Bir ülke ki, anayasasında “demokratik, laik, sosyal bir HUKUK DEVLETİ” olarak tanımlanmakta… Ne var ki;
* Bir adam kalksın, ‘Bir mangayı donatacak silahım var’ diye açıkça ilan etsin. Anayasasında, “Hukuk Devleti” yazan ülkenin cumhuriyetinin savcıları seyirci kalsın!. Şaşıp kalıyorum!.
* “Karınızı, çocuklarınızı nasıl koruyacaksınız bizden?” diyerek korku salsın bir başkası, sapıkça çığlıklar atsın, alkış da alsın üstelik!. Anayasasında “Hukuk Devleti” yazan cumhuriyetin hukuku kör, sağır, dilsiz kesilsin… Şaşıp kalıyorum!.
* Bir başkası “’Seçimde aksi olursa Belgrad Ormanı’na gömdüğümüz talim şeylerini çıkarıp sokağa çıkacağız” diye içsavaş çağrısı yapsın. Siz irkilin ama anayasasında “Hukuk Devleti” yazan ülkenin cumhuriyetinin savcıları üç maymunu oynasın!. Şaşıp kalıyorum!…
* “Bi-dolu var “ deyip kavanoz dolusu mermi göstersin: “gö….zde patlamasını istemiyorsanız -“hiç kuşkunuz olmasın öldürürüm”- diyebilsin, – adam gönüllü idam mangasına nefer kesilsin- kurbanlarının isimlerini de açıkça sayıp döksün!… Tanımı ”Hukuk Devleti” olan cumhuriyetin savcıları suskun kalsın… Şaşıp kalıyorum!.
* “Ayaklarını – hem de dört ayaklarını – denk alsınlar” deyip kussun içindeki pisliği:
“15 Temmuz kursağımızda kaldı, yapamadık istediklerimizi. Boş bulunduk… Yanlış anlaşılmasın, doğru anlaşılsın; bizim aile şöyle 50 kişiyi götürür. Biz bu konuda çok donanımlıyız maddi ve manevi olarak.”
Her biri idam mangasının gönüllü panterleri sanki… Hukuk halâ suskun!. Hukukun sustuğu yerde elbet eşkıya konuşur!…
Kana susamışlığın aleni örnekleri değilse nedir bunlar?.
Ses var, delil var, görüntü var ama nedense hukuk adına “gören” yok!. Gören gösterse de anayasasında “Hukuk Devleti” yazan devletin işleyen hukuku yok!.
Salt hukukun suskunluğu olamaz bunca azgınlığa cesaret veren kaynak?
Tehditler, havlamalar, ulumalar ayyuka çıkmış… Kurdu, çakalı, kuzgunu, leş kargası, her biri kendi yasasını uygulamaya hazırlanmakta…
Taşlar bağlayan bir başka bir şeyler yok mu sizce; eşkıya başıboş dolaşsınlar diye?
Hukuktan nasıl azade kılır, kollama yoksa? Şaşıp kalıyorum!.
Yasaların dokunulmazlık tanıdığı milletvekillerini bile “ensesine sıkmakla tehdit edebilecek” kadar kana susamışlara nasıl olur da, -varsa- “HUKUK DEVLETİ”nin yasaları dokunamaz?
*
Ne midir o güvence?…
Hatırlayın; TBB Başkanı Feyzioğlu’nun (hidayete ermeden önce!), “Dehşet içindeyim, kabile devletinde olmaz diyerek karşı çıktığı bir KHK vardı !…
– Balık hafızalıyız ya… “hafıza-ı beşer nisyan ile malûldür” ya!… O KHK halâ yürürlükte.
Unuttuk gitti!. 8 Kasım 2016’da çıkarılan yasanın 37’inci maddesine, 24.12.2017 tarihinde 696 sayılı KHK ile bir ek yapılmıştı.
Bu kadar balık hafızalı olmasaydık- anlardık bu adamların cesaretlerinin kaynağını.
Günün “Darbe” söylemleri de aynı fasıldan. DARBE, OHAL, KHK!. Tekmili birden.
Hatırlayalım; 8 Kasım 2016 tarihli Olağanüstü Hal Uygulamalarına dair madde 37’yi:
“15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.”
Şimdi de, hatırlayalım 24.12.2017 tarih 696 sayılı KHK ile o madde 37’ye yapılan ek’i:
“Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına, veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır.”
(Yani, neymiş, “darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden” sivillere de hukuki, idari, mali, ve cezai sorumluluğu doğmaz(mış) – Tarifler olanlarla ne denli tam uyumlu değil mi?)
İşte “Kabile devletlerinde olmaz” dedirten ve “darbe” bahanesiyle – psikopat ve paranoik- sivilleri koruma altına alan yasal(!) madde bu!.
Şimdi soralım:
* Böylesi bir ek, ‘toplumsal korku ortamına fırsat yaratmak’ adına mı yapılmıştır?
* ‘Darbe girişimi veya girişimin devamı niteliğindeki eylemler’ olduğuna kim veya kimler karar verecek?
* İnsanlar sokakta birbirinin kafasına sıkmaya başlarsa bunu kim engelleyecek?
* Bu hüküm var oldukça, bu katliamın hesabını hukuk kimden nasıl soracak?
* Bunun altında imzası olanlar ne yapmak istiyor? Niyetlerinin arka planında ne var?
* Şu anda emareleri görülen tehlikeli durumlarda bu KHK’nın payı var mıdır?
* Böylesine tehlikeli bir hükmünden yarar –hatâ medet- umanlar var mıdır? Varsa kimlerdir?
Aklı başında bir insanın, olası tehlikeleri düşündükçe dehşete düşmemesi olası mı?…
Böylesi KHK’lar var oldukça ülkenin anayasasında “Hukuk Devleti” yazsa ne olur?