27 Mayıs darbesinin üzerinden 60 yıl geçti. Geçen hafta herkes kendi açısından değişik yorumlar yaptı. Ben de o günleri yaşamış biri olarak; çocuk ve delikanlı gözü ile ama tam anlamı ile tarafsız olarak yorum yapmak istiyorum.
1– Geçen 60 yıllık süre içinde gördüm ki darbelerin ve muhtıraların hiçbir yararı olmamaktadır. Aksine çok büyük zararlara/yıkımlara/haksızlıklara/zulümlere/yolsuzluklara sebebiyet vermiştir. Demokrasimize/hukuk düzenimize/ekonomimize/dış itibarımıza/milli birlik ve beraberliğimize/Ordu’nun itibarına ve halk nezdindeki sevgisine/ciddi darbeler vurmuştur. Orta Doğu, Afrika, Güney ve Orta Amerika ülkelerinden farkı kalmamıştır. (Muz Cumhuriyeti olunmuştur.) Darbelerin ve muhtıraların ardı arkası kesilmemiştir.
a) Askeri vesayet sistemi kurulmuş, TBMM’nin üzerinde bir güç ve baskı unsuru doğurulmuştur. Asker kökenli cumhurbaşkanları dönemini başlatmıştır.
b) Askerimiz kendini orduevi/lojman/kıta üçgenine kapatmış, halk ile irtibatını kesmiştir. Ordu millet kavramı yara almıştır.
2– Yine kesin olan bir gerçek, tüm darbe ve muhtıraların ABD üretimi olduğudur. (NATO ve Gladyo’nun katkıları ile yapılmıştır.)
a) Asırlardır Osmanlı’nın Türk ve İslam âlemlerinin en büyük düşmanı, terörün, misyonerlik faaliyetlerinin, Kürt ve Ermeni ayaklanmalarının, tertipçisi; Siyonist ve evenjelistlerin uşağı, ikiyüzlü, kalleş, yalancı ABD yönetimleridir. İstisnasız tüm ABD başkanları Türk ve İslam düşmanıdırlar ve bizi parçalamak için gayret gösterirler.
b) İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Rusya ve ABD (danışıklı bir) “Soğuk Savaş” dönemi başlattılar. Böylece dünyayı iki kutuplu hale getirdiler ve sömürdüler. Biz (tarihi) Moskof düşmanlığımızın etkisi ile ve de (Türk ve insanlık düşmanı, seri katil) Stalin’in de davranışları ile ABD’nin kucağına itildik ve köleleştik. (Stalin öldüğünde ilkokul 4. veya 5. sınıfta idik. Okul bahçesini “Stalin geberdi” çığlıkları ile çınlattığımızı hatırlıyorum.) “Yeşil Kuşak” “Komünizmle mücadele” vb. yutturmacaların uygulayıcısı olduk.
c) Milletler Cemiyeti (daha sonra) Birleşmiş Milletler, NATO vb. kuruluşlar da bu sömürü düzenini daha güçlü hale getirdi. Ve bu ahlaksız düzen hâlâ ve artan tempoda devam etmektedir. Milyarlarca insanın hayatına mal olmaktadır. Tek kazançlı çıkan İllimünati çetesidir.
3– DP iktidar olduğunda 7 yaşında idim, 27 Mayıs’ta da lise son öğrencisi. İlk hatırladığım, seçim gecesi mahallenin kabadayısı “Yeniceli Hüseyin”in bizim evin dibinde sabaha kadar davul çaldırdığı şarap içtiği ve nara attığıdır.
a) İlk 4-5 yıl ekonomi iyi gitti. Sonra işler tersine döndü kıtlıklar/karaborsa vb. başladı. Döviz sıkıntısı hortladı.
b) Ne yazık ki tüm partiler için geçerli olan “çıkar hastalığı” DP için de geçerli oldu. (Bizde aktif politika yapanların çoğu, hizmet değil çıkar peşindedir. Tayin/terfi/torpil/iş ve ihale takibi/bürokratlara baskı ile meşgul olurlar. Bu yüzden bir asırdır, “Siyasi Etik ve Nereden Buldun” mevzuatı çıkarılmaz. Zira tüm partilerin teşkilatlarının ve milletvekillerinin hedefi biter.) (Kamu kurumları; Yönetim ve denetim kurulu üyelikleri, belediyeler/belediye şirketleri/bakanlık kadroları, Kızılay/THK/Yeşilay/Çocuk Esirgeme Kurumu/vakıflar/kamu bankaları/tarım kooperatifleri/THY, vs. yağma kapısı olarak kabul edilir. İmar rezaletleri yaşanır. İhale yolsuzlukları yapılır. Her türlü ahlaksızlık irtikâp edilir.) (Bu arada bol bol din istismarı yapılır. Rüşvetçilik zirve yapar.)
c) Çocuk gözümle DP döneminin bizim gibi fakir aileler için fazla bir yararı olmamıştır.
d) Şüphesiz CHP’nin muhalefeti, tahrikleri, şiddetli olmuştur. Ancak DP iktidarı bunlara aynı tarzda cevap vermeyebilirdi. Kırşehir’in ilçe yapılması/İnönü’ye saldırıların önlenmesi/Tahkikat Komisyonu/basına sansürler/ciddi yasaklar getiren Türk Ceza Kanunu’nun 141/142 ve 163. Maddeleri/her gece radyoda yayınlanan “Vatan Cephesine Geçenler” programı/halkın (bugün olduğu gibi) kamplara bölünmesi, camilerin ve kahvehanelerin bile ayrılması/polisin (yine bugün olduğu gibi) aşırı şiddet kullanması/6,7 Eylül hadiseleri vb. hataları sayabilirim.
e) En önemli hata da tam anlamı ile ABD sömürgesi olmamızdır. Tarımımız ve (başta savunma sanayi olmak üzere) sanayimiz öldürülmüştür. Üretme/ithal et/ ABD yardımı yeter, dönemi yaşanmıştır. Marshall Planı zokası yutulmuştur. Ve (hiç gönlüme ve akla sığmayan bir kararla) Kore’ye asker gönderilmiş, evlatlarımız kaybedilmiştir. (Özellikle Kunuri savaşlarında ABD yüzünden düştüğümüz çember sırasında, ailece sabahlara kadar dua etmemizi unutamıyorum.)
f) Şüphesiz çocukluktan itibaren anamızın/babamızın/hocalarımızın telkini ile “edep” konusu bizce çok önemli idi. Bu yüzden lise çağlarımda Menderes’in özel hayatı ile ilgili bilgiler beni şok etmişti.