İktidar ne kadar inkar ederse etsin, ne kadar pembe tablolar çizerse çizsin, tarımı, sanayisi, ticareti velhasıl tüm kesimleriyle ekonomimiz çökmüştür. Ve bu haliyle mevcut iktidarın durumu düzeltme şansı da yoktur. Zira;
1– AKP’nin ekonomi, vergi, maliye politikası vb, konularda bilgisi yoktur. Liyakat sahibi kadroları mevcut değildir. İstişareye önem verilmemektedir. Göreve tayinde aile mensubiyeti, yandaşlık ve mutlak itaat aranmaktadır. Her şey sarayın mutlak iradesine göre icra edilmektedir. Saraydaki danışman ordusu da konulara vakıf olmayan, çoğu eski politikacı kişilerden oluşmaktadır. (Belki bilmediğimiz, bugüne kadar keşfedilemeyen, birkaç istisna olabilir.)
2– Lüks, israf, saltanat, saraylar inşa etme hastalığı, pervasızlık akıllara ve vicdanlara sığmaz boyutlara ulaşmıştır. Fizibilite ve karlılık kavramlarından haberleri yoktur.
3– Demokrasi, hukuk düzeni, yargı bağımsızlığı, can ve mal güvenliği, fikir, ifade, inanç ve teşebbüs hürriyetleri tümü ile yok edilmiştir. Ülkede huzur ve güven kalmamıştır. Koyu bir baskı tehdit, hakaret, iftira, çifte standart düzeni kurulmuştur. Herkes korkmaktadır. Kimse gerçekleri dile getirmeye cesaret edememektedir. Zira kimin ne zaman tutuklanacağı, hakkında dava açılacağı, malına mülküne el konulacağı, şirketine (astronomik ücretle) kayyum atanacağı, görevden alınacağı, sürüleceği belli değildir. TOBB, TÜSİAD, DİSK dışındaki sendikalar, tüm üniversiteler, medyanın tamamına yakını, akademisyenler velhasıl herkes susturulmuştur. Hapishaneler ağzına kadar doldurulmuştur. Yargı tamamen sarayın emri altına girmiştir. Yumruk atan serbest bırakılmakta, tweet atan hapsedilmektedir. (Ve bu saldırgan yaratıklar kahraman ilan edilmektedir.)
4– Rüşvet, yolsuzluk, hırsızlıklar, kamu malı yağması, imar rezaletleri, her tarafı sarmış, pervasızca icra edilir olmuştur. Ne Allah’tan (cc) korkulmakta, ne de kuldan utanılmaktadır. Yap işlet uygulamaları ve ihale yolsuzlukları ile yandaşlara astronomik kaynaklar aktarılmaktadır.
5– Herkesle kavga eden iktidar yüzünden, Dünyada yalnızlığa mahkûm kılınmıştır. Dış itibarımız sıfırlanmıştır. Yurt içinde de devamlı olarak gerilim politikası yürütülmüştür. Şehit cenazelerinde bile tokalaşmamak adet olmuştur.
6– Ülkenin tüm kaynakları tüketilmiştir. Milli servetimiz satılmıştır. 450 milyar doları aşan dış borç yapılmıştır. Kamu bankalarının kaynakları yandaşlara aktarılmıştır ve batık alacaklar zirveye ulaşmıştır. İşsizlik fonu yağma edilmiştir. Hazine arazilerinin satışından, vergi ve imar aflarından sağlanan kaynaklar çarçur edilmiştir. Şimdi de kıdem tazminatlarına ve zoraki BES uygulamasına göz dikilmiştir. Varlık fonundaki değerlerimiz gözden çıkarılmıştır. (Ve her türlü denetim yok edilmiştir.)
7– Ülkesi için savaşmaktan kaçan, tavşan gibi üreyen Suriyelilere yapılan yardımlar, sağlanan avantajlar ve öncelikler ayrı birer kara delik olmuştur. İktidar ülkemizin başına çok büyük problemleri musallat etmiştir. (Bunlar ülkemizde saltanat sürerken, bizim evlatlarımız Suriye’de şehit düşmektedir.)
