İstanbul: Toplu Konut İdaresi ve Tarih Vakfı Yayınları, 1994, s.9.
(2) Sait Gülsoy, Gündelik Yaşamda Yahudi Kimliği İnşası: İstanbul, Kuzguncuk’ta Niteliksel Bir Araştırma, Yüksek Lisans Tezi, Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012, s.174.