Okulun sınav dönemiydi. Heyecanlı günler geçiriyorduk. Bu heyecanın üzerine müdür ve yardımcılarının, sınıfları kontrolü işin tuzu biberi oldu.
O gün, gökyüzü kurşuni bir örtüyle kaplıydı. Atmosfer sıkıcıydı. Sınıfta atmosferin sıkıcılığına rağmen sınav sorularını tartıştık. Çözülemeyen soru üzerine durduk.
İkinci ders, tarih öğretmenimizle birlikte müdür ve yardımcıları geldiler.
Müdür; Günaydın oturun, iyi günler. Dedi.
Sınıf olarak günaydın, iyi günler, dedik. Müdür, sınavların nasıl geçtiğini sordu. Başarımızın devamlı olmasını istedi. Çok çalışmamız gerektiğini vurguladı.
Hemen sorulara geçti.
Müdür; Okulun kuruluş tarihi ve amacını açıklayın, dedi.
Sınıf olarak arkadaşlar bilgilerini tamamlamak şeklinde cevap verdiler.
Müdür, Rusların bölgeye girişini ve Ermeni olaylarını sordu.
Rusların Karadeniz de ilerlediklerini ve yer çatışmaların gerçekleştiğini açıkladık. Tarihi anılarını dedesinden bildiklerini sınıfa aktardı. Ruslara esir düşen bir dedenin kurtuluşunu anlattı. Dede, Rus askerinin elbiselerini giyer ve onu tanımadıkları için, köylere gönderilir. Köyde vatandaşlarla birlikte Rus askerlerini bağlar ve dereye bırakırlar. Dereden sahile inmeleri gerekir. Yağmur ve peşinden gelen sel suları askerleri kaybeder.
Ermenilerin Rus askerlerine öncülük ettikleri ayrıca köyleri basıp insanları kestikleri biliniyor. Özellikle Erzurum yöresinde köyler yakılmıştı.
Bu konularda bazı ip uçlarını öğretmenimiz sınıfa hatırlattı.
Müdür, okulun ilk kurucu müdürünü ve yardımcılarını sordu.
Sınıf olarak, sesli düşündüğümüz hâlde isimleri hatırlayamadık. Önde oturan arkadaşa söz veren müdür, parmak kaldırdığına göre biliyorsun, dedi.
Arkadaş yanındakine baktı, kızardı. Yutkundu ve bilmiyorum, dedi.
İkinci soru Ermeni olayları için, yorumdu. Yorumlanması istenen olay, Osmanlıda başlayan Ermeni olayının Türkiye Cumhuriyeti ile ilgisiydi.
Yaptığımız açıklamalar müdür beyi tatmin etmemiş olacak ki, yine önde oturan arkadaşa söz verdi. Arkadaş kızardı bozardı müdürden lafı yedi. O hâlde niçin parmağını kaldırıyorsun.
Sınıf işin farkına vardı ve gülenler oldu. Arkadaş da olayı anladı ve elini sıranın altına gizledi. Öğretmenimiz müdürün kulağına bir şeyler söyledi.
Müdür, arkadaşa baktı. Arkadaş elinin kırıldığını ve işaret parmağının bükülmediğini açıkladı. Elimde kalem olduğu için, parmak kaldırmış gibi oluyorum. Aynı olaylar diğer öğretmenlerimizle de başıma geldi. Bunun üzerine sınıf başkanı matematik öğretmeni ile olan olayı anlattı. Öğretmen bilmiyorum demek için mi parmak kaldırıyorsun diyor. Öğrenci cevap veriyor ama öğretmen sinirleniyor.
Müdür, seni önümüzdeki hafta vilayete göndereyim. Orada ismini verdiğim doktora gideceksin ve parmağını düzeltecek, dedi. Arkadaş teşekkür etti. Yüzü güldü, alın çizgileri inceldi, bambaşka bir hâl aldı. Sarmaşıkla sarılı harabe gibiydi. Şimdi anıları beyninde bir değer buldu.
Bir hafta sonra, parmak kaldırdın söyle diyen olmayacaktı. Çilesi bitecek, mutlu olacaktı. Bugün ona her şey bulanık geliyor, çevreyle sosyal iletişim kuramıyordu.
Bu yıl her soruya parmak kaldıran arkadaşımızın olması, bizi derslerde kurtarıyordu.
Hasan TANRIVERDİ