İklim değişikliği konulu yazı dizisinde/konu özelinde bilgilerini aktardığım Gaziantep ve Freiburg şehirleri ayrı ülkelerde, ayrı özelliklerde ve çok ayrı dinamikleri bünyesinde barındıran şehirlerdir.
Charles Dickens’in “İki Şehrin Hikayesi” isimli ünlü kitabından esinlenerek oluşturduğum yazı dizisinin son bölümünde; yazımın başlığındaki “karşılaştırma” kelimesi uygun bulunmayabilir. Ancak her iki şehrinde çaba sarf ettiği spesifik bir husus olan “iklim değişikliği” konusunda değerlendirme/karşılaştırma yapmak mümkündür. Bu sebeple iklim değişikliği ana başlığı altında yer verdiğim her alt başlığa bir paragraf ayırarak kaleme aldığım metnimde, okuduğum çeşitli kaynaklardan edindiğim bilgileri derleyerek sunmaktayım.
Kolay ulaşılabilir veriler olan nüfus ve yüzölçümü dikkate alındığında Gaziantep her iki konuda da oldukça büyük bir şehirdir. Çevresinde yapılan araştırmalarda Anadolu’nun ilk yerleşim yerlerinden biri olduğu ve tarihi geçmişinin M.Ö. 10.000’lere uzandığı tespit edilmiştir. Hititler, Asurlar gibi tarihte önemli devletlere ev sahipliği yapmış dünyanın en eski kentlerinden biridir. Şehir, tarihi eser ve tarihi alan barındıran zenginliği ile tasarlanan her türlü girişimde nitelikleri dikkate alınarak hareket noktasının bu husus olmasını zorunlu kılmaktadır. Gaziantep’in henüz tespit edilmeyen tarihi zenginliklerinin olasılığı dikkate alınırsa atılacak her adım için (örneğin yer tespiti) jeolojik araştırmalar vazgeçilmez ve öncelikli olmalıdır. Freiburg’un kuruluş tarihi ise; kaynaklarda çoğunlukla 12. yy (bölgedeki diğer şehirler gibi) olduğunu işaret etmektedir. ll. Dünya Savaşı’nda korunabilmiş bir şehir olmasından kaynaklı tarihi dokusu zarar görmemiş bir şehirdir. Bu sebeple kuruluşu her ne kadar yeni olsa bile; şehrin varlıklarına gösterilen itina ve korumacı tutum tarihi birikim yapmasına sebep olmuştur.
Gaziantep iklim açısından karasal ve Akdeniz iklimlerinden etkilenmektedir. Bu nedenle ne Akdeniz ne de kara ikliminin özelliklerini tamamen temsil etmektedir. Akdeniz ikliminin etkisi altındaki güney kesimleri yazlar sıcak ve kurak, akşamları serin, kışları ılık ve yağışlıdır. Gaziantep il toprakları ile Akdeniz arasında dağların olması (Amanos dağları) nedeniyle mevsimlerde iklim az çok karasal bir niteliktedir. Zeytin ağaçlarının daha çok ilin güneyinde oluşu Akdeniz ikliminin belli bir kesimde etkili kılmaktadır. Gaziantep yaylasının yüksek kesimleri ve Sof Dağlarında kış daha serttir. 35.6 sıcaklıkla Temmuz yılın en sıcak ayıdır. Ocak ayında ortalama sıcaklık -0,3 olup yılın en düşük ortalamasıdır. Freiburg’da ise sıcak ve ılıman iklim hakimdir ve belirgin yağış görülmektedir. En kurak aylarda bile yağış miktarı oldukça fazladır ve yıllık ortalama sıcaklığı 10.4’dır.
Yağışın az olduğu Şubat ayı ise şehir için yılın en kurak ayıdır. Ortalama yağış miktarı ölçümlerine göre; en fazla yağış Haziran ayında görülmektedir. 19.6 sıcaklıkla Temmuz yılın en sıcak ayıdır. Ocak ayında ortalama sıcaklık 1.4 olup yılın en düşük ortalamasıdır. Yılın sıcak aylarından olan Temmuz ayında iki şehir arasında 19 derecelik fark bulunmaktadır. Bu sıcaklık farkı iklim değişikliği hususunda Gaziantep’in daha yoğun bir çaba sarf etmesi gerektiğini göstermekte ve alınacak tedbirlerin bu doğrultuda olmasını zaruri kılmaktadır.
