Onu gördüğümde olduğum yerde kaldım. Soluğum kesildi, beynimde oluşan gel kitlere dur diyemedim. Bastığım yeri bilemedim ve vücudum ağırlaştı. Geri dönmek için, saniyesinde çeşitli bahaneler uydurdum.
Ayaklarım geri çekti ve boyacının yanında durdum. Sandığa bastım ve boyar mısın dedim. Boyayabilir misin?
Göreve başlayacağım okula doğru yürüyorum, ormana giren kuzu misali. Her sesten irkiliyorum ve sanki o sesler bağrımı deliyor. Yarı açık ceza evinde gibiyim ve boynum kıldan ince. Ellerim buz kesti, az sonra yandı ve gözlerim kızardı.
Elbisen İstanbul işimi dedi. İstanbul’a döndüm, özgürlüğe kavuştum ve birden terim soğudu. Pencereden dışarı bakamadım. Yarı açık ceza evinin koğuşunu sordum müdür beye.
O günlerden kopamadım. Cağaloğlu yokuşuna aşağı yürüdüğümü düşünemedim. Valilik binasını görünce; “Özel okullar devletleşsin.” Dedim. Tekrar onu görmek istedim. Geri döndüm ve peşinden koştum. Bir tarafa kaybolmuştu.
Arkadaş ilk görev yerim olan okulda öğretmendi. İçim içime sığmamıştı binadan içeri girene kadar. Dizlerimin bağı çözülmüş ve eklem sıvısı kurumuştu.
Müdür bey, hoş geldin, niçin geç kaldın sorusuna ise, ayakkabılarımı boyattım dedim. Benimki si çocukça bir cevaptı. Onun kastettiği göreve geç geldiğimdi. Geç girmiştim ormana meleyerek, kuzu misali, kuzuydum yüksek öğretmenin kuzusu.
Yetiştirdiler kuzuları saldılar ormana, çayıra ve çöle dedim. Müdür beyin bakışlarındaki ciddiyet karşısında şaşkın hâle geldim. Ne dediğimi sordu ve ona öylesine konuşuyorum dedim. Yüksek öğretmen okulunda çalışma salonumuz, bu ilden daha özgürce idi. Arkadaş yakınlık gösterdi, gurbet ama seversin dedi. Aynı yoldan geçtim. Sıkıcı görünse de güzel tarafları fazla; yaşayarak anlayacaksın. Kim bilir kimler girecek hayatına veya çıkacak dedi. Hayatımdan çıkmayı düşünemedim. Fakat yıllar ayırdı onları beynimden, sahip bile çıkamadım.
Bazen umutlu ve bazen de coşkulu günler geçti. Hayatımdan girenler ve çıkanlar oldu. Etkilensem de hayat deyip geçtim. O yıllar çalıştık, kitap okuduk sıkıcı, film izledim hüzünlü. Hayallerde kaldı sahiller. Duygularım bile isyan edemiyordu. Görev aşkı yakalamıştı yakamdan. Kabuğuma çekilmek istesem de yapamadım.
İlçelere gittim, köyleri gezdim. İnsanların doğayla olan mücadelelerini yerinde inceledim. O insanlara yardım etmeyi görev kabul ettim. Anlaşıldım mı bilemiyorum.
Hayvanların mı hocasısın diye yanlış soran birine; ayak üstü, “Evet” dediğimi hatırlıyorum. Bir yanlışı yine bir yanlışla düzelmek doğru değildi.
Yılın büyük kısmı soğuk, yağmur ve karlı geçmesinden bunalıyordum.
Ormanda kuzu titrer, aç kalır ve korkardı.
Hasan TANRIVERDİ