Gün/aydın dostlarım…
Özlemeyi biliyorsan tebessüm et. Beklemeyi biliyorsan sabret… Sevmeyi biliyorsan… Kollarını aç___________________ Sevgiye başlangıcım ben…
Acı veriyorsa geçmiş; geçmemiş demektir…
İnsanların yüzüne iyi bakın, acısı çok olanın, gülüşü çok güzel olur…
Hayatım içimden geçen cümleler içinde geçti gidiyor demiş Murathan Mungan… İyide etmiş demiş.
İşte aynen öyle hissediyorum bu sabah kendimi, hayatımın içinden gecen kelimeler koşuşturuyor sağa sola çarpıyor, kâh canımı acıtıyor, kâh güldürüyor, sonra cümleler oluyor, ben o cümlelerin içinden geçiyorum, bu kez ben çarpıyorum sağa sola canım yanıyor.
Diyorum kapat gözlerini garip…
Bazı sözler karanlıkta söylenir; diyorum uykularımın birinde. Bazı sözler hiçbir zaman; diyorum kendi sesime uyanırken…
Bazı sözler hiçbir zaman; Bense bazen sarhoşken, karanlığın içinde yüksek sesle söylüyorum…
Evet bazı sözler karanlıkta söylenir ve sonunda her zaman olduğu üzere ve hepimizin bildiği gibi, bütün gürültülerden sonra geriye güzel bir yalnızlık kalır…
Hem de öyle yalnız. Yıllarca tanışıyorsunuzdur o eşyalarla milyonlarca kez birbirinize temas etmiş, okşamış ya da çarpmışsınızdır ama bir garip bakarsınız birbirinize, sanki ilk gez görüyorsunuzdur birbirinizi.
Sizi o karanlık yalnızlığa ve tanımamazlığa iten bir nesne veya beden vardır yanı başınızda, ya da bedenin dilinden çıkan bir söz… Tümden karartır gecenin aydınlığını ışıtan yüz elli mumluk ampulün aydınlığı bile kararır. Aniden düşersiniz dibi olmayan bir karanlığa. Hayatınız bile kararır…
Ve ben bakıyorum da etrafa ki kalabalık yalnızlığıma: Herkes anlamlı anlamlı başını sallıyor.
Duygulanmış gibiler, etkilenmiş gibiler, hüzünlenmiş gibiler. Hep gibiler. Hiç kendileri olamıyorlar. Olurlarsa kendilerinden korkuyorlar…
Korksunlar diyorum çünkü: Kırılmış bir bardaktan etrafa saçılmış cam parçasıysam, üstüme basmaya çalışanların ayaklarını kanatmak zorundayım.
Kanayan yaralarına, kan dursun diye başka bedenlere basarsan, mikrop kaparsın deyince de gülüyorlar anlamsız…
Gülerler çünkü algılama kabiliyetleri gelişmemiştir…
Çünkü üstüme basmaya çalışanların ne Vizyonu var ne Misyonu, uzaktaki bir elin maşası…
Misyonu ve Vizyonu olanlar kırılan cam parçalarımın üstüne basınca ayakları kanamaz, güller açar, o kırık cam parçalarının içinde sevgi vardır bilirler ve onları toplarlar, hep iyi şeyleri, sevgiyi alırlar…
Yağmur herkese yağar ama çok az insan tutar yağmurun ellerini. Demek ki onlara nasip değilmiş el ele tutuşmak… Zaten ellerimde reddederdi, Vizyonu ve Misyonu olamayan, kendini hiçbir yol kat etmeden, Kaf dağının Zümrüt’ü Anka kuşunun yerine koyanları… Onlar gözleri açık durur ama hep karanlıkta kalacaklardır… Çünkü Vizyon, beyindeki gözdür… Beyin olmazsa göz görür mü? At gözlüğü ile bakar durur…
“Kimi insanlar yaşamda hiçbir amaca sahip olmadan yaşarlar. Bu gibi insanlar, bir nehir üzerinde akıp giden saman çöplerine benzerler. Onlar gitmez; ancak suyun akışına kapılarak akar giderler.”