43 milyon 250 bin m2 alanda kurulu olan Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’nde çeşitli ülkelere ihracat yapılmakta, 130 bin kişi istihdam edilmektedir. 360 milyon kilovatsaat aylık elektrik enerjisi ile 30 milyon kilovatsaat aylık doğalgaz tüketimi ve 700 bin ton aylık su tüketiminin gerçekleştiği Gaziantep OSB’de 5. Bölge’nin faaliyete geçmesiyle birlikte Türkiye’nin en büyük organize sanayi bölgesi olmuş, artan enerji tüketimiyle atık miktarı da doğru orantılı olarak artmıştır. 300 adet sanayi, ticaret ve hizmet şirketine ev sahipliği yapan Freiburg 15 bin kişiye istihdam olanağı sağlamaktadır. Her iki şehirde bulunan sanayi bölgesinin büyüklüğü itibari ile birbirinden farklıdır, iklim değişikliği ve doğal çevreyle etkileşim oranları farklılık göstermektedir. Bu bakımdan OSB bazında çevre ve doğa ile etkileşim Gaziantep’in daha yoğun bir çaba sarf etmesi gerektiğini hatta yerine göre katı ve yaptırım içeren tedbirler almasının şart olduğuna işaret etmektedir.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Belediyesi ve Gaziantep Üniversitesi üniversite-belediye işbirliğiyle hazırlanacak ve kenti kalkındıracak projeler yapmak için ortak protokol 2014 yılı Aralık ayında imzalanmıştır. Enerjisa, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığı işbirliği ile Toroslar EDAŞ bölgesindeki Gaziantep’te, ‘Akıllı Şehir’ örnek uygulamasına 2016 yılı yaz aylarında başlamıştır. Projenin 6 odak noktasını akıllı aydınlatma, elektrikli ulaşım, altyapı çözümleri, yenilenebilir çözümler, belediyecilik çözümleri, nesnelerin interneti oluşturmaktadır. Freiburg ise bir üniversite şehridir ve sınırları içindeki üç adet üniversite özellikle Koreli öğrenciler tarafından tercih edilmektedir. Bu özelliğinden yararlanmakta olan Freiburg Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Fraunhofer Ensrica Biotech Park, Immunobiyoloji Max Planck Enstitüsü bilim ve araştırma merkezleri, özel sektör ve yerel araştırma kurumlarının birlikte girişimiyle, İG Nord, Ulusal İklim Koruma Girişiminin kısmi fon desteği ile koordineli çalışmaktadır. Ortak çalışmalar sonucu tespit edilen bir alan verimli Yeşil Sanayi Parkına çevrilmiştir. Bu noktada Frieburg’un işbirliği çerçevesinde proje üreterek, hayata geçirmiş olmasının yanı sıra bu tür atılımların Gaziantep için birkaç yıllık geçmişi bulunmaktadır. Yani akademik birikimden yararlanılmakta geç kalınmıştır.
Gaziantep il toprakları her türlü tarım ürünlerinin yetişmesine müsait olup, yaylalarda kuru, ovalarda sulu tarım yapılan şehrin tarımı (iklimi nedeni ile) yoğun sulama gerektirmektedir. Meyve ve sebzecilik yaygındır, ülke çapında antep fıstığının ve üzümün en çok yetiştiği ildir. Ayrıca; zeytin, pirinç, pamuk, susam, tütün yetiştiriciliği mevcuttur. Frieburg’da ise üzüm yetiştiriciliği ön plandadır ve yerel üretim olan şarapları ile ünlüdür. Ormanları ile meşhur olması nedeni ile orman meyveleri ve bu meyveler ile üretilen gıda maddeleri ve doğal mantar ön plandadır. Her iki şehirde de suya ihtiyaç duyan bir tarım mevcuttur. Ancak Freiburg’un yağış alan ormanları sayesinde yağış çekmesi doğal bir durum iken Gaziantep’in bu konuda teknolojik desteğe ve depolamaya ihtiyacı bulunmaktadır.
Freiburg dünyanın ilk güneş panelli (yani sıfır karbon salımlı) fabrikasına sahiptir. Bunun yanı sıra şehir çöplüğünün üstü talaşlarla kaplanarak hapsedilen metan gazı, borular vasıtasıyla alınarak şehrin ısıtılmasında kullanılmaktadır. Yakınına yerleştirilen 1500’den fazla güneş paneli ile 1.000 ailenin enerji ihtiyacı karşılanmaktadır. 1.200 kişinin çalıştığı Fraunhofer ISE (Avrupa’nın en büyük güneş enerjisi araştırma enstitüsü) ile yapılan işbirliği sonucunda güneş enerjisinin daha verimli ve ulaşılabilir olması sağlanmıştır. Gaziantep ise; bu hususlarda daha çok yolun başındadır. Güneş ışını değerleri açısından Türkiye’nin önde gelen şehirleri arasında yer alan Gaziantep’te, güneş enerjisi santrallerinin yanı sıra, biyogaz enerji santralinin yapımı için çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Bununla beraber rüzgar enerjisi için girişimde bulunulmuştur. Bu ve benzeri enerji üretimi atılımlarına kararlılıkla devam edilmesi gereklidir.
