Özlemeyi biliyorsan tebessüm et. Beklemeyi biliyorsan sabret… Sevmeyi biliyorsan… Kollarını aç___________________ Sevgiye başlangıcım ben…
Dört tane kelebek bir gün bir ateş görmüşler. Bunun nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istemişler. Birinci kelebek ateşe biraz yaklaşmış ve üzerinin aydınlandığını görmüş. Arkadaşlarının yanına gelmiş ve:
– Bu ateş aydınlatıcı bir şey!, demiş…
İkinci kelebek bununla yetinmeyerek daha fazla şey öğrenmek istemiş. Biraz daha yaklaşmış ve ısındığını hissetmiş; Demiş ki:
– Aynı zamanda bu ateş ısıtıcı bir şey!
Üçüncü kelebek bununla da yetinmemiş, Biraz daha biraz daha yaklaşmış. Bir anda ateşin kanatlarını yaladığını hissetmiş ve yanmış kanatlarıyla geri dönmüş; Şöyle demiş:
– Ve bu ateş yakıcı bir şey!
Sonuncu kelebek daha da çok şey öğrenmek istiyormuş. Biraz yaklaşmış, aydınlandığını görmüş. Biraz yaklaşmış, ısındığını hissetmiş. Biraz daha yaklaşmış, ateş kanatlarını kavurmuş.
Ve biraz daha yaklaştıktan sonra tamamen yanan kelebek “poff!” diye ortadan kayboluvermiş…
Tıpkı ‘AŞK’ gibi…
Çünkü ateş aşktır ve anlatılmaz, sadece yaşanır…
Ateşin hakikatte ne olduğunu sadece bu kelebek anlıyor tabi ki.
Ömrünce gerçek aşkı bulunamayan insana inat; ateşin aşk olduğunu bilerek ve aşk için yanmayı bilerek…
Ateşin gerçekten ne olduğunu belki bir tek o öğrenmiş fakat geri gelip arkadaşlarına ateşin ne olduğunu anlatamıyor, zaten anlatması da gerekmiyor… Çünkü o kaybolmuş ateş içinde ve bir şeyi, ancak içinde kaybolan bilebilirmiş!…
Hiç kimse ateşin ne olduğunu başkasının anlatmasından öğrenemez. Ateşe ancak dokunarak öğrenilir, onun ne olduğu…
Âşık, pervane olunca sevgili veya sevgilinin yüzü ve yanağı mum olur. Âşık, aşk ateşiyle yanarken mum gibi erir…
Kelebek, âşığı, mum da sevgiliyi temsil eder. Kelebek, aşk ve sevgiliye vefa yolunda canından geçmenin sembolüdür. Yani pervane, sevdiği için en kıymetli şeyi olan hayatını ve tüm birikimi olan hayat harmanını feda edip sevdiği nur için yakar.
Muma âşık olan pervane, sürekli mumun çevresinde dolaşır ve en sonunda kendini feda edip ateşe atar. Tabi kelebek bunu yaparken içindeki tüm korkuları bertaraf eder. Yani sevenler için korku söz konusu değildir.
Edebiyatta ateş, âşığın sevgiliye olan hasreti ve içinde yaşadığı ayrılık, ateş olarak tasvir edilir.
Ateş, âşığın içinde bulunduğu aşkın ızdırabıdır. Ayrıca sevgilisine duyduğu özlem, hicran ve hasret de ateş şeklinde kendini gösterir ve daima âşığı yakar.
Ateş, gözde tutuşur ve gönülde alevlenir. Âşık, gönlündeki ateşi söndürebilmek için daima gözünden su akıtır. Ama o ateş asla sönmez. Ateş bazen mum ile birlikte kullanılır ve şairin aşk ateşiyle içinin yanması hâli, için için yanan muma benzetilir.
Sevgilinin yanağı ve dudağı, renk açısından bir ateştir. Yakıcı özelliği buradan gelir.
