Pazar: Kanlı… Sömürgen…
Pazarlık: Gurursuz…
Pazarlamacı: Fettan… Çıkarcı…Onursuz…
Anayasanın emri:; kime geçerli? “Hiçbir kişiye, kuruma veya zümreye, anayasada yer almayan bir imtiyaz tanınamaz…“
Of’lu Hoca, dönüp cemaatine demiş ya hani:
“Ey cemaat!… -3 boğumdur ideali.. Bir boğum az, iki karar, üç zarar…
Amma-ve-lakin; deyecaasınizz kii… Senin ki neden 5 boğummmduur!.. Eh işte öyle … Ben yukarının eşrafındanum…”
——-
Kendisine“5 boğum” ayrıcalığı tanınmasına can atanlar az olmamış tarihte!..
O yüzden 3’le bile yetinmeyenler helal saymış kendisine 3+1’i…
Her çöplükte ötme, her tavuğa binme hakkının salt kendilerinde olmasını isteyenlerin mutlak talebi: Ayrıcalık… Ve peşinden geliştirilen korku kültürü. Saygınlığa eş tutmuşlar yarattıkları korkuyu.
Yargı da, yasama da yürütme de hep “Bende” olsun talebi… Aynı fasıldan yine…
Hadi söyleyin, bunların “5 boğum” hırsından farkı ne!?..
Eşek ölür de kalır ya hani semeri; 5 boğum olsa ne yazar ki, eşekten farklı eserin kalmamışsa geri!… Onca borcu halkın sırtına semer diye yükleyip çekip gittikten keri!…
Korku; sana da semer; halka yük olduğu kadar!… Korkutan en çok kendisi korkar!…
*******
İnsan çeşit çeşit yer damar damar…
* Ürün-mal, meta satan…(1)
* Fikrini-cismini(kendini), hissini satan…(2)
*Dost-arkadaş, meslektaş, (yanisi şu ki), adam satan… (Cephedaş dahil buna(3)
—
Satanların iyisi 1’cisi; kötüsü 2. En kötüsü 3.
Birincisi iyisi, çünkü emekçi…
İkincisi şüpheli, üçüncüsü tehlikeli..
Kiralıkların da; gizli tanıkların kaynağı grup 3… Makam ver, sokağa sal, çıkar sağla… Kapına bağla!..
Maydanoz olma denir onlara; susarlar. “Koş, yakala, tuut” emriyle coşarlar, yakalarlar ısırırlar. “Kurulmuş tezgahlara soğan ol, ama doğrama” denir onlara uyarlar!..
Kurşun geçirmezinden trilyonluk kağnıya bile fit olup konuşmazlar… Susarsan susarım’dır pazarlığın özü – Hem de mezara kadar!… Devlet geleneğinde olmasa da yeri…
Kapılar kapatılır. Tezgahlı pazarlıklar kurulur; {giriş(1)}
Bedeller ödetilir yok yere {gelişme(2)}; Devran döner- öküz ölür ortaklık biter… Sorular cevapsız kalır – (ya da öyle sanılır). {sonuç(3)}
Pazarlık kapalı; ibadet açık(1).; Tanık gizli; sanık açık(2). Suç gizli; suçlu açık(3).
Hüküm…(ortaya): K a r ı ş ı k!…
——–
Behey adalet!… Sen nelere kaadirsin… Lutfetsen de üç beş fakir fukaranın ev kirasını ödesen!…
——–
Riyakarlığın özü:
Sanki memnun olmamış sonuçtan. Haktan, hukuktan yanaymış da örgüye tezgah değilmiş gibi
Temennisi hükümden ağır!.. Nihai karar değil(miş)!…
Karar bir an önce gelsin(miş)!.. Dileği(ymiş)!..
Ve dahi (ayrıca) hukuk da bağımsız(mış).
İçinden ohhh!… Bağırsaklar temizlen(miş).
Eh!…Züğürde teselli sevaptan!… , Öyle denilmesi gereli(ymiş).
Oysa, “batı cephesinde değişim yok” her şey önceden belli.
İş ehline(!) baştan verilmiş.. Fetvası çoktan iletilmiş.
Yani; Perşembenin hüneri; çoktaaan belli Çarşamba’dan!..
*
“…Ekim, Kasım, Aralık…kapım!” – Adaletten gayrisine…
***
Ahhh!.., daha neler girecek bir bilebilsem aralanan kapıdan.
*
“Güzel şeyler” vaadinin ardındaydı KPSS’nin hırsızları kadar, arsızı da, aymazı da; örneğin. “Şifre varsa da, kopya yok!- Ben tatmin oldum!” diyenlere soran yok, tek başına mı yedi o adam onca b.ku? O gün görülmeyen hesabın hukukunu sok münasip yerine gayri bugün.
Atı çalanlar hep aştı Üsküdar’ı… Piyonlar boyladı demir parmaklıkların ardını.
Peki… Ne oldu eşeğini Bor pazarına ulaştıramayan garibanlara?
Onca olanlar uyandıramadı uykuya dalanları… Henüz “olmamışlar” olacaklara hala delilse vay halimize…
Kaptan köşkünde kurulu üçlü tezgah: Pazar, pazarlamacı, pazarlık.
Pazar: Kanlı… Halka pahalı.
Pazarlık: Gurursuz…
Pazarlamacı: Fettan… Çıkarcı…Onursuz…
*
Ufuk karanlık… 19 Mayıs’lar öncesi gibi!…
*
Kahrol düşman!.