Biz küçükken bir akrabamızın oğlu vardı, bizden büyük ve oldukça değişik yetenek ve işleri olan. Sabahtan akşama türlü işler yapar, bisiklete biner, komik olaylar anlatır, fıkralar anlatır bizi güldürür eğlendirir ve kendine hayran bırakırdı. Kuş dili diye bir dil modaydı o zaman, ilk ondan duyduk tabi bütün gün ‘begen segenigi segevigiyogorugum’ der dolanıp dururduk aptal aptal. Bazen de hani şu dilaçar denilen hızlı tekerlemelerden söyletirdi en hınzırlarından biri şöyleydi Balı yuttum, yünü dittim, b… ittim’ hızlı hızlı söyleyince itilen şeyle yutulan şey öyle bir karışırdı ki birbirine sormayın. Her gün bizi ağzına bakıtacak bir şey bulurdu vesselam.
Aslan Abi, aslandı da kurnazdı biraz. Hangimizin elinde bir çikolata ya da değişik yiyecek görse, verin size ayı yapıyım’ derdi, biz de sevinç içinde verirdik, o yiyeceği ya da çikolatayı ısırıklayarak ayıcık şekli verirken bir güzel yer, bak ayı yaptım sana, der kalmışsa kalanı elimize verirdi. Neden sonra geç de olsa anladık Aslan Abi’nin ayı yapmaktaki meramını. Güzel günlerdi sonra belki bizden küçüklerin çikolatalarını ayı yaptık biz de Allah affetsin. Ama bu aramızda söyleyip gülüştüğümüz bir deyim oldu. Birisi bir şeyi birisinden kandırarak alırsa ayı yapmış sana derdik. Hey gidi çocukluk günleri hey…
Dün durakta Saniye’yi gördüm tekrar, Ditib Camisinin Kültür Şenliğine gidecek bir arkadaşıma tramvaydan ineceği durağı söylerken ve birine göndereceğim kitabı verirken sabırla dinlemiş bizi. Böyledir bu işler yabancı bir ülkede iseniz kendi dilinizde konuşulan bir kelime bile sizi hemen o yöne bakıtır. Kapılıverirsiniz dilinizin sizi çağıran o tanıdık bildik ve aşinalığına… Yol tarif ettiğim arkadaş beş nolu tramvaya bindi, ben daha ona bakarken sol yanımdan billur gibi ses tonu ve tınısıyla seslendi birisi bana nasılsın? Diye… Hızla döndüm sese kapkara gözleri ve kavruk teniyle öyle içten gülümsüyordu ki hemen tanıdım onu. İyiyim sağol sen nasılsın? Dedim, yanıma geldi, ben de iyiyim, gitmeyecen mi sen? Dedi. Yok dedim. Naaptın nasılsın? dedim. Daha önce aynı durakta tanışmıştık yine Türkçe konuştuğum için yanımdaki başka biriyle, acelemiz vardı yetişmeli bir yere gidiyorduk, sevimlice yanımıza yaklaşmış, ben de Bulgaristan Türkü’yüm adım Saniye Sone de derler, iş arıyorum, temizlik, ütü yaparım, çocuk ve yaşlı bakarım ne iş olsa yapıveririm demişti, son cümlem ağzımda kalmıştı. Nasıl yani sen böyle mi iş arıyorsun? Peki buluyor musun? Dedim içim cız ederek, oldukça samimi içten ve şükürlü, buluyorum bazen demişti, bana numarasını vermişti ben de kaydetmiştim ama tabi bir kaç gün sonra unutmuştum, biraz da göçmenlerden uzak durun sözlerinin etkisiyle belki ne bileyim işte.
