Batılı devletler ve onların arkasındaki siyonist faşist çeteleri insan hakları konusunda hiç kimseye akıl veremezler. Önce kendilerine baksınlar. Bu yamyamlar Batı halkının resmen beyinlerini boşaltmışlar. Onun içindir ki Batılı halkın çoğunluğunun, her konuda hiçbir fikri yoktur.
Batılı siyonist güçler ve onların destekçileri kendi kirli emelleri için gider her yeri ateşe verirler ve daha sonra da itfayeci rolüne bürünüp ateşi söndürüyorlarmış gibi yaparlar. Ancak bu alçakların artık maskesi düşmüştür. Bu ne idüğü belirsiz soytarılar bundan sonra Orta Doğu’da dikiş tutturamazlar. Bu sahtekarların insan hakları konusunda nasıl üç maymunu oynadığını, size bir kaç örnekle izah etmek istiyorum.
“Somoza bir o. çocuğudur ama o bizim o. çocuğumuzdur.” Bunu diyen dönemin ABD Başkanı Franklin Roosevelt’dir. Anastasio Somoza Garcia Nicaragua’da ABD nin uşağı bir diktatördü. Halkına zülüm ederdi. Karşılığında ABD Başkanın dan “o. çocuğu” ünvanını almıştır.
ABD 1974’te Kürtlere birçok söz verdikten sonra, Irak rejimiyle anlaştı ve Irak’ta ki Kürt hareketi acı bir yenilgiyle karşı karşıya kaldı. Alman Yazar Günther Deschner Molla Mustafa Barzani’ye “kendi belirleyici hatası neydi”, sorusu üzerine Molla Mustafa Barzani: “Hayatımın en büyük hatası ABD’ye güvenmekti” diye cevap verir. Bakınız, (Saladins Söhne. Die Kurden, das betrogene Volk).
Böyle örnekleri çoğaltabiliriz. Ancak buna gerek yok. Almanya ve Avusturya’dan insan hakları ve özgürlükler konusunda somut başka iki örnekle özetlemek istiyorum.
Almanya‘da ortalama her ay 10.000 kişiyi akıl sağlığını kaybetti diye psikiyatristlere sevk etmektedirler. Oysa bu insanlar ciddi anlamda sistemi sorguluyorlar ve yapılan bütün haksızlığa dikkat çekiyorlar.
Şuan Almanya’da 90 yaşında bir Profesör bayan düşüncesini korkmadan anlattığı için cezaevinde yatıyor. Bu bayan Profesörün ismi Ursula Haverbeck. Basında “Holokost inkarcısı ve Anti-Semit” diye adlandırılıyor. Oysa bu hanımefendi kimsenin cesaret edemeyeceği bir konuyu tartışmak istiyor. Çünkü siyonistler herkesin onların halka ve bütün dünya kamuoyuna pompaladığı yalanlara gözü kara inanmasını istiyor.
Sürekli Türkiye hakkında düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda dem vuran Avrupa, neden 90 yaşındaki bir yaşlı bayana tahamül edemiyor? Bunun cevabı çok açıktır, bunlar her şeyi manipüle eden, ahlaki ve insanlığı yok eden siyonist faşistleri olduğu içindir.
Almanya, Avusturya ve diger Avrupa ülkeleri kesinlikle halkları tarafından yönetilmemektedir. 1945’den sonra istisnasız bütün bürokraside, yetkili en üst makamlar ve parlementolarda gizlenmiş Yahudi Siyonistler tarafından yönetilmektedir. Bunlar çok kurnazca davranmaktadır. Avrupadaki siyasi partiler ve bütün kamu kurum ve kuruluşları ve devletin üst düzey yetkilileri istisnasız siyonist CIA bağlantılılardır.
Almanya’da ve bütün Avrupa’da çok gizli ve sinsi faşizm bulunmaktadır. Sistemi ciddi anlamda sorgulayanlara korkunç iftira ve saldırılar olmaktadır. Bunların başında yukarıda belirttiğim “Anti SEMİT komplo teorisini piskopat“ vesaire kavramlarla insanların hayatını söndürmektedir.
