Önlenemez, ertelenemez, ötelenemez zamansız Doğal afetler olarak bilinen; Deprem… Ani sel baskını… Çığ… Tusunami…Hortum…Dolu… Yağmur… Kar…vs. olduğu gibi, diğer taraftan; Önlenebilir, haber alınabilir, çare bulunabilir, tedbir alınabilir, dikkat edilebilir afetlerden; Yangın alarmları…Sağlam iş ve materyal kullanımı… sistemleri…Hava tahmin raporları…en büyüğü de CEHALET afeti!
Her ne kadar Allah’ın bize verdiği aklı tam olarak kullan(a)madığımız bu çağda, bilim, buluş, icat, zihin çalıştırma gibi eğitim isteyen sistemin de ne yazık ki oturtulamadığı, her yıl bir başka eğitim sistemiyle çeşitli arayışlar içerisinde olduğumuz günümüzde, bazı doğal ve doğal olmayan afetlere karşı çaresiz kalıyor isek de, gün gelecek bunların da bir kısmına çareler mutlaka ki bulunacaktır.
Ancak bu afetlerden daha büyüğü geliyor!
Daha yıkıcısı, medeniyete pencere açan Araplardan çok daha kötü duruma düşeceğimiz bir felaket!
Üstelik de Allah kitap, Peygamber söylemleri ile!
Her şeyin bilgi kaynağı Allah ve kitabı Kur’an’ı Kerim, anlam ve manasına, verilen bilgilere, içeriğine, özüne kafa yormamız gerekir diyen ATATÜRK, düşünebilenler için aslında çok büyük bir hizmet getirdi!? Yüzyıllarca Arapça okunduğu ve anlaşılamadığı için Kur’an’ı anlaşılır olması için harekete geçti.
Oysa o güne kadar Kur’an’ın sadece namaz dualarına ağırlık verilmiş, Osmanlıcasını çok nadir kişilerin bildiği, yönetimler tarafından merak edilmemiş, öğretilmemiş, öğrenilmemiş, sadece Arapçası öğretilmiş ve bir de ölülerin arkasından okunan bir kitap olarak anlam kazandırmışız!
Ta ki; Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Lideri Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ileri görüşlüğü ile tüm halkımızın öğrenmesi, ibadetinin içeriğini bilerek, haz duyarak yapması, anlamını bilerek okuması için Kur’an’ı Elmalı Hamdi YAZIR’a Türkçeye çevirmesi, tefsiri emrini vermesine kadar bu cehalet sürmüş gelmiş.
Yani Kur’an’ı Kerim içeriğinden, aşağı yukarı 100 yıldır haberdarız. 1400 yıl boşuna geçmiş.
Tabii tefsirini benim de, defalarca okumama rağmen Kur’an içeriği konusunda ahkâm kesmem, bilgiçlik taslamam haddim de değil, Arapçam olmadığı için bilgim de yok. Zira sadece okumak, Türkçesini öğrenmek yetmiyor! İşaret, bağlantı, fiil, edat, zamir, yüklem, ünlem, vs. gibi içeriğinin eğitimini almak, çeşitli anlamlara gelen harf, kelime ve ayetler konusunda uzmanlaşmak gerekiyor!
Amma öğrendiğim kadarıyla İslamiyet’ten önce ki dinler ve peygamberlerden tutun, İncil, Tevrat, Zebur kitaplarını da içeren, o günlerden de haber veren, çok kapsamlı bir kitap olduğu. Güneş sisteminden tutun, göklerden, yerden ve üzerinde ki her şeyden bahsediyor!
Bizler gibi Kur’an cahilleri değil amma, aklını kullananlar için, bilgi edinmek isteyenler için derya & deniz bir kitap…
Açıklamalarını kitaplarından zevkle okuduğum, Yaşar Nuri ÖZTÜRK (vefat etti) ve şimdi ise gerek konuştuklarını, gerekse yazdıklarını büyük bir mutlulukla okuduğum Mehmet OKUYAN’ı da programlarından izlediğim kadarıyla gerek ATATÜRK’e, gerekse Elmalı Hamdi YAZIR’a bazı yobazların karşı duruşlarının altında da; bu aydınlatıcı, güzel hizmeti çekemeyen, medeniyetten nasibini alamamış, menfaatine dokunan insan kılıklı bazı sahtekarların rantının kesilmesi olduğu çok açık.
Bugün tekrar zuhur etmelerine şaşırmadığımız şarlatanlar gibi; takdir edersiniz ki; Büyük Önder ATATÜRK Türkiye’sinde, muska yazıp çocuk doğurtulamazdı! Kadın göbeği yazarak hamile bırakılamazdı! Cinsel ilişkiyle cin çıkarılamaz, renkli taşlarla kısmet açılamaz, iş alanı sağlanamaz, kişinin ağzına tükürerek hastalara şifa verilemezdi! Allah’a şirk sayılan tarikatlar, şeyhler, hiçbir zaman Allah’tan, Peygamberlerden fazla sevilemez, O’nların önüne geçirilemez, itaat edilemezdi.
ATATÜRK; gerçek dinin, indirilmiş kitap Kur’an’ın ve elçisi Hz. Muhammed’in anlaşılması için büyük bir gayret göstermiştir.
Sözün Özü!
İşte bu yüzden Cumhuriyet’e karşı gelen neslin, bir bakıma sonu geldi. Haliyle düşman kesildiler.
“Din elden gidiyor” sloganıyla cahil, garip, gureba, sormayan ve sorgulamayan insanlarımızın tabii ki kandırılması kolay oluyor! Kin ve nefret çığ gibi büyüdü, büyüdü, bugünlere gelindi.
Dikkat ederseniz bugün, o aldatan kesime yine ses çıkarılmıyor, mücadele edilmiyor, çok muhterem zatlarmış gibi ziyaret ediliyor, elleri öpülüyor, devlet imkanlarından yararlandırılıyor ve dizlerinin dibinde oturarak maddi manevi güç, kuvvet elde etmeye devam ediliyor!
Yani cehalet yine hortladı.
Şirkin alası yapılıyor!
Üstelik doğal olmayan, en BÜYÜK FELAKET kapımızı açık ve net çalıyor.
gazete2000@hotmail.com