10 seferdir deniyorum… Tek bir kişi üzerinde… Ara ara sohbet ettiğimiz bir arkadaşla bilhassa.
Yanımda akıllı/Android telefon yok. Fakat onun var. İşte, onun yanındayken bilinçli olarak açtığım konular var ve
en az 5 dakika konuşuyoruz.
Birkaç örnek vereyim. Prefabrik, mobilya, Berlin, gömlek...
Akşamına hemen internette gezinirken bu kelimeler üzerine çokça reklam çıkıyor…
Demin, saat 21.00 civarı migrostayım. Eski bir kursiyerim orada çalışıyor. Karşılaştık. yarım dakika filan konuştuk… Gömlek baktığımı söyledim.
Bazen indirim oluyor, filan dedim. Eve geldim. Biraz önce internete daldım 150 liralık laptobumdan. Hemen gömlek reklamları çıktı.
İzliyorlar bizi hacı!
Bu tür ticari şeyler beni olmadık düşüncelere, özlemlere götürüyor… Yani.. insanları bilebiliyorsun, izleyebiliyorsun…
Fakat neden hep şu Hayattan bir şeyler veya pek çok şeyler koparmak, biriktirmek derdinde oluyoruz çoğu zaman…
Yani örneğin Hasan‘ı izlesek veya Ayşe‘yi izlesek teknolojik olarak… Bir derdi var mı, varsa onu nasıl gidersek diye düşünemiyoruz hiç.
***
Birkaç gündür Şu devlet meseleleri filan yine aklıma dolandı… Her zaman dolanıyor aslında da…
Devlet var, Derin devlet var…
Derin devlet aslında olmayan bir devlettir; o yüzden hep güçlüdür.
Olmayanla savaşamazsın… Görünmeyenle, ki belki seni koruduğunu da bilirsin bazen, bir olamazsın.
İşte bu eksenli düşünce harmanı yanı sıra duygu harmanı…
İnsan bu ülkede yoruluyor; işe yarar bir yorgunluk mu bu? İşe yaramaz bir yorgunluk mu? Boşa mı doluya mı?..
Değişik bir ütopya sarıp sarmalıyor gözümün gördüğü bir çerçeveden başlayıp beynimi ve ferahlandırıyor beni.
Biraz da rüzgar çok ya burada-Didim‘de. Özlemi hatırlatıyor… Ne acı şu son cümlem.. Özlemi hatırlatmak… Özlemi hatırlıyorsak
özlemeyi unutmuşuz demektir….
Biraz da solculuktan filan işte… Bir ütopya… Serin Devlet. Böyle bir devlet de olsa.
Tamam, anlıyorum; devlet olsun, derin devlet de olsun, sığ devlet de olsun…
Serin devlet de olsun. Rüzgarlı olsun biraz. Belki de olur; niye olmasın.
Sırf ben dedim diye de şu an olmuş olabilir.