Alman sürdürülebilirlik ödülünü alan ilk kent olan Freiburg dünyada öncü olmakla birlikte Antep iklim değişikliği eylemi konusunda Türkiye’de öncüdür. Konuya odaklanmada başlangıç tarihi olarak aradaki uzun yıllar dikkate alınmazsa bu nitelik beklide tek ortak noktadır.
1980’lerde trafiği şehir merkezi dışına atmış Freiburg’a karşın Gaziantep’te böyle bir uygulama bulunmamaktadır.
Ünü dünyaya yayılmış Antep Fıstığı kentin simgesidir. Şamlı tüccarlarla dünyaya dağılması sebebiyle “Şam Fıstığı” olarak da bilinmektedir. 5-10 metrelik menengiç ağaçlarının aşılanması ile elde edilen fıstık salkım halindedir. Üretim bir sene az bir sene çok olmakka birlikte; yıllık üretim 5-25 bin ton arasında seyreder. Freiborg’un ise Karaorman Pastası (yerel orman meyveleri ve özellikle vişne ile yapılan) dünyaca ünlü yerel kazanımıdır.
Gaziantep’te bulunan hayvanat bahçesi yüzölçümü ve tür bakımından Türkiye’de ilk, Avrupa’da ikinci, dünyada ise dördüncü sırada yer almaktadır. 300 türde 7 binden fazla hayvan barınan bahçenin tanıtımının yapılması şehre hem ziyaretçi çekecek hem de değer katacaktır.
Gaziantep sürdürülebilir şehir amacı için düzenli olarak gerçekleştirdiği Enerji Zirvesi ile konuya ciddi olarak eğildiğini göstermekte olup bu tutumunu somut adımlarla sürdürmeli ve bu yolda diğer şehirlere örnek olmaya devam etmelidir.
(İki şehre ait verilen bu detaylı bilgiden sonra bir sonuç paragrafı yazmayı düşündümse de bu düşüncemden her karşılatırma paragrafının sonuna tespitimi/önerimi belirten cümleler eklemek suretiyle metne yedirme yöntemini uyguladım. Bununla birlikte yazı dizisine bir sonuç metni yazmak hasıl olduğundan söz konusu sonuç metnine aşağıda yer verdim.)
Sonuç:
Kentler medeniyet ile eş anlamlı ve hatta medeniyetin temelidir. İnsanlığın, kültürün, bilginin ve geleceğe ait artan her türlü verinin arkasındaki itici güçtür. Bu nedenle de milyonların umut ve esin kaynağı olmuş, daha iyi bir hayat için göç almış büyümüşlerdir. Hava kirliliği, küresel ısınma, tür kayıpları ve okyanusların asitleşmesi gibi küresel sıkıntılarla birlikte insanlığın yarısından fazlasına ev sahipliği yapan kentlerde de tehditler mevcuttur. Kentleri bir organizmaya benzetirsek; enerjiyi alan, meteryale dönüştürerek tüketip büyüten yapısı ile sindirim, solunum ve dolaşım sistemimiz gibidir denilebilir.
Dünya çapında yaklaşık 500 milyon kent sakini sanitasyon hizmetlerini başka haneler ile paylaşmaktadır. 170 milyon kent sakini ise tuvalete erişememektedir. 1,5 milyar kent sakini önerilen maksimum hava kirliliği ile yaşamak zorunda ve bu durum 2012 yılında 7 milyon kişinin ölümüne neden olmuştur. Her sekiz ölümden birine tekabül eden bu oran hava kirliliğinin en büyük çevresel sağlık riski olduğunu göstermektedir.
Kentler mülkiyet, yönetim, operasyon yetkisi, düzenleyici güç ve uygulamalar, bütçe kontrolü, vergilendirme ve fonlama gibi farklı konularda söz sahibidirler. C40 raporuna göre, belediye başkanlarının en fazla güce sahip oldukları konunun atık yönetimi olduğunu göstermiştir. Bu nedenle birçok kent, sokak temizliği ve atık toplama hizmetlerine sahip veya işletmekte hatta daha etkin olma politikaları üretmektedir.
