OP.DR. Ali ŞEKER
SAĞLICAKLA
Kent konseyi; kentin sorunlarının, sorunları yaşayan kesimlerin temsilcilerince ortaya konulup, çözümlerinin önerilerek geliştirildiği, çözümleri hayata geçirecek muhataplarına doğrudan iletilebileceği ortamı sunması bakımından son derece önemlidir.
Kent Konseyi üyeleri, merkezi yönetim, yerel yönetim, meslek kuruluşları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları temsilcileri olarak o şehrin tüm yaşayanlarıdır. Kentin öncelikleri, vizyonu, kalkınmanın nasıl olacağının tartışılacağı platformdur.
Kent Konseyi üyelerinin kimlerden oluştuğu şeffaf yönetimin gereği olarak kamuoyuna açıklanmalı. Gelmeyenler kimler kamuoyu bilsin ki katılım için baskı oluşturabilsin.
Toplantı günü uygun bir gün değil. Birçok üyenin aynı anda kendi meclis çalışmaları vardı. İlk Genel Kurul toplantısında görevi savsaklama babında göstermelik yapılan bir toplantı havası vardı.
İstanbul, Türkiye’nin en büyük kenti. Ülkemizde kent kültürü gelişiminin öncülüğünü yapmasını beklediğimiz şehir. 8 Ekim 2006 yılında çıkarılan yönetmelikle en geç 1 yıl içerisinde tüm belediye olan yerleşimlerde il, ilçe ve beldelerde o yerin belediye başkanlıkları tarafından kent konseylerinin oluşturulması ve toplanılması gerekiyordu bir çoğu hala toplanmadı.
Antalya, İzmir, Çanakkale, Bursa, Edirne gibi bazı şehirler kent konseylerini topladığı, çalışır hale getirdiği halde 2010 Kültür Başkenti adayı İstanbul Belediyesi hala Kent Konseyi’ni toplayamadı. Gecikilerek yapılan ilk İstanbul Kent Konseyi Genel Kurul Toplantısı’na katılım oranı yüzde 14’e bile varamadı.
Toplam üye sayısı 1106 olan İstanbul Kent Konseyi Genel Kurull Toplantısı’nın açılabilmesi için üyelerin yarısından fazlası olan 554 üyenin hazır bulunması gerekiyordu, 154’ü geldi.
Kent Konseyi üyeleri arasında tüm İstanbul milletvekilleri var ancak toplantıda hiçbiri yoktu. İstanbul’a karşı kendilerini hiç sorumlu hissetmiyorlar, kent için bir şeyler yapmayı gerekli görmüyorlardı herhalde. Ankara’da TBMM Genel Kurulu’nda da yoktu birçoğu.
Büyükşehir Belediyesi meclis üyelerinden çok azı vardı. Üniversite temsilcileri, meslek odaları ve meslek kuruluşları temsilcileri, il genel meclis üyeleri temsilcileri, muhtarların temsilcileri ve bazı derneklerin temsilcileri vardı. Ancak onlarda çoğunluk için yetmedi.
Daha yaşanılır bir kent oluşturmak için önerilerin olgunlaştırılıp uygulayacak muhataplarına iletileceği çalışma grupları, gençlik ve kadın meclisleri ve yürütme kurulu oluşturulacaktı. Ama yeter sayı olmadığından Genel Kurul toplanamadı ve karar alınamadı.
Dünya yerleşme zirvesi HABİTAT’a ev sahipliği yapan şehrin yöneticileri, kendi habitatlarına sahip çıkamadı.
Rio de Janeiro 1992. “Yeryüzü Zirvesinin” kararlarından olan Yerel Gündem 21, yani 21. yüzyılın doğru şekillendirilmesi tartışılacaktı. Çevre sorunları, yoksulluk ve eşitsizlikle mücadele amacıyla oluşturulan kent konseylerinin üç ana ilkesi “Sürdürülebilirlik”, “Yönetişim” ve “Hakçalık” İstanbul İçin hayata geçirilecekti.
