“Hatay benim şahsi davamdır. Şakaya gelmeyeceğini bilmelisiniz.”
M. Kemal Atatürk
Öğretmen okulundan mezun olduğumuzda usulen üç il isteğinde bulunmamız istenmişti. Birinci sırada Hatay’ı yazdım. Ne ki gerçekleşmedi. Ağrı iline ilk atamam yapıldı.
Yıllar sonra Hatay’ı gezip görmeyi amaçladım. Sınırlı da olsa gerçekleştirdiğim için mutluyum! Özellikle Antakya’da yaşayan insanları sevdim! Çok ilgili ve içten buldum. Keşke tüm illerimizde yaşamını sürdüren yurttaşlarımız da bu davranışı gösterebilseler.
Edindiğim bilgi ve gözlerlerime göre; İnsanlığın gelişme sürecinde; bilimi, sanatı, kültürü, felsefeyi, inançlarla yoğurup; bunu yeme içme kültürüne nakış eden, her
defasında insancıl, yeni bir yaşam sürecine, dönüştüren ve bu süreci insanlığın ortak kültürel mirasına armağan eden Antakya…
Ülkemizin kurtarıcı ve bize Türkiye Cumhuriyeti’ni armağan eden dünya lideri M. K. Atatürk bakınız ne diyor: “Hatay benim şahsi meselemdir. Keyfiyeti Fransız büyükelçisine ta bidayette açıkça ifade ettim. Dünyanın bu durumunda böyle bir meselenin Türkiye ile Fransa arasında müşellah bir ihtilafa müncer olması katiyen varid değildir. Fakat ben, bunu da hesaba kattım ve kararımı vermiş bulunuyorum. Şayet ufukta bu yolda binde bir ihtimal belirse, Türkiye Cumhuriyeti Reisliğinden ve hatta Büyük Millet Meclisi azalığından da çekileceğim. Ve bir fert olarak bana iltihak edecek birkaç arkadaşla beraber Hatay’a gireceğim. Oradakilerle el ele verip mücadeleye devam edeceğim”
İşte bu inanç, azim ve kararlılık içerisinde olan Büyük Atatürk şöyle demiştir:
“Ben memleketi hiçbir zaman savaşa sürüklemem, fakat Hatay meselesi benim vazgeçilmez bir davam olmuştur. Gerekirse bunu kendi başıma halletmek için zorda kalırsam hemen devlet başkanlığından ve hatta mebusluktan istifa ederim.”
***
Antakya, sadece tarih, kültür, sanat açısından değil, mutfakta da renklilik sunar. Çok önemli ve zarif bir gastronomi kentidir. Tüm bu saydığımız grupların
etkilerinin dışında Osmanlı ve Fransız mutfakları da sofralara ve tatların oluşmasına renk kattığını saptamak zor değildir.
Kentin meşhur Uzunçarşısı’nda gezerken adı Antakya ile anılan künefenin yapım aşamasını da görebilirsiniz, tadabilirsiniz. Sofralar siz daha sipariş vermeden otlarla zenginleşmiş pek çok mezeyle dolar. Hiç bilmediğiniz, duymadığınız yemek ve meze adlarını duyarsınız.
Her damağa hitap eden çok kültürlü ve her mutfakla yarışacak iddiada bir zenginlikle karşılaşırsınız.
Her köşede bir künefeci, her yerde kaliteli bir restoran ile damaklara şenlik yaşatıyor bu kent… Antakya merkezin biraz dışında kalan Harbiye, eski adıyla Daphne; şelaleleri, Apollon ile Daphne’nin mitolojik hikâyesi, el dokuma tezgâhlarından çıkan muhteşem kumaşlarla, saf defne sabunlarıyla, ev reçelleriyle ziyaretçilerine doğanın içinde nefes alacak bir olanak sunmaktadır.