Unutuş o unutuş, dün yine karşıma çıkardı Saniye’yi kader, öyle bir edepli ve terbiyeli hali vardı ki içim kıyıldı. İşler nasıl? Dedim, yok pek iş dedi döneceğim Sofya’ya, yanında kaldığım ev arkadaşıma iki yüz euro veriyorum her ay kira olarak o bile zor çıktı bu ay, dedi. Çekinerek, çok bunaldım bu ay, yok işte iş yok, diyordu sürekli. Bu sefer vaktim vardı, epey konuştuk Saniye ile ve ahbap olduk beni memleketindeki bir kaplıcaya davet etti, çok iyi gelir dizlerine, dedi ben seni yerleştiririm, yardımcı olurum hele bir gel diyordu. Bu arada elimi tuttu kara kuru ama güven veren sıcacık ince parmaklı elleriyle içim daha çok acıdı eridi yüreğim. Hani Akiflleyin ya hamiyetsiz olsaydım, ya param olsaydı diyesim, geldi. Duygulandım nasip, dedim Saniye Hanım inşallah gelirim. Dinliyordum ama içim kan ağlıyordu. Ey Saniye, dedim sen ve senin soyunun elindeki çikolatayı da birileri ayı yapmış anlaşılan ki sen de altmış yaşından sonra gelmişsin Allah’ın Avrupa’sının Nürnbergin’de iş arıyorum, diye gezmektesin. Önceki gün temizlik için birini arayan arkadaşımı aradım hemen ama birini bulmuş yaptırmış işini, üzüldüm.
Ailen, eşin, akraban, seni yöneten devlet adamların yemiş yıllardır elindekileri ayı yapmış, yani ayı oğlu ayılar. Sizleri oraları Türkleştirin diye gönderenler de vebal altında, adınızı zorla değiştirip Saniye iken Sone yapan, sizi bölüp parçalayıp emrine amade kılan ülkeler de vebal altında. Sizi bölüp parçalayan katledilmenize göz yuman sözde medeni batı utansın. Avrupa Birliğine almış ama iş de vermiyor aş da. Ne desem ne söylesem bilemedim. Biraz konuştuk nereye gideceksin? Dedim Ditibin Şenliğine dedi, kartın var mı? Dedim, tramvaya binmeye, yok dedi, demin deseydin ya seni arkadaşla gönderirdim dedim, burda aylık abonman toplu taşıma kartları iki kişilik, utandım dedi, ne yapacaksın şimdi? Dedim yürürüm dedi, olmaz dedim, uzak orası hadi ben seni götürür dönerim, gelen tramvaya bindik sohbetimize devam ederek kırk yıllık dost gibi de anlaşarak gideceğimiz yere vardık, indik biraz da durakta konuştuk , vedalaştık, sürekli ne iyi insanlar var, diyordu bindiğim ters yöne giden tramvay hareket ederken, burnumun direği sızladı bu kadarcık bir işle iyi mi olunur Saniye dedim içimden. Ama söz Saniye seni bu kez unutmayacağım.
İstasyona vardım bizim oraya gidecek olan tramvaya bindim, genç bir tanıdıkla karşılaştım, elinde bir çok alış veriş merkezi mağazasının ürünleriyle dolu poşetler olan, elin adamı envai çeşit ürünle nasıl da avlıyor, bizi ram ediyor kendine. Merhaba ve hoşbeşten sonra daha Saniye’nin etkisinden kurtulamayan ben sözü ona getirdim, iş arıyor, çok para istemiyor, saatine beş on euro diyor dedim, ütü de yaparmış dedim, gözlerini kaçırarak dinliyordu beni. Ben, ay hocam arada çağırırız, diğer arkadaşlara da söylerim ihtiyaç duyarsak numarasını isteriz senden demesini umarken, aynen şunu dedi devletin adaletsizce verdiği parayı bir güzel ayı yapan arkadaşım. Ay dedi, ne çok yemişim iskenderi, ağır geldi yediklerim kan mideme hücum etti. Benim de beynime hücum etti kan güle güle derken ona. Tok açın halinden anlamaz. Halimden anlayan alim, anlamayan zalim demiş büyükler tam da bu sözün vaktiydi. Düşünce yoğunluğundan, gönül yorgunluğundan az kalsın ineceğim durağı kaçırıp geldiğim yere geri gidecektim, ring yapan bu tramvayla. hemen indim Harsdörferplats’da kendimi parktaki banka attım, güvercinlere, ağaçlara ve oynayan çocuklara bakarak gönlümün yorgunluğunu dinlendirdim biraz, halden anlayanlarımız çok olsun inşallah.
17.05.15 NÜRNBERG ŞÜKRAN UÇKAÇ YARGI SAZSIZOZAN