İnekleri bağladıktan sonra yemek problemini halledip obaya çıktık. Bugün mantar aramaya gidecektik. Yanımıza mantarları koyacağımız el selesini aldık.
İçimizde bir kişi küçüktü. Onun da ağabeyi yanındaydı. Ormana belirli bir düzende dağıldık. Çimenin üzerini örten ağaç dallarının altını bile aradık. Kendimizi kaybetmişçesine, ormanı adeta tarıyorduk. Mantar bulduğumuzda keyfimize diyecek yoktu. Yalnız, yavru mantarları bırakıyorduk.
Arama sırasında zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorduk. Yağmur sonrası üçüncü günde aramaya gidiyorduk. Yağmur mantarı büyümesine etki ediyordu. Yabani mantarın aynı türünü buluyorduk. Farklı tür mantar bu yörede olmuyordu.
Mantarın cazibesine kendimizi öyle kaptırdık ki, ormanın epeyce derin yabani kısımlarına kadar gittiğimizin farkına bile varmamışız. Gereksizdi, geri dönmedik, ilerde alanlar var. Tam mantar yatağı diye bizi kardeşim, küçük çimenlere kadar sürükledi.
Zaman ilerledi, bulutlar hareketlendi, incecikten çise gelmeye başladı. İyi ki, geri dönelim dedim. Geri döndük, selelerimizi de doldurduk sayılır. Kardeşim bu arada sakız da bakıyordu. Beraber gülüyoruz. En küçüğümüzden bir bağırma gelmesin mi. Kaçmak bir işe yaramaz. Küçüğe ne oldu. Hemen yanına vardık. Orman gülünün altından kaçan yaban hayvanını görmüş, iyi ya senden korktu ve kaçtı. Bağırmaya gerek yok dedik. Küçük, “Ya anayı çağırırsa.” Dedi.
Orman gülünün altından kaçan, yavru ayı, ana ayıyı çağırır ve ayı bize saldırır. Biz de ayı saldırısı olarak algıladık ve hep beraber geldiğimiz yönde kaçmaya başladık. Ormandan bir türlü çıkamadık. Mantarların bir kısmını döktük. Kardeşim uyarmasa daha da dökecektik. Kardeşim, “Ayı bizi bulana kadar obaya varırız.” Dedi. Bunun üzerine yavaş yürüdük. Çimene çıktığımızda akşam olmuştu. Obadan bizi aramaya geleceklermiş. Nerede kaldık diye endişelenmişler. Haklılar ama mantar böyle bir şey, insanı kendinden geçiriyor.
Mantarları pay ettik ve evlere dağıldık. Bu arada bazı arkadaşlar büyüklerinden azar işitti. Bir daha gidemeyeceklerinin ikazını almışlar. O akşam mantarları kavurup afiyetle yedik. Küçük arkadaş orman gülünün altından kaçanı tanısaydı. Bu korkuyu yaşamayacaktık.
Mantarı yedikten sonra, arkadaşları büyükleri af etmişti. Mantar bu tür aflara değecek lezzette bir doğal besindi.