Antik çağlarda “Doğu’nun Kraliçesi” olarak adlandırılan, eski adıyla Antiocheia; Roma ve İskenderiye’den sonra Roma İmparatorluğu’nun üçüncü önemli kentiydi. Bugünkü Antakya aslında tam da çağlar boyu çeşitli uygarlıkların yerleştiği noktanın üzerine kurulduğu için, mutlaka tarih öncesi çağlara kadar uzanan tarihini araştırmak o kadar da kolay olmamıştır. 1932-1939 yılları arasında yapılan arkeolojik kazılar sonucunda geçmişi tüm ihtişamıyla ortaya çıkmaya başlamış ve kazılarda çıkan bazı eserler ve muhteşem mozaikler günümüze kadar Antakya Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmişti.
Nerede kaldım ve kimlerle tanıştım:
İki gün Antakya Öğretmenevi konaklama yeri oldu. Barak havaları sanatçısı Asım Kuzuluk’un yeğeni olan Öğretmenevi Müdürü Ömer Bilgin ile tanışma ve kahvemizi yudumlarken empatik konularda söyleşme fırsatımız oldu. İçten, pratik ve işinin ehli bir eğitimci ve yönetici olarak gördüm!
Harbiye’de Grand Boğaziçi Otel’nin sahibi Muhsin Aslanyürek ile merhabalaştık. Genel Müdürü Sabahattin Nacioğlu, ilgilendi. Çayımız yudumlarken söyleşimiz sürdü. Çalışanlardan Ali Öztürk yakınlık gösterdi.
Daha önceden tanışma fırsatını bulduğumuz Perihan Çapar’ı ziyaret… Spatula ile çizdiği resimlerle adını duyuran Ressam Perihan Çapar, resim sanatına yeni bir soluk kazandırdığını gözlemledim. Spatula tekniği ile atölyesinde çizdiği resimler de beğeni topluyor. Resim atölyesi. (Adres: Vilayet Karakolu karşısı Kaya Apartmanı altı /Antakya. İletişim için telefon: 05363619852)
Ancak, Belediye halk otobüsü sürücüleri, gelen yabancıları üzmektedir! Neden mi? Mevzuata göre; belli yaşın üstündeki kişiler, o yerin belediye otobüsünde seyahat ederken nüfus kimliklerini göstererek ücret ödemezler. Sürücüler,
olumsuz davrandılar. Ne ki Cimer’in bu konudaki yazısını görünce
seza ödememek için kabullendiler. Bu davranışın daha olumsuzu Antalya ilinde yaşanmaktadır. Belediye Başkanlarının sürücüleri bilgilendirmesi gerekir.
Erzin Hattuş’a Termal Otel’e gitmek için yolculuk başladı. Antakya’dan uzaklaştıkça insan kalitesinin de düştüğüne tanık oldum. Otel, birkaç ay önce büyük çapta bir yangın geçirmiş! Onarım ve yenileme çalışmaları sürmektedir. Ön Büro Müdürü Kazım Ertaç, Şef Selin Atay ve kat görevlisi Emine Kaya, ilgilerini ve çalışmalarını gördüklerim oldu. Büşra – Ahmet Gedik, söyleştiğim çift oldu. Çevre gezisi sırasında İçmeler’de Mustafa Yıldırım ile konuştuk.
Neleri lezzetli buldum ve Hatay’dan neler aldım:
Künefeyi leziz buldum. Tepsi kebabı yedim ama lezizi bulamadım. Damağımı okşamadı! Yerinde yemediğim kanısındayım. Tuzlu yoğurt ve defne sabunu aldım. Erzin’den Dostlar Et Market’in etini leziz buldum. Burada Şef Mehmet ve Hacı Mahfuz Satık, tanıştığımız kişiler oldu İçmeler’de Mustafa Yıldırım’dan nar ekşisi aldım.
