Kaldırımda yürüyen bayan, anne olmanın gururuyla kızına sarılmıştı. Kızı biraz şişmanca, kısa boylu ve sarışındı. Davranışındaki anormallik adımlarına yansımıştı. Anne olmak, Dünya’da büyük mutluluktur. Çocuk için de aynı duygular geçerlidir. Çünkü her yaşta seni kollarına alacak ve koruyacak olan yalnız annedir. Çocuğa bu duyguyu başka kimse veremez. Senden sevgiyi eksik etmeyecek, fedakârca bakıp, büyütecek olan, anneden başkası değildir.
Anne ve kızına yetişmeye bir adım kaldığında,” Bir saniye de olsa annemle bir arada olmayı ne çok isterdim, “dedim. Böylece O’na” Annesiz geçen yıllarımı anlatırdım.”
Anne’me;
Dünya küçüldü. Gurbetin yolları kısaldı. Artık uzak yakın duygularda kaldı. Günlerce gittiğimiz yere saat içerisinde gidebiliyoruz.
İnsanların mutluluğu, mevsimlere de yansıdı. Baharın, yazın ve kışın sunduğu her şey mükemmel hale geldi. Yazın sıcağı denizi, baharı, baharın yeşili, çiçeği ve meyvesini, kışın beyaz örtüsü de, evlerin sobası ve ateşi sayesinde yazın gelmesini aratmıyor.
Köylerde aileler sevinç ve neşe içerisindeler. Yollara yeni çeşmeler yapıldı. Hepsi suyla coşarken, dereler de taştı.
Akraba ve komşularımız dostluklarını sürdürüyor. Bu sayede rahat bir yaşantımız devam ediyor. Vatan topraklarında ayak basmadığımız yer kalmıyor. Yerli malı tüketimi bir hayli arttı. Bu durum üreticiyi memnun ediyor.
Yediğimiz ve içtiğimiz her ürün doğal, olduğunu bilmeni isterim. Ülke çapında nerde ise hastalık kalmadı. Deniz ve göllerimiz balık kaynıyor.
Yaylalarımız aynı, herhangi bir değişim göremezsin. Özellikle betonlaşmanın izine dahi rastlamazsın. Ormanlar çok şükür korunuyor. Yalnız evin üstünü izin alarak çinko yaptırdık. Bahçenin çayırı yetiyor. Taze çayırı köye götürüyoruz. İneklerimizin isimleri çiçek ve güvercin olarak devam ediyor.
Belediye çevre düzenlemesi yaptı. Koca köyde diken ve yabani ot kalmadı. Yeni yollar yapılırken hiçbir ailenin kalbi kırılmadı.
Deniz kenarları başta olmak üzere, her taraf park oldu. Gezi ve yürüyüş parkurları görülmeğe değer.
Fındık bahçeleri gül bahçeleri gibi, oldu. Fındıklıklardan dereye rahatlıkla girilebiliyor. İnekleri de derede gezdiriyor ve su içmelerini sağlıyoruz.
Anneciğim zaman dediğin geçiyor. Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde birlik ve beraberlik içerisinde yaşıyoruz. Kendi yağımızla kavrulmayı ve azla yetinmeyi öğrendik. Çimen diz boyu çayır ve arası yonca ile sarı renkli çiçekler. Çünkü çiğnenip ezilmiyor. Ayrıca kiraz ve incirlerden komşulara da vermeyi ihmal etmiyoruz.
Fındık ocaklarında kışlamıyoruz. Hükümet ziraat işçilerini gönderiyor. İşçiler ocakların bakımını yapıyor.
Belediye; “Ufka yolculuk,” diye aileleri, yaz boyu deniz, yayla ve tarihi yerlere turlarla gezdiriyor.
Banka kartları yerine istediğin kadar para alabileceğin,” Cep bey”lerine dönüştü. Cep beyleri sayesinde hayatın akışı zevk haline geldi.
İlim sanat ve okullaşmada dünyanın sayılı ülkeleri arasındayız. Ülkemizde fabrikalar, yollar, hızlı trenler ve köprüler yapıldı. Cumhuriyetin kazanımları üzerine yenileri eklendi. Müslümanlar vatan, bayrak, toprak ve devlet büyüklerine saygıda kusur etmiyor.
Dualar büyüklüğünde huzur ve niyazlar genişliğinde mutluluk taşıyoruz. Bu duyguları da herkesle paylaşıyoruz.
Bir adım sonra anne ve kızının yanından geçerken, düşümden kurtuldum. Kendime geldim. Ