(Metin Moral´ın hoşgörüsüne sığınarak) Bu satırları kaleme alırken ülke hala 2019 yılı mahalli seçim sonuçlarını tartışıyor.
Malum her seçim sonunda bu tür “tartışmalar” olur sonra bütün partiler “seçimi kazandığı” için sükûnet sağlanır.
Böyle bir zamanda bir gazete köşesine nasıl yazı yazılır? Aslına bakılırsa zor soru. Çünkü herkes de seçim sonuçlarının tezahürü nasıl olacak diye bir merak var.
Ülkemizde; din, spor ve siyaset konusunda herkes her şeyi “bildiği” için, ben başka bir şey yazsam yadırganmaz umuyorum.
Neyse gelelim Metin hocanın ortalıktan kaybolup sonradan zuhur etmesi hadisesine.
Bilindiği üzere okulların birinci ve ikinci dönemlerinin son günü yani karne verildiği gün diğerlerine göre daha duygusal anlara sebep olur. İşte bunlardan biri de Terme Söğütlü Ortaokulun sona erdiği gün olmuştu. Şöyle ki:
Adet olduğu üzere karneler verilir, sonra okulun öğretmenleri hatıra fotoğrafı çektirir. Biz de böyle bir fotoğraf çektirmek için okulun isminin de görüneceği bir biçimde okul önünde sıralanınca; fotoğraf çeken kişiye dikkatlice bakarak en uygun pozu vermeye çalışıyorduk. Birkaç pozdan sonra birbirimize iyi tatiller dileyip vedalaştık.
Yaz bitti başka okullara atanan öğretmenler aramızdan ayrıldı, yeni öğretmenler aramıza katıldı. Her şey tabii seyrinde giderken okulumuzun sevilen, güzide öğretmenlerinden Ali Uçar Beyefendi elinde bir çerçeve ile okula geldi.
Geliş o geliş diyeceğim ama durum biraz farklı boyut kazandı.
Ali Uçar öğretmenimiz bir önceki döneme ait toplu fotoğraflardan birini yaygın ismiyle “büyüterek” çerçeve içine aldırmış hatıra olsun diye okula getirmişti.
Bu davranışı meslektaşlarımız takdir uyandırmıştı ki o da ne? Metin Hoca fotoğrafta yok. Nasıl olur? Karne verilirken o da vardı okulda. Metin Hoca Beden Eğitimi öğretmeniydi. Bilindiği üzere bu öğretmenlere kısaca “bedenci” derler onların da birçoğu bu isme itiraz ederdi. Hakkını yemeyelim bizim Metin hocanın böyle bir takıntısı yoktu.
Konuya dönecek olursak; fotoğrafta olamama veya olmama işi nasıl gerçekleşti?
Bu soruya herkes bir yorum getirdi. Çünkü okuldaki öğretmenin fotoğrafta olmamasının bir izahı olmalıydı.
Kimisi Beden Eğitimi öğretmeni olmasından mülhem; tam fotoğraf çektirirken bir uzun atlamayla okul bahçesini dışına çıktığını savunurken, bir kısmı da yüksek atlama sonucu okulun diğer tarafına geçti fikrini savunuyordu.
Biraz sonra yüksek atlama ihtimalinin imkânsız olduğunu çünkü fotoğraf çekilen yerin üstün balkonumsu beton bir çıkıntı olduğundan atlama sırasına oraya çarpıp geri düşeceğini iddia etti.
Konu tartışıladursun birkaç gün sonra olmaz olarak bildiğimiz bir durumla karşılaştık. Çünkü Metin hoca fotoğrafta vardı. O da ne?
Çok kişi Ali Uçar öğretmenimizi “montaj” yapmakla itham etti. Ali Bey yok falan dediyse de kimse ikna olmadı. Ancak akıllara takılan soru şuydu:
Madem fotoğraf çekilirken birdenbire gözden kaybolan Metin hoca, neden başka zaman fotoğrafta yer almasın? Olur mu olur.
Şimdi akıllara takılan ikinci şey de şu: Metin hoca “ermiş” falan olmasın.
Bu devirde mi yani?
Belli mi olur.