Ağzının bir tarafındaki dişlerin sarı ve parlak olmasına bir türlü akıl erdiremiyorduk. Beyaz diş, nasıl olur da parlak sarı görünüyordu. Birine sormak da aklımıza gelmiyordu.
Yolda şarkı, türkü söylüyor, bağırıp çağırarak okula gidiyorduk. İlkokul sıralarındayız, kimse de bize bir şey söylemiyor, hatta bazı yaşlılar da hareketimize gülüyordu. Herhâlde “Çocukluk işte” derlerdi. Bazı günler rastladığımız, parlak dişli kadın, yavaş konuşun, bağırmayın diye bizi tehdit ediyordu. Aldırmıyor gülüp geçiyorduk.
Aradan günler geçse de parlak dişli kadını gördüğümüzde, dikkat edin, “Parlak dişli” diyorduk. Konuşmamızı sessiz yapmadığımız için, dediklerimizi duyuyordu. Sırtında sepetiyle gelen kadının parlak dişli olduğunu görüyor ve hiçbir şey söylemiyorduk. O aksine her defasında bize laf atıyordu. Okula gittiğimizde bizimle olmayan arkadaşa parlak dişli kadından yine laf işittik diyorduk. Çarşının haftası günü parlak dişli kadını görmediğimiz de oluyordu. O gün parlak dişli kadın sırtında sepetiyle geliyordu. Kadın yaklaştı, hiç ses çıkartmadık. Yine de ne gülüyorsunuz? Dedi. Kardeşim; bakın dedi kadının ağzı eğri. Dikkat ettik, gerçekten eğri. Bundan sonra kadını, “Eğri ağızlı kadın” olarak arkadaşlara tanıttık.
Arkadaş, “Eğri ağızlı kadın” ifadesini duyacağı şekilde söylemedi. Kadının ağzı gerçekten eğriydi. Bir hafta sonra çocukluk işte yolda kuşlara taş atıyoruz. Gelip geçenin arkasından laf yetiştiriyoruz. Çocukça yaramazlık yapıyoruz. Baktık ki, eğri ağızlı kadın yaklaştı. Elindeki değneği kaldırdı ve “Doğru yürüyün, taş atmayı bırakmadınız, sizi müdüre şikâyet edeceğim.” Dedi. Kardeşim kadını geçtikten sonra, bize döndü, “Eğri ağızlı kadından da kurtulamayacağız.” Dedi. Kardeşime ne yaptın duymuştur, aldık başımıza büyük bir dert dedik.
Akşam anneme sorduk. Kadının dişleri neden sarı renkte parlıyor? Diye. Annem, dişlerini altından yaptırdığı için dedi. Öğrendik ki kadının dişleri altın olduğu için parlarmış. Annem, kadın ağzını eğer ve dişlerini gösterir, dedi. Anneme sabahın karanlığında çarşıdan dönüyor, nasıl başarıyor.
Annem: “Erken kalkan kuş, gagasını temizler. Geç kalan ise gözlerini ovuşturur.” Dedi.
Birkaç gündür eğri ağızlı kadının bizi şikâyet edip etmeyeceği üzerine konuşuyorduk. Bazen de hiç aklımıza gelmiyordu. Biz yine yaramazlığımızı yapıyorduk. Fakat insanlardan, çekiniyor ve elimizdeki taşları saklıyor ve sesli konuşmuyorduk.
Müdüre giderse, bir metrelik cetvel kafamızda kırılabilirdi. Kardeşim de saçlarımı kestirmeyeyim dedi. Arkadaş kaçarım kafamı kırdırmam. Diğer arkadaş ise okuldan kovarsa babam beni keser, dedi. Eğri ağızlı kadın ifadesini kardeşim duyacağı şekilde söylememiş olsaydı, bu korkuları yaşamayacaktık. Bu durumda kurtulmamız mümkün değildi. Kime sorsak, “Müdürün eline düşmeyin, ikiye böler, sonra kıyma yapar.” Diyordu.
Haftanın ilk günü bayrak töreninden sonra, öğretmen isimlerini okuduklarım müdür beyin yanına deyince, kan beynime sıçradı. İçimden eğri ağızlıya bak dedim. Arkadaş, taşı eğri ağızlıya atacağım diye düşünmüş. Kardeşime sen ne düşündün diye sordum. Kısaca kaçmayı dedi.
Sis içerisinde gibiydim. Kendimi rüyada hissettim. Koridor uzadı. İşkence başladı. Atılan taşlar ayağımdan yukarı çıkmaya başladı. Soluk alamaz oldum. Kardeşim arkadaşa işaretle kaçalım dedi. Hepsine acele etmeyin müdür beye kötülük diye bir şey yapmadığımızı söyleyelim. Bakalım ne diyecek. Kardeşim, ağzı doğrumu? Dedi.
Müdürün sorularına ben cevap verecektim. Sararmış suratlarla müdürün kapısını çaldık. Müdür babacan tavrıyla bizi karşıladı. Bize baktı ve güldü. Kadına niçin laf attınız dedi. Ben hemen hangi kadına dedim. Müdür bey; okula gelirken rastladığınız kadına dedi.
Müdür bey, pazardan gelen sırtında sepet, belinde peştamal, başı eşarplı ve ayakları kara lastikli beş altı kadın ile geçişiyoruz. Çoğunu da tanıyoruz. Hangisine laf atmışız?
Müdür güldü, “Eğri ağızlı olana” Dedi.
Müdür beyden eğri ağızlı kadın ifadesini duyunca: biz de güldük. Müdür ters bakınca gülmeyi kestik.
Müdür bey, arkadaşlara bu hafta da bizi yine tehdit edeni tanıtmak için, “Eğri ağızlı kadın” diyoruz. Yoksa kadını tanımıyoruz bile, dedim.
Müdür bey yine güldü ve “Bundan sonra demeyeceksiniz. Geçin sınıfınıza.” Dedi.
Bundan sonra, “Eğri ağızlı kadını” görmezden geldik.