8– İktidarın ciddiye alınacak bir ekonomi, eğitim, ithalat, üretim, yatırım, teşvik, istihdam, vergi, bütçe, gümrük kaçakçılıklarını önleme vb. politikası yoktur. Her taraf dökülmektedir.
Daha fazla sebep sıralayabilirim. Ancak bu kadarı bile Türkiye’ye niçin yabancı yatırımcı gelmeyeceğini, aksine yerli sermayenin niçin yurtdışına kaçtığını, inanılmaz boyutlardaki beyin göçünü, dolar bazında astronomik faize razı olmamıza rağmen niçin kredi bulunamadığını, niçin (hiç temenni etmem ama) IMF’nin kapısına doğru sürüklendiğimizi açıklamaya kâfidir.
Hele hele İstanbul belediye seçimi sonuçlarına karşı yürütülen hukuksuzluklar, baskılar, yalanlar, hazımsızlıklar, demokrasi dışı davranışlar işin iyice tuzu biberi olmuştur. Ülkemizin itibarına iyice darbe vurulmuştur. Türkiye’de demokrasinin ve hukukun tam anlamı ile rafa kaldırıldığını tüm dünyaya duyurmuştur. İktidarın ülke çıkarlarına ve halkın iradesine hiç önem vermediğini, sadece kendi saltanatını ve çıkarlarını düşündüğünü bir kere daha ortaya koymuştur.
Türkiye artık “muz cumhuriyeti” bile değildir.
9– YSK kararı, hukuk, ahlak, vicdan ve demokrasi açılarından tam bir faciadır. Ülkemize büyük zararlar verecektir. Sarayın tehdit ve talimatlarına boyun eğilmiştir. Bundan böyle Türkiye’de hukukun ve demokrasinin varlığından bahsedilemez. Bu demokrasiye yapılan bir darbedir. Binlerce yıllık Türk tarihinde bu kadar kötü ve karanlık bir dönem yaşanmamıştır. Askeri darbe dönemlerinde bile böyle bir rezalet görülmemiş, yargı bu kadar baskı ve tehdide maruz kalmamış, böylesine itibar kaybetmemiştir. Bu kadar hukuk tanımaz, halkın iradesine saygısız iktidar görülmemiştir.
a) Vatanını seven, vicdanı olan, dürüst, kul hakkına saygılı, demokrasiye ve ülkesine sahip çıkan herkes gibi tüm gücümüzle, gönlümüzle ve dualarımızla Sayın İmamoğlu’nun arkasında duracağız, destek vereceğiz.
b) Zulme, hukuksuzluğa karşı çıkacağız. Despotizme boyun eğmeyeceğiz. Yolsuzluklara, hortumlamalara göz yummayacağız. Kula kul olmayacağız. Demokrasimize yapılan darbeyi kabul etmeyeceğiz. Türk düşmanlığına, din istismarına rıza göstermeyeceğiz. Çifte standart uygulamalarını tasvip etmeyeceğiz.
c) Hukuka uygun davranmayan, devamlı olarak zıt kararlar veren, emirlere ve tehditlere boyun eğen, kararını bizzat açıklama cesaretini göstermeyen YSK’nın hukuki meşruiyeti kalmamıştır. Kaldı ki söz konusu gerekçe ile ilçe belediye başkanları ve meclisleri seçimlerinin de iptali gerekirdi. Bu da talimatla hareket edildiğinin ayrı bir göstergesidir. Ayrı bir hukuk faciasıdır.
d) Türk halkı bu kanunsuzluk düzenini, haksızlıkları, zulmü ve baskılar, tek kişinin keyfine mahkûm olmayı, bu korku düzenini hak etmemektedir. (Çıkarlarına mağlup olmayan, samimi dindarlarımız ve gerçek milliyetçilerimiz ne zaman uyanacaklardır.)
Mübarek Ramazan ayımızı zehir edenleri, Cenab-ı Hak’ın (cc) şaşmaz adaletine havale ediyorum. Eninde sonunda haklıların zafer kazanacağına tüm gönlümle inanıyorum.