Sırtında çantası, fotoğraf makinesi ve giyimiyle tam bir turist kimliğini yansıtıyordu. Gittiği Ülkeye hayran değildi. Yalnız bizim ülkemizde de özgürlük tüm içtenliğiyle yaşansa ve güçlü olsak duygusunu taşıyordu.
Gezdiği şehirler tanımına uygun ve gönüllere hitap ediyordu. Gönül alıcı güzellikler onu duygusal basamakların belirli noktasına yükseltti. Güzellikleri gördükçe özgür olduğunu hissetti. “Bu duygular en büyük erdemdir” dedi.
Caddenin sağ tarafındaki parka yöneldi. Büyük parkın orman alanı, çiçek bahçeleri, oyun alanları ve havuzlar arasında akan dereler görülmeye değerdi. Derenin birini nehre benzetmişler. Nehrin üzerindeki köprüden suyu seyre takıldı kaldı. Onu köyünü ikiye bölen Kızıl ırmağa benzetti.
O an Okyanusu aştı. Köprüden çocukluğundaki gibi oltasını attı. Arkadaşlarıyla sohbet etti. Çevresine can veren suyun akışını izledi.
Biraz ilerde gitar çalan adam ve istekte bulunanların sıraya girdiğini gördü. Gitar çalan saçlı adama yaklaştı. Sıraya girdi. Siyah, esmer veya beyaz insanlara aldırış etmeden müziğin ritmine uydu. Nağmeler ve seslerin ritmi onu biraz daha duygusallaştırdı. Özgür yaşamak bu olsa gerek dedi. İç dünyasında çakan şimşeğin o nağmelerle örtüştüğünü hissetti. Okyanusa doğru özgürce kanatlandı. “İnsanca yaşamak” açıklamasını yaptı.
Sırası geldiğinde saçlı adama biraz daha yaklaştı. Duygusal noktalarda gezindi. Bu noktaların gerçek güzelliğini algıladı. Bu algıyla basamak, basamak yükseldi. Güçlü bir his demetiyle tepeye tırmandı.
Bu yükseliş ve sonunda tırmanışın vatan sevgisine ait olduğunu, gitar çalan adama Türk olduğunu söyledikten sonra gitarın tellerinden dökülen nağmenin;
Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal.
Dizeleri gönlünü mest etti. Bu nağmeyle gözler çeşme, yaşları da akan suyu oldu.
İstiklal marşı duygusallığının son noktasında göz yaşıyla karşılandı.
Hasan TANRIVERDİ