Ağaca güzellik katan dallar, mahzun bakışlar arasında yerde uzanması fırtınanın eseriydi. Fırtınaya direnememiş ve yerlerde sürünmek zorunda kalmıştı. Yazık olmuştu dallara, kimse ummazdı bu duruma düşeceğini.
Kırık dallar yerde uzanırken yaprakları daha solmamış fakat canlılığını kaybetmişti.
Dal uçlarındaki kimi tomurcuk hâlinde kimileri de yarı açmış çiçekler, meyveyi ve tohumları oluşturacaktı. Üç önemli safha geçirecek olan dallar, çiçek, meyve ve tohumlarına ulaşamamıştı. Ağaçların bu devreleri bir başkaydı, o güzel kokuları çevreye yayıyordu. Tatlı bir o kadar da sulu meyveler. Meyveler besin değerinin yüksekliğine daha önemlisi geleceği barındırıyordu.
Bitkinin geleceği meyvelerde saklıydı. Meyveler onları korur, saklar ve dağıtırdı. Bunlar tohum adını alır ve geleceğin yavrularını oluştururlardı.
Kırık dallar ayağa kalksa da ağacın bir parçası olma özelliğini koruyamazdı. Ağacın gövdesine bağlanması mümkün değildi. Dallar taşıdığı yaprakların değerini biliyordu fakat fırtınayı herkes gibi hesaba katmamıştı.
Kırılan dallar odun olarak yakılmak için, kesilerek odunluğun yolunu tutardı.
Kırılan dallar odunluğa girene kadar geçtiği işlemlerden biri de yarılıp kurumasının kolaylaşmasıdır. Kuruma olayından sonra odun olarak yerini alacaktır. Dam tamamen odun ile doldurulmaz. Kış için yalnız oduna ihtiyaç yoktur.
Kardeşim dalları kesmeden damın arkasına yığdı. Nedenini sorduğumda “İyice kurusun seneye daha rahat yanar.” Dedi. Dediği gibi de oldu. Kırılan dalların yanında kütükler de yarılarak odun için ilgili yere yerleştirildi.
Ağaçların kesilmesi doğru değildir diyen kardeşim, “Fırtınanın düşüncemize uymayan şiddeti dalların yere yığılmasına neden oldu.” Dedi. Dalların uzaması, ayrıca yaprak ve meyvelerin ağırlığı fazla yük olduğu için, kolaylıkla kırılmaktadır.
Kardeşim dalları kestiği sırada, komşu olan yaşlı amca, “Ağacın dalı kalmadı. Kalanları da kesersen yeniden filizlenir.” Dedi. Ağacın bütün dallarını kesti ve yenilenme yerine kurumaya başladı. Sonradan öğreniyor ki, dal ve yapraklar olmazsa yenilenme de olmazmış.
Fırtınanın vurduğu ağaçlar bu şekilde kesilip yok oldu.
Hasan TANRIVERDİ