***
Hatay’ı anlatan uğraştaşım Fikret Kuşçuoğlu’nun dörtlükleriyle yazımı noktalamak istiyorum:
Hatay Güzellemesi
Antakya sevdası ağır basınca
Çıktık Yalova’dan geldik Hassa’ya
Dörtyol’u Erzin’i, gezdik ayrıca
Payas’tan Belen’den geçtik Hatay’a
Nasıl anlatayım bu azim şehri
Gidip görmek gerek, şirin Hatay’ı
Misli yok dünyada, eşi benzeri
Gezip görmek gerek şirin Hatay’ı
Toprağı doğurgan, iklimi güzel
Oruğu öccesi, humusu özel
Uzaktan uzağa sanki el eder
Gezip görmek gerek şirin Hatay’ı
Dillerin dinlerin, inanç turizmi
Dostluk sevgi barış, hoşgörü kenti
Birliğin simgesi, bu güzel şehri
Gezip görmek gerek şirin Hatay’ı
On üç uygarlığın mekân sahibi
Üç semavi dinin temsili kalbi
Sen Piyer kilisesi, Neccar Camiyi
Gezip görmek gerek kadim Hatay’ı
Peri bacaları, Asi Nehrini
Fatikli Camisi, Koz Kalesini
Gelinler Dağını, Aya Yorgi’yi
Gezip görmek gerek Altınözü’nü
Nesilden nesile, dillerde namı
Akçalı’da her yıl, nevruz bayramı
Maryo Kilisesi, Arsuz Kalesi
Cennetten bir köşe gezin Arsuz’u
Tarihin tanığı Bakras Kalesi
Güzel Yaylasıyla Deniz Müzesi
Seyir Terasından manzarasını
Gezip görmek gerek yeşil Belen’i
İlk kurşun anıtı, Payas Kalesi
Mancınık Kalesi, Cin kulesini
İsos Harabesi, Beşik Gölünü
Atatürk Evini gezin Dörtyol’u
Ekşili çorbası, Burnaz plajı
Dertlerinize deva kaplıcaları
Gür ormanlı Karıncalı Yaylası
Etmeyin göz ardı, Görün Erzin’i
Meyve bahçeleri, üzüm bağları
Göz kırpar kuzeyden Gavur Dağları
Hacılar Çayları, akarsuları
Aktepe Akbez’i, gezin Hassa’yı
Yamaç paraşütü, festivalleri
Cezeryesi künefesi sahili
Yunus Sütunuyla Şalen Kalesi
Tarihin gizemi İskenderun’da
Buğdayı pamuğu, hem zeytinyağı
Beyazıt Türbesi, Sütlü Mağrası
Ahmetli Köprüsü, Alan Yaylası
Sakın ihmal etme gör Kırıkhan’ı
Damlataş Mağrası, Payas Kalesi
Dünyanın en yaşlı zeytin ağacı
Sahili plajı, hem külliyesi
Hatay’ın incisi, görün Payas’ı
Avrupa’nın Ortadoğu kapısı
Limonu eriği, mandalinası
Yenişehir Gölü, çiçek serası
Hoşgörü kentini gör Reyhanlı’yı
Batıayaz yaylası Titus tüneli
Simon Manastırı, narenciyesi
Cevlik Ören yeri, ilkçağın sesi
Gezip görmek gerek Samandağı’nı
Harika kokulu defne sabunu
Kasım bey camisi, Karamağrayı
Aba güreşleri, yeşil Devrent’i
Gezip görmek gerek Yayladağı’nı
Diller dinler, birbiriyle yarışır
Ezan sesi, çan sesine karışır
Hatay sana barış sevgi yaraşır
Gezip görmek gerek kadim Hatay’ı
Eşin dostun sofrasına kuruldum
Antakya’yı geze geze yoruldum
Harbiye’nin gizemine vuruldum
Zevk safa içinde gezdim Hatay’ı
Hatay’ın ününü, duyan duyana
Vakit saat geldi, müsaade bana
Minnet şükran sana, ey toprak ana
Şimdi sıra sizde gezin Hatay ’ı…
*