Çok güzel bir çiçek bahçesinden geçerek, yüksek katlı binaya yaklaştık. Çiçekler mor, kırmızı, sarı ve pembeydi. Çiçeklerin dikilişi vadide bir nehrin akmasını konu alan bir kompozisyondu. Çiçekleri topluca sevdik, yapraklarına dokunduk. Moruna, kırmızısına dokunduk ve kokladık. Her birinden saksıya koyup balkonumuza getirmeye kızıma söz verdim. Özellikle mor çiçeğin kopmuş olanını şimdiden almak istedim. Kızıma da bu bahçe bizim olsun buraya hep gelelim, dedim.
Apartmanın kapısından geri dönüp tekrar çiçekleri gözledik. Renklerinin parlaklığına hayran kaldık. Çiçek gruplarının arasından kanallar yapmışlar ve suyu akıtmışlar ki, bahçeye ayrı bir canlılık ve ruh katmış. Kızım da bahçeyi çok sevdi ve neşelendi. Bu atmosferde içeri girdik. Kızım biraz rahatsızdı, böylece düzeldiğine de biraz olsun kanaat getirdik.
Giriş kapısından geçtik ve karşımızdaki asansöre yöneldik. Kapıyı açtım, hanımla kızım içeri girdi. Peşlerinden ben de asansöre girerken, iri yarı bir köpek de asansöre girdi. Yalnız asansör büyüktü. Kızım ve annesi aynaya yaklaştılar. Köpeği görmediler. Köpeği hemen geri çek ve çık diye köpeğin tasmasını tutan adama işaret ettim. Tekrar elimle bir hamle daha yaptım ki, çık dışarı kızım görmesin, diye.
Köpek kızıma yaklaştığı için, pamuk gibi tüyleri kızıma değince o da elini köpeğin omuzuna tuttu ve “Anne” dedi. Adam da köpeği geri çekmeye başladı ama kızım köpeği bir defa gördü. Olay koptu. Kızımda o zaman beş yaşında. Nasıl bağırıyor, nasıl ağlıyor, böyle bir ses olamaz. Tarif etmek mümkün değil. Kıyamet kopuyor, adam da özür üzerine özürle, apartmandan dışarı kaçtı.
Kızımı bir türlü teskin edemiyoruz. Apartman yıkılıyor. Birisi geldi, bana diyor ki, çantayı kafasına geçirseydin. Dedim ki, karşıda duruyor git sen geçir. Adamın suçu köpeğinin, yavru kedi gibi sakin olduğunu, biz ne bilelim. Belki köpek bile üzülmüştür. Asansöre köpek ile bineceksen, kimse olmadan köpeğinle binersin. Farkında olmadım, bir anda köpek içeri girdi. Köpek de kim olursa olsun insanı çok severmiş. Adam bilse çocuğun korktuğunu içeri girer miydi?
Kızımın feryadı figanı durmuyordu. Kapıyı kapattım ve yukarıya misafir olarak gittiğimiz ailenin kapısını çaldık. Arkadaşın da küçük bir kızı vardı. Kızım, arkadaşını görünce, biraz sakinleşti ve ona olayı anlatmaya başladı. Bundan sonra ağlamayı kesti ve yatıştı.
Asansörden ineceğimiz sırada bir anons, “Bir daha köpekli asansöre binmek yasaktır.” Aksi hâlde işlem yapılacaktır. İkaza da memnun olduk, bize de akşam zehir oldu.
Apartmana gelenlerin ağızlarına baksam, çantayla köpeği gezdiren adamın kafasını kır. Tekmeyi vur ağzını dağıt. Bende arkadaş! buyur çantayı veriyorum sen yap. Vurmak kırmakla ne halledilir diyorum.
Aradan birkaç yıl geçtikten sonra, olayın komik tarafına gülüyoruz. Komik olan neydi; Kızımın annesi zannedip köpeğe sarılması. İkincisi, köpeğin korkup asansörden dışarı fırlaması. Yoksa benim işaretim ve adamın köpeği çekmesi değil. Üçüncüsü, sahibinin özür dileyerek apartmandan dışarı kaçması. Dördüncüsü de adamı el işaretiyle dışarı çıkartmaya çalışmam idi.
Son olarak da apartman yıkıldı. Anons, köpek ile asansöre binmeyin oldu.