Ve bilmezler; Kurşun sesi kadar hızlı geçer yaşamak: Öyle zordur ki, kurşunu havada, sevgiyi de yürekte tutmak.
Sevgimi yüreğinde tutamayanlar utansın diyecektim ki; boş ver dedim; kendine ahde vefalı dört tane gerçek dost edin, tabutunu taşısın yeter.
Gerisi önemli değil sadece arkanda yazabiliyorsan eğer yazdıkların kalsın belki bir gün birileri okur kim bilir…
Yazmak her şeyi barındırır içinde, iki şey çok çarpıcıdır.
‘VATAN ve AŞK.’
Ben her ikisiyim…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, insanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’ ve Bizi daha çoğul BİZ olmaya bekliyorum…
Sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Yeni bir güne, yeni bir hafta sonuna, yeni bir sevgi coşkusuyla, İzmir sabahından dostlarıma kocaman bir GÜNAYDIN… Diyor ve dualarımı, tüm iyilikçi sözlerimi size gönderiyorum dostlarım…
Mutsuzluğun ve kederin, küçük akvaryumlara hapsedilmiş bedenlerimize ve büyük okyanuslarda dolaşan yüreklerimize sahip olmalarına engel olmak için, günün her anına sevgi katarak ve bunu dost yüreklerle paylaşarak, güzel günlere dostlarla birlikte ulaşmak, tüm kirlenmişliklerden uzak sevgi dolu bir yaşamla kalmanızı diliyorum ve diyorum ki; bir birinden güzel günleriniz olsun ve Simurg‘u arayan kuşları Kaf Dağı‘nın ardına götüren bir Hüthüt gibi olunuz; bir şehzadenin başına konmuş güzeller güzeli bir Hümâ; yedi vadili ahir zamanda, kalbur samanda keyif çatınız ki sizi masallardaki tembel ağustos böcekleri bile kıskansın…
Okyanusun dalgaları sahile vurur ya, yunus balıkları ve balinaların birbiriyle yarışan sesleri sarar aniden ortalığı, gökyüzünde binlerce martının sesi ve onların çığlık çığlığa suya dalmaları çınlar kulaklarınızda. Birden kalkıp gider gibi olursunuz okyanustaki dalgalarla.
Hiçbir sahile ve kıyıya vurmadan bedeninizi saran binlerce damla ile yol alırsınız, su damlacıkları bedeninizi sarar okyanus olursunuz… Hissedersiniz yüreğinizde, içinizdeki sevgi Okyanusun dalgaları gibi azgınlaşır ve yüreğinizin kıyılarını döver ya…
İşte öyle, sizin de günü bir okyanusun serinliğinde, coşkusunda yaşamanızı dilerim dostlarım…
Melodilerin en güzelini duymaktansa melodilerin en güzelini söyleyip müziğe katılmanız dileğiyle, dilediğinizce bir yaşamı gün boyunca yaşamanız dileğiyle, yeni gün size mutluluk, huzur, umut, sağlık, neşe, para getirsin dileğiyle, günler şiirler tadında sevgi ve aşk ile yüreklerinize aksın…
Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız, sağlıklı, huzurlu, barış dolu ve sevdiklerinizin hep yanı başınızda olacağı yeni bir gününüz olsun temennilerimi iletiyor ve anılmak gönül dağlarındaki gül kadar güzelse, unutulmak hüzün dağlarındaki diken kadar acıdır diyorum ve umutlarınız ve düşleriniz gerçek, hafta sonunuz huzur dolsun diliyorum…
Gönül soframdan gönül sofranıza içi sevgi dolu muhabbet uçurdum beyaz güvercinlerin kanadında, güzel geçmesini dilediğim Pazar gününüze…
#öskurşun#