Zamanla, adaletsizlik sistemi her şeyi yalanlar ve aldatmacalar üzerine inşa etmiş ve insanlığın, yani doğal hukukun, insan haklarının ve uluslararası hukukun kazanımlarını büyük ölçüde tahrip etmiştir. Bu yalanlar her yönden o kadar iyi tasarlanmış ve profesyoneldir ki, kimse kolay kolay çözemiyor. Şanslıysanız, yıllarca süren sıkı çalışma ve araştırma sonucu, sistemin mantığını ortaya çıkarmayı başarabilirsin.
2016 da Avusturya da sistemi korkutacak çok büyük bir gelişme oldu. Bende bizzat o gelişmenin içindeydim. Son derece barışçıl bir hareket bayan Monika Unger öncülüğünde hızlı bir şekilde yayıldı. Bu gelişme var olan sahte ve haksız sistemin sonunu getirecekti. Bu hareketin şairi sevgiyle gerçek ve doğruları anlatmaktı. Çok kısa zamanda uluslararası hukuka göre yeni bir devlet kuruldu. Siyonist faşist sistem gününü sayıyordu. İnsanlar dört elle bu gelişmeye sarılıyorlardı. Staatenbund Österreich Yane, Avusturya Birleşik Devletler Federasyonu. Bu hareket her türlü baskıyı ve terörü reddediyordu. Halkın refahı için Silvio Gesell‘in düşüncesine göre yeni parabirimini piyasaya sürmek istiyordu. (Bu konu çok geniş olduğu için başka bir yazıda değineceğim).
20.04.2017 de sudan bahaneler sunarak Monika Unger ve bütün hareketin kadroları tutsak alındı.
25.01.2019 tarihinde, Graz mahkemesi Monika’yı yargıladı ve 22 ay rehin alındıktan sonra 14 yıl hapisceza verdi. Savcının iddianamesi ve mahkeme kararı Monika ve hareketinin tüm terör hareketlerinde ve hatta DEAŞ den daha tehlikeli olduğunu iddia etti. Medya terörizm suçlamasını sürekli yaydı. Sorun kalıcı olarak çarpıtıldı. Avrupa’da terörizm suçlama şimdi mucize bir silah ve hatta insanları sürekli susturmak için bir inanca dönüştürüldü. Gerçekler ise bulanıklaştırıldı. Bunu hiç bir akıl ve mantıkla izah etmek mümkün degildir.
Monika tarif edilemez derecede güçlü bir kadın. İnsanlığın koruyucusudur ve insanları sevgiyi, gerçeği ve açıklığı aydınlatan bir ışıktır. Avusturya Cumhuriyeti firmasını dize getiren, zeki ve sevgi dolu, soylu bir annedir.
Evet şaka değil, hayatında hiçbir terör eylemine karışmamış, hiç bir dönemde terörü pasif veya aktif desteklememiş ve her dönemde bunu lanetlemiş bir insan 14 yıl ceza alıyor. Bu akıl tutulması değil de nedir?
Bu yapılan Batı’nın haksız sisteminin iflas ilanı demektir. Sevgi, hakikat ve açıklık sloganı olan bir hareketin terör ve benzeri suç çeteleriyle eşdeğer tutmak, tamamen kafayı yemek demektir.
Kafayi yiyen sadece Batılı yamyamlar değil. Türkiye’de haberin merkezinde oturanları çok ciddi bir şekilde sorgulamak gerek. Bunlar halkımıza yılardan beri Avrupa hakında yanlış ve yalan haberleri pompalayarak ve maalesef insanlarımızın bir kesimini resmen Avrupa budalası yapmışlar. Haberin merkezinde oturanlar ya gerçekten çok cahil ve aptallar ya da Avrupa’nın Mason lojalarının uşaklığını yapıyorlar. Hükümetimiz bu konuya el atmak zorundadır. Çünkü bunlar Milletimize habire zehir saçıyorlar.