Kelebek, aşk ve sevgiliye vefa yolunda canından geçmenin ve kendini yakmanın sembolü olan meşhur bir hayvandır. Kelebekler, geceleri gördükleri ışığın çevresinde uçarlar.
Eskiden aydınlatma amacıyla mum kullanıldığı için şairler mumun etrafındaki kelebekleri görür ve bunu şiirlerine yansıtırlardı. Kelebekler aydınlığı severler ve gördükleri alev ve ışığın etrafında uçup dururlar. Etrafında dolaştıkları ışığın kaynağı bir ateş ise bu ateşin çevresinde uçarken kıvılcımlara yakalanıp ölürler.
Şairler, kelebeklerin ateşe gitmelerini, âşık ve sevgili arasındaki ilişkiye benzetirler.
Tıpkı Nesîmî’nin dediği gibi…
Nara atan canını çün şem içün pervanedür.
Narına Şem’ ol sebepten yandurur pervaneyi
Kim ki pervane sıfat ışkuna yanmaz ne bilür
Ne bilür şol yine kim pertev-i envar nedür
Nesîmî
(Şem’in alevinde yanan insan yeryüzü macerasını tamamlamış olur. Bu yanışla Hakiki varlık hakkındaki en kesin bilgiyi (hakka’l- yakin) elde eder. Bu bilgi tecrübedir, tatmayan bilmez.)
Baş, akıl lambası olmadan karanlığa düşer
Beden, ruh olmadan heba olup dağılır
Kaside;37/29
Akıl lambasını yolculuk gecesinde gizledik
Bu yüzden karanlık cehalet uçurumuna yöneldik
Mesnevi; 114/11
Ateş; yakar, yok eder. Böylece ikiliği birliğe dönüştürür. Aşkın ateşi, onu hakikatten alıkoyan maddî heveslerini yıkar. Böylece onu temizler. Bu ateş, çokluktan, şirkten kurtarıp tevhide sürükleyen bir kuvvettir. Akıl, insana varlık kazandırır. Aşk ise insanın varlığını ortadan kaldırır. İnsanın varlığı kaldığı müddetçe de birlik olmaz. İkilik olur. Biri Allah’ın varlığı, diğeri de insanın varlığıdır. Hâlbuki hedef birliktir. O halde insanın birliğe ulaşması için aşk gerekir.
Aşk rüzgârı (heva) esince akıl mumunu söndürmektedir. Yani aşk gelince akıl devre dışı olmaktadır:
“Cesaretini topla. Korkularının yerine sevgini koy. İlerle, geliş ve geliştir. Tekâmülün için kendini merkezine koy. Hayatla birlikte uyum içinde ol. Donuk olma, akışkan ol. En önemlisi yürek sahibi ol, hem de kocaman bir yüreğe. Aşkla gülümsemek için bir adım daha at.
Gerisi kendiliğinden geliyor.”
Herkes bir şeyler yaşar. İyi ya da kötü, doğru ya da yanlış… Yaşadıklarından ders çıkararak hayatına bir yol verir. Aynı zamanda düşüncelerine de…
Bizler de hayatımız boyunca bir şeyleri anlamaya çalışırız ve bunu da 3 kelebek gibi yapmaya çalışırız. Yani hepimiz 4.kelebeğin yaşantısını isteriz ama 3 kelebeğin hayatını yaşayıp dururuz.
Ben sözde değil Öz’de arıyorum… Aradığımı da buldum sanıyorum… Ya Allah, Ya Bismillah…
Kelebeğin hikâyesindeki gibi gidip gelmeyen kelebeği seçtim ben. Aşk yükü ağır gelip kaldıramayanlar, sevdiğini unutanlar o yolun bir lokmasında doyup geri dönenlerdi. Sevdim diye anlatsalar nefesleri boşa giderdi. Onlar uzaklaşıyor ben yaklaşıyorum… Aşk ile Sevgiye___
Sevin, sevilin dostlar, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet dolsun ve mutlu, umutlu yaşayacağınız bir gününüz olsun… Sevgi ve muhabbetle…
#öskurşun#