G21 tarafından Birleşmiş Milletler’in 1992 verilerine göre dünya gelirinin % 20’lik nüfus gruplarına dağılışı şöyle: Birinci %20’lik dilim dünya gelirinin %82.7’sini, ikinci %20’lik dilim dünya gelirinin %11.7’ini, üçüncü %20’lik dilim dünya gelirinin %2.3’ünü, dördüncü %20’lik dilim dünya gelirinin %1.9’unu ve beşinci %20’lik dilim dünya gelirinin %1.4’ünü paylaşıyor (Keating 1993). Sene 2008, dünyamızda gelir dağılımı daha da vahim durumda. Dünya nüfusunun %60’ı dünya gelirinin %5’ini bile paylaşamıyor.
“Çevre dediğimiz şey, insanların eylemlerinden, ihtiraslarından, ihtiyaçlarından apayrı bir küre olarak düşünülemez” (Brundtland 1987). Ortak geleceğimizde, G21’de özellikle yoksulluk ve gelir dağılımı üzerinde durulmaktadır.
Çevre sorunları, yoksulluk ve eşitsizlik kent konseyinin ana konusu olan G21’in temel kaygılarıdır.
Yönetişim tartışılacaktı, saydamlık, hesap verebilirlilik, katılım, çalışma uyumu, yerelleşme ve etkinlik gibi kriterlere dayanan, çok aktörlü ve toplumsal ortaklıklara dayalı yönetim anlayışı hayata geçirilecekti.
Şehrin geleceğini rantiyeciler, müteahhitler değil mimarlar ve o şehrin gerçek sahipleri belirlerse, kentli gerçekten geleceğine sahip çıkarsa, Kent Konseyi de çalıştırılır.
İstanbul’u depremde can ve mal güvenliği olan bir hale nasıl getirebiliriz? sorusuna cevap için çalışma grubu kurulacak, bu çalışma grubu taraflara çözüm önerecekti. “Su havzaları nasıl korunmalı, koruma için neler yapılıyor?” sorusunun cevabı sorgulanacaktı; ama açılamadı toplantı.
İstanbul’un çevre, sağlık, trafik sorunları meslek odalarıyla, sivil toplum örgütleriyle masaya yatırılacaktı. İmar talanı, çocukların oyun oynama hakkını ve geleceğini çalan, yeşil alanı yok eden, okul yeri bırakmayan, okul bahçelerini otopark yapan imar uygulamaları tartışılacaktı, ama olmadı.
21. yüzyılda hala böyle yerleşimler kuruyorsanız kent konseyini mümkünse hiç bir zaman toplamayın. Kente ve kentliye çocuklarımıza ne söyleyeceksiniz ki.
* İstanbul İl Genel Meclisi Çevre, Sağlık Komisyonu ve Kent Konseyi Üyesi
Kentleşme kültür açısından olsun, siyasal açıdan olsun, dinsel açıdan olsun, sanatsal açıdan hatta iyiniyetten olsun özgürlükten, laik düşünce ve demokrasiden, bilimsel bilgi ve nesnellikten oluşan bir bütünlük değilmidir…?
Kent kültüründe örf, adet, gelenek, görenek ve tüm bunları şekillendiren din olgusunun önemi azalmakta, dinsel özgürlük, sanat, bilim ve tartışmalar önem kazanmaktadır.
Öneml olan kentleşme sorunları üzerinde durmak değilmidir…?
Şuda yok değil hani; kırdan kente göç eden ve geleneksel yapısını korumaya çalışan gecekondu halkı uygar kent kültürünü benimseyememiştir. Bu anlamda aralarında büyük bir uçurum olmasına rağmen kentli ile yan yana olan bu kesim kendi içinde (arabesk kültür)dediğimiz bir yapılanma meydana getirmiştir malesef…