Bakır sini, sağan ve taslar neler olduğunu anlamadan, kapının önünde buldular kendilerini. Döktükleri göz yaşlarına rağmen bir daha geri dönmeleri mümkün olmadı. Onlar gibi, kimler de göz yaşı dökmedi ki, maşrapa, bakraç, leğen ve çömlek.
Kültürel esintinin bu kadar tahribat yapacağı hiç kimsenin aklına gelmedi. Bu esintiden haberi olmadan yerinden ve işlevinden edilmiş; saç ayak, kara zincir, kazan ve güğüm de aynı akıbete uğradı.
Terk edilmişlik kervanına katılanlar, şaşkınlıklarını bir süre mereğin aşhanesinde gidermeye çalıştılar. Buna rağmen mereğe atıldığı hâlde işlevini başarıyla yürütenler de oldu. Örnek saç ayak, kara zincir ve kazan. Fakat baba ocağında kara ateş de kültürel esintiye karşı koyamadı. Yenilenme adına modern yapılanma, büyük değişimi de beraberinde getirdi.
Modern yapılanma, mereğin kalkmasına neden oldu. Merek olgusu, sosyal yapıdaki değişimin önemli kırılma noktasıydı. Merek, toprağın işlenmesinde ve üretimin artmasında alt yapıyı oluşturmaktaydı.
Kültürel esintinin çiçekleri solduramadığı olgusundan hareketle mereğin de toprakla bağının kesilmesi, ineklerin varlığının devam etmemesi anlamına gelmekteydi. Yaşanan sosyal değişim, üretim tabanında yıkımlara neden olmuş, ana ve babaların iş göremez duruma düşmesiyle de yıkım uç noktaya ulaşmıştır.
Yenilik adına kültürel algı, taktir edildi, çünkü şehir yaşantısında bu tür problemler görülmüyordu.
Ailenin kimseye muhtaç olmama duygusu, tırnağın varsa başını kaşı anlayışı, mutfak gereçlerinin varlığı sayesinde gerçekleşiyordu. Babam, maşrapayı camadanından çıkartmış ve maşrapa süt tenceresinin yanına sığınmıştı.
Kapların sığıntı hâli merekte de sürdü. Erzak sandığının bahçe kenarında kalmasına üzüldük. Sandığa konan malzemeler buz dolabına girmişti. Güz yağmurlarının başlamasıyla dışarda bırakılan erzak sandığı ve ekmek selesi de mereği boyladı. Kültürel esintinin önümüze koyduğu değersizleşme olgusu ile tercih yapma şansımız bile kalktı.
Mutfak gereçleri mereğin tozlu ve isli ortamında dinlenmeye çekildiklerini sanıyorlardı. Buna karşılık aile bireyleri de yeniliklere uyum sağlamış ve geçimlerinden memnundular. Sosyal değişimdeki sancılara rağmen, mereğe uğrayan olmuyordu. Nereye varacağı belli olmayan vagon gibi ara istasyonda bekliyorlardı. Bakraç ineğin altına gidip taze ve sıcak sütü almayı, güğüm kaynak su ile dolmayı bekliyordu. İnsanların oturup sohbetini özlemişti sini. Sini üzerindeki sağanlar sıcak yemeklerin doyumsuz tatlarını hissetmenin peşindeydi. Taslar çorba bekliyordu biberli. Külek yağla dolmak, yayık gümbürdemek istiyordu özgürce. Tencere sessizdi, çünkü dertliydi.
Mutfaktan ayrılan gereçler her şeye rağmen ümitliydiler. Sürüden ayrılan kuzu örneğinde olduğu gibi, yaşantının acımasız girdabında yırtıcılara yem olmamalıydılar. Kendilerine bir dost elin uzanacağına tahmin ediyorlardı.
Saç ayak ve kara zincir, kara ateşin alevinde yandığı hâlde görevlerini en iyi yaptıklarını söylüyorlardı. Saç ayak üzerinde tencerede neler pişmiyordu ki, hamur leğeni de ateşin yanında mayalanmaya yattığını açıklıyordu. Görevlerine dönmeyi ümit ediyorlardı.
Mutfak gereçleri farklı bir elin sıcak ilgisiyle karşılaştı. Onların değişen sosyal yapıyı tanıtmak amacıyla kullanmaya talip oldu. Amaç, kültür hazinelerini açılacak bir sergide kullanmaktı. Daha sonra bu sergi; “Mutfak gereçleri müzesi” olarak toplumun bilgilenmesine açıldı. Müzede hayat bulan gereçler, geçmişin günümüze taşınmasından mutluydular. Aynı zamanda ortam ve ziyaretçilerinden de memnundular. Mereğin tozu ve isinden kurtulmuş ve işe yaramanın verdiği gururdan da neşeliydiler.
Ailenin yaşantısını, üretim için yapılanları tanıtma fırsatı bulmuşlar ve hangi işleri gerçekleştirdiklerini sunma fırsatı yakalamışlardı. Yılların ezilmişliği, yapılanlara rağmen görünüşlerinden çok şey kaybetmemişlerdi.
Sini, idare ve gaz lambasının aydınlığında sağan, bakraç ve taslarla en leziz tatları sunduğunu söylediğinde ziyaretçiler mutlu olmuşlardı. Mutfak gereçleri, müzenin efsunkâr havasını solurken, duvara asılı, yaslanmış ve masa üzerinde gururlandılar ve böyle bir mekânda ziyaretçilerin karşılarına çıktılar. Onların, aileyi nasıl ayakta tuttuklarını bilmelerini istediler. Ziyaretçilerin gereçlerle ilgili anılarını anlatmaları çok güzeldi. Kara zincire kazanın asılmasını, ineklerin yiyeceklerinin pişirilmesini ve saç ayağın ocak kenarında duruşunu konuşuyorlardı.
Müzenin aynalı duvarlarında boy göstermek, mereğin tozlu raflarında beklemekten çok daha iyiydi. Rüyadan ayılmak istemiyorlardı, aynalı duvardan. Kara zincir iki çivi arasını süslüyordu. Evin sıcak ilişkisi yerini sessizliğe bırakmıştı. Cam dolap içerisinde sararıp bunalanda vardı.
Bakraç, “Zamana yenik düştük, mereğin toz ve isine karşılık burada cam dolapta soluksuz kalıyoruz.” Diyordu. Yalnız tatil günlerinde ziyaretçilerin ilgisinden memnundular. Böyle bir günde evden atılmışlardı. Evden atılma yıl dönümlerini kutluyorlardı.
Mutfak gereçleri, hayat hikâyelerinin yanlarına yazılıp asılmasından ve temizlikten mutluydular. Değişik görevlilere de uyum sağladılar.
Kültürel değişime rağmen, çocukluk anılarım arasında büyük yer tutan, mutfak gereçlerinin bugün de aynı işlevleri yapmasını isterdim. Müze de el üstünde tutulsalar da aile kültürünün kaybolması üzüntüye neden oluyordu.
Terk edildikleri yıllar olmuştu. Nelerin değiştiğini, sosyal ve ekonomik sonuçlarını araştırmak gerekir. Kültürel değişimin altında önemli bilgiler olduğuna inanıyorum.
Hasan TANRIVERDİ