Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin, sahile vurmuş deniz yıldızlarını denize attığını fark eder ve
– “Niçin bu deniz yıldızlarını denize atıyorsun ?” diye sorar.
Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi, “Yaşamaları İçin” yanıtını verince, adama şaşkınlıkla:
– “İyi ama burada binlerce deniz yıldızı var. Hepsini atmanıza imkan yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki?” der.
Yerden bir deniz yıldızı daha alıp denize atan kişi,
– “Bak Onun İçin Çok Şey Değişti,” karşılığını verir.
Bu öyküde olduğu gibi ülkemizde bazı yöneticiler de yıldız gibidir. Deniz yıldızlarından galaksi yaparlar. Asla pes etmezler. Kendi enerjileri vardır.
İdealleri vardır. Kendilerine hedefler koyarlar. Kendi iradeleriyle kararlar verirler. Çevrelerini etkileyecek güce sahiptirler.
Kurumlarıyla birlikte çevrelerini de aydınlatırlar. Çekim gücü sayesinde etrafında dönen güçler vardır. Bu güçleri kurumsal hedefleri gerçekleştirmek için işe koşarlar. Hem çalışanları hem de çevreleriyle uyum içinde çalışırlar. Ekip ruhuyla hareket ederler.
Kurumlarında çalışanları cesaretlendirir, motive eder, ödüllendirirler. Onunla birlikte tüm çalışanlar kurumsal amaçları gerçekleştirmek için gayret eder. Böyle yöneticilerin olduğu kurumlarda çalışanlar mutlu, huzurlu, çalışkan, gayretlidirler.
Bir de kukla yöneticiler vardır. Normal şartlarda bunların yönetici olmaları imkânsızdır. Kendi enerjileri, iradeleri, hedefleri yoktur. Bu tipler birilerinin himmetiyle yönetici yapılırlar. Çünkü birilerinin kardeşi, eşi, çocuğu, yeğeni, arkadaşı veya bir derneğin, vakfın, siyasi partinin, sendikanın elemanıdırlar.
Bu kukla yöneticiler, yönetici yapılmalarına rağmen her zaman yönetilmeye ihtiyaç duyarlar. Çünkü kendi karalarını verecek iradeye sahip değildirler. Kararları genellikle kendilerini oraya getirenler veya üst makamlar verir. Onlar ise bu kararları uygulamaya çalışırlar. Karar vermek zorunda kaldıklarında ise çoğu zaman isabetli kararlar veremezler.
Çevrelerini etkileyecek kendilerine ait bir güçleri yoktur. Bu yüzden kurumlara katkı sunacak çevre yok olur ve kurumlar yalnızlaşır.
Mesleki yeterlilikleri de yoktur. Genellikle yönetilenler tarafından kifayetsiz olarak görülürler. Kimse onlara içtenlikle saygı göstermez. Çünkü işgal ettikleri makamı hak etmediklerini herkes bilir.
Çalışanları güdüleyemezler, birilerine iş yaptırmak için etkileri olmayınca yetkilerini kullanmaya kalkarlar çoğu zaman yetki sınırlarını bilmedikleri için bunu da ellerine yüzlerine bulaştırırlar.
Yetersizlikleri ortaya çıkmasın diye çevrelerinde kendilerinden daha zayıf insanlar istihdam etmeye çaba sarf ederler. Çalışanlar arasındaki bilgili, dinamik kişileri kendilerine potansiyel tehlike olarak görür onlardan yararlanmak yerine onları sindirmeye ve kurumlarından uzaklaştırmaya çalışırlar.
Kukla yöneticilerin kurumsal hedefleri gerçekleştirmek diye bir kaygıları yoktur. Tek kaygıları hak etmeden geldikleri koltukları kaybetmektir. O yüzden kurumun geleceğiyle değil kendi gelecekleriyle ilgilenirler.
Kukla yöneticiler, ekip ruhunu oluşturamadığı için kurumda ekip ruhu yerine bireysel çıkarlar ön plandadır. Onların yönettiği kurumlarda çalışanlar kendi aralarında didişmeye başlarlar. Kurumda çatışmalar, kavgalar, şikâyetler hiç bitmez.
Kukla yöneticiler sorun çözemezler. Gerek kurumsal sorunlar gerekse çalışanlar arasında yaşanan sorunları hemen üst makamlara bildirerek onların çözmesini beklerler.
Kukla yöneticilerin ilkeleri yoktur. Hak, doğruluk ve adalet yerine makamlarını lütfedenler tarafından kendilerine söylenenleri icra etmeye çalışırlar.
Kukla yöneticilerin bir vizyonu olmaz. Bu nedenle yönettikleri kurumlarda ileriye dönük başkalarına örnek teşkil edecek hiçbir güzel çalışmaya rastlanılmaz.
Yıldız ve kukla yöneticileri kıyasladığınızda;
Yıldız yöneticiler, bir uçak gibi tüm yolcuları ekibiyle birlikte hızlı ve konforlu şekilde aynı hedefe ulaştırırken, kukla yöneticiler miadı dolmuş nakliye kamyonu gibi, kurumunu taşımakta zorlanıp sık sık arıza yaparak, yokuşlarda zorlanarak, en ufak çamurda patinaj yaparak, bazen lastiği patlayarak yollarına ağır aksak devam ederler.
Türk Bürokrasisinin temel sorunlarından birisi yıldız değil kukla yöneticilerin tercih edilmesidir. Ülkemizde yıldız yöneticilerin sayısı yok denecek kadar azdır. Bu yüzden kamu kurumlarında sorunlar hiç bitmez. Yıldız yöneticilerin gayretleriyle gelecek isabetli kurumsal gelişim hareketleri yerine tepeden inen çoğu başarısızlıkla sonuçlanan değişimler yapılmaya çalışılır. Devlet olduğu yerde sayar.
Bu acı tabloyu tüm Bakanlıklarda görmek mümkündür. Bu ülkeye zerre kadar sevgisi ve ülkemizin geleceği için zerre kadar endişesi olan herkes tüm kamu kurumlarında kukla değil yıldız yöneticilerin tercih edilmesini arzu etmelidir.
Siyasi erk de kendisini değil ülkesini düşünüyorsa bu yönde tercihte bulunmalıdır.
Tam zamanıdır! Tıka kulaklarını bakma eleştirilere, unutma;
Hiç kimse kalabalığa arkasını dönmeden orkestrayı yönetemez.
Thomas Jefferson
*Tertium non datur.
*Üçüncü bir yol yoktur.
Vesselam!
Erhan Ziya SANCAR
Eğitimci Yazar