Yerel yönetimler yenilikleri denemek ulusal hükümetlerden çok daha fazla özgürlüğe sahip olduklarını, sorumlu olduğu alan içindeki paydaşlar ile sürdürülebilirlik sorunlarını aşabilecekleri farkındalığı oluşturabilirler. Sürdürülebilirliğe doğru olan yönelimi kolaylaştırmak ve etkinleştirmek için artan sayıda kent, kendilerini iklim taahhütleri ve daha büyük hedefler için benzer düşüncedeki diğer kentlerle bir araya gelmektedir. C40 Kentler İklim Liderliği Grubu (2015 yılı itibari ile 80 kenti aştı) sera gazı emisyonlarını azaltmak için taahhütte bulunmuş öncü bir ağdır. Compact of Mayors 2014 yılında Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde kurulan iklim değişikliğine yönelik çalışan en büyük kent liderleri koalisyonudur. İklim ve Temiz Hava Koalisyonu Koordinasyonunda Küresel Yeşil Yük Taşımacılığı Eylem Planı ise; yirmiden fazla hükümet, onlarca sivil toplum kuruluşu ve şirketi bir araya gelerek CO2 ve diğer emisyonları azaltmak üzere programları yaygınlaştırmaktadır. 2015 yılında kurulan Uluslararası Sıfır Emisyon Araç Birliği Kaliforniya Çevre Koruma Ajansı tarafından koordine edilen, ulusal ve yerel hükümetlerden oluşan bir işbirliğidir ve elektrikli, hibrit ve yakıt hücreli gibi sıfır emisyonlu araçların benimsenmesi ve yaygınlaştırılması politikalarını hızlandırmayı amaçlanmaktadır. Etkin şehir plancılığı ve yönetimi yoluyla sera gazı salımının azaltılmasında büyük potansiyele sahiptir. Bu husus, insanların ve servetin biriktiği kentlerde, iklim değişikliği ile mücadelede güç ve kapasite birleşimi fırsatını da doğrulamaktadır. 1990’lardaki evre iklim konusunda gönüllü belediyecilik, 2000’lerde stratejik şehircilik anlayışını benimsemiş farklı seviyelerde iklim değişikliği ile başa çıkma yöntemlerinde farklılaşmalar olmuştur. Bu doğal durum, bazı kentlerin iklim eylem planı ve stratejileri geliştirmesine sebep olmuştur. Tamamlanmamış iklim değişikliği eylem planı olan yerel yönetimlerin, planı kesinleştirmesi, karara bağlanan uygulama ve denetim mekanizmalarını kapsamalı, böylece de hedeflere ulaşmak için süreç gelişimine olanak tanınmalıdır.
Kentlerde, kentsel sürdürülebilirlik hareketi mutabakattan çok daha fazlası demektir. Yeni liderlik anlayışı ve bu konudaki büyük ve kurtarıcı fikirler için alan oluşturan birçok sosyal hareketten farklı bir iş birliği anlayışını içerir. Refah ile kirleten enerji arasındaki sıkı ilişki iki yolla kırılabilir. Önce fosil yakıt kullanımını yenilenebilir enerji kaynakları ile değiştirilmelidir. İkinci olarak da; kentler enerji verimliliğini artırarak enerjiyi maksimum seviyede muhafaza edebilir olmalıdır. Örneğin; müteahhitler şehrin iklim profiline göre güneş ışığını yansıtan ve ısı emilimini en aza indiren serin damlar ve güneş ışığını hapseden ve binaları ısıtan sıcak damlar tercih edilebilir. Diğer bir örnek ise; ulaşım modelleri ve yerleşim biçimleri zaman içinde birbirini şekillendirmesinden hareketle, (arabalar ve yolların lehine yayılmayı teşvik eden kentlerin tersine) daha kompakt kentler araba kullanımını çoğu kent sakini için gereksiz kılmakta ve daha verimli kamu vasıtalarını öne çıkarmaktadır. Aslında özünde yaşam tarzlarının ve benimsenen tutumların amaçlarla uyumlu olmasıdır anahtar olan.
Kentlerin üzerinde yolculuk yaptığı bir otobüs olduğunu hayal edelim. Bu otobüs günümüzde oldukça büyük bir ağırlığı taşımaya çalışmaktadır. Ek yolcular, yolcuların bagajları otobüsün aks sistemi ve tekerlekleri için fazla olduğundan otobüs aniden yolda kalabilir. İleriki otobüs duraklarında bekleyen yolcular ise yolculuk yapanların hısım akrabası, ailesidir. Duraklara sağlıcakla ulaşabilmek, bu durumdan sağ salim çıkabilmek için (yani sürdürülebilir bir seyahat için) otobüsü tekrardan tasarlamak ve otobüste lüks seyahat edenlerden alınan bedeli arttırmak hatta lüks yaşamdan arındırmak gerekmektedir.