Hızır ve İlyas Nebi’nin adlarını her dara düşen, başı sıkışan, bunalan, dara düştüğünde söyleye söyleye sonunda Hıdırellez yapıvermiş adını iki kardeşin adını
kadim bilge Anadolu insanı.
Denizlerde darda kalan, İlyas peygamberi çağırırmış olanca dara düşmüş avazıyla, sesiyle, karalarda yeryüzünde darda kalan da Hızır aleyhisselâmı çağırırmış. Efsane bu ya geliverirmiş onlar da kimseyi darda bunda bırakmadan yetişiverirlermiş. Bu yüzden anacığım da bir dar zamanında gittiğimde hep “sağol yavrum Hızır gibi yetiştin” demiştir. Hızır gibi yetişebildiğimiz kişiler çok olsun inşallah çünkü “gelimli gidimli bir ucu mutlak ölümlü” şu fanide biz de birilerinin bize Hızır gibi yetişmesini isteyeceğiz mutlaka.
İnsan bu, demirden evde otursa bile birgün mutlaka demir bir iğneyle ihtiyacı olurmuş söküğünü dikmek için. Hoş artık hazır giyim icat oldu, sökük dikemez oldu kimseler ama yine de iğnesi ipliği olmalı her evin, herkes de düşen düğmeyi dikebilmeli, o kadarı da Hızıra bırakılmaz. “Ekmeği satın kendisi hatın” diye kandırmışlar bizi daha sonra. Ekmeğini kendi pişirebilmeli insan yeri geldiğinde. Çağımız insanı metropollerde yaşayıp, iş dünyasıydı, trafikti ulaşımdı, modaydı, alışverişti derken kendi işlerini düşünecek ve yapacak durumdan çıktı. Para kazanmak için sağlığını yitir, sonra bütün kazandığın parayı fatura ve giderlere öde. Sağlık da gitsin elden, çünkü ne yediğini bilmez oldun, yediğin herşeyin nasıl ve ne şekilde yapıldığı artık senin kontrolünde değil. Üstelik de yediğin ürünlerin hammaddesi de çabuk ve çok üretilsin diye kimyasal atıklarla dolmuş. “Hızır uğramıyor” artık hiç bir ürüne ve yiyeceğe. Gdo, kimyasal gübreler, böcek ilaçları denen zehirler uğruyor, onlar da yiyeni yiyor. Eskiden öyle miydi herkes kendi ekip biçerdi kendi tohumuyla yiyeceklerin hammaddesini buğdayından baklagiline, meyvesinden sebzesine. Yaşam şartları değişti bir bir, anlayışlar da, tahammülleri de, temayüller de. Beş kardeşlik bir aile bile kendi toprağında, bahçesinin içindeki evinde yaşarken gül gibi buna burun kıvırdı herkes. Neymiş efendim ” Düdüklü tencereli
Asri pencereli ev” ne demekse asri pencere nasıl oluyorsa, dur dur daha bitmedi “Dumansız baca
Kaynanasız koca” istedi herkesler. Al sana dumansız baca, öde şimdi doğalgaz faturalarını, al sana kaynanasız koca, mantar gibi yerden bitti herhalde senin kocan, götür ver şimdi çocuğunu kreşlere, Anaokullarına, bakıcılara oysa kaynanayla güle oynaya bakardınız o bebeye. Ne demeye gelecek sözü nereye getirecektik, Hızır ve İlyas Aleyhisselama, kültür ne güzel bir aşktır çeşit çeşit gıdalı her derde de şifadır. Hıdırellez ne güzel bir felsefe ve inançtır yitirilmemesi gereken.
Eskiden her yerin, dua ve törenlerle sonra eğlence ve kır sofralarıla Hıdırellezi karşıladığı andığı bir Hıdırlık tepesi, Hıdırellez karşılama yeri vardı. Şimdi öyle mi ya ailesiyle bir arada oturmayı gerilik sayanlar milyonları saydıkları apartman denilen sefertası gibi ucubelerde hiç tanımadıkları, karşılaşsa selamlaşmadığı insanlarla birarada yaşamaya çalışıyor. Ailesiyle yaşamayı zulsayıyor lakin alt katındaki hiç tanımadığı ortaköylü Memet Ağayla hem de çocuğunun gürültülerine katlana katlana birlikte yaşıyor. Hızırımız gitti İlyasımız gelmiyor. O yüzden de işimize aşkımıza Hızır bereketi uğramıyor.
Hep anlatırdı ninem bir dilenci gelmiş kapıya, hiç öncekilere benzemeyen, pekmez istemiş ninem de kendi bağımızın üzümünden kendisinin kaynattığı ayna gibi duru kara pekmeze bakırtası daldırmış vermiş bir bağ bozumunda, dilenci “bereketli olsun” demiş gitmiş de kaç çömleğe koymuşlar bitmemiş pekmez dolmuş taşmış. Aman, demiş o zaman anlamış gelenin Hızır olduğunu ama ne yazık ki başkalarına söylemiş bunu sevincinden. Kesilivermiş pekmezin bereketi, nasıl da evinin sırrını tutmayı öğretirlerdi güzel örneklerle insana ince ince değil mi? Nerelerden nerelere geldik, böyle güzel bir günde merhaba diyorum sizlere, ne büyük şans, Hızır uğrasın her eve, her gönüle inşallah. Hızır uğrasın her işimize fert, millet, insanlık olarak.
Şükran Uçkaç Yargı
Sazsızozan
5 Mayıs 2020
Şükran Hanım aramıza hoşgeldiniz. Nice aydınlık yarınlarda hep birlikte olmak ümidi ile.
Davetimizi kabul edip bizlerle bir arada olduğunuz için teşekkür ederiz. Hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz değerli hocam.
Nazik davetinize teşekkür ediyorum,aranızda yazmaktan onur duyacağım, teşekkür ederim.