Tarihten süzülüp gelen atasözleri topluma mal olmuştur. Bu sözlerin kaynağı o millete aittir. Atasözleri milletin geleceğini yönlendirirken hayat tarzını da belirler. Bireylerin, dürüst, ahlâklı ve karakterli bir vatandaş olmasında etkili olur.
Atasözleri toplumun aynasıdır ve ayna olmaya da devam edecektir. Atasözlerimizden biri de “Tırnağın varsa başını kaşırsın.” Bu söz, yaşantıyı belirli ölçülerde tutmaya yöneltirken, öyle bir başarı sunar ki, kendine yeterli olmayı amaçlar. Böylece toplum, ihtiyacını kendi üretiminden karşılar. Sonuçta ele muhtaç olmama anlayışı şeklinde bir yaşam tarzı kurulur.
Bu yaşam tarzında çok çalışarak milletin yarınları güven altına alınır. Böylece kendine yeterli olmanın önemi bir kere daha ortaya çıkmış olur. Olay başarıdır. Başarılı olmak milletin moral kaynağıdır. Yarınından emin olan bir toplumda; Ülke ekonomisi düzlüğe çıkar. Millet refaha kavuşur. Yaşanılır bir çevre oluşur. Milletin refaha kavuştuğu topraklarda sanayi ve tarım işletmeleri üretimi artıracaktır. Aile ekonomisi canlanacak ve verim tavan yapacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yılda oluşan ve yüreklere kor gibi düşen atmosfer sayesinde insanımız çalıştığının karşılığını almıştır. Sonuçta üretim millete ilaç gibi gelmiştir. İnsanlar artık toprağına sarılmış, geçimini sağladığı gibi, üretimin fazlasını da satmış ve problemini çözmüştür.
Kurtuluş yıllarının ana teması böyle bir anlayıştır. Kurtuluş mücadelesi veren dünya devletlerinin Atatürk Türkiye’sini örnek almaları boşuna değildir.
Bugün bakıyoruz ki, toprağınla geçimini sağlıyorsan çok iyisin. Bu önemli bir anlayıştır. Yazar şöyle diyor. “Bir toplumun geçinmesi önemli bir sıkıntıdır. Geçinebilme sıkıntısı savaştan daha derin yaralar açar. Eve ekmek götürebilmek, savaşlarda sınır boylarında kazanılandan daha büyük bir zafer olurdu.” Dünya ekonomik dar boğaza girerken, toprağının işletmesini sektör hâline getirenler rahat soluyorlardır.
Bir millet her türlü zorluğa karşı ayakta durabiliyorsa üretimi sayesindedir. Üretim, yeniden dirilişin gerçekleşmesinde esastır. Ülkeler insanının eğitimi ve toprağının değerini bilerek hareket ederse başarılı olacaktır.
Ülkemizin insanı kuruluştan sonra, kooperatifini kurmuş, imece usulü çalışmış, okulunu ve yolunu yapmıştır. Okulsuz köy, okumamış insan kalmamıştır. Gülün değerini bilenler, gül bahçesini Ülkenin her yanına yaygınlaştırmıştır. Kendine yeterli dünyanın yedi ülkesinden biri olmuştuk. Bu anlayışı Atatürk’ün önderliğine borçluyuz.
Gül bahçesi aklın eseridir. Aklın eseri toprakta da yeşermiştir.
Tırnakların varsa başını kaşırsın. Böylece kendi işini görür ve ele muhtaç olmazsın. Ele muhtaç olmayacağın için de refah seviyen yükselmiştir.
Öğrendiklerini yeni nesillere aktardığın için başarılı gençlik yetişmiş olacaktır. Böylece beyinler Ülkede kalacak yeni teknolojiyi yakalamış olacaksın.
Yeniliklere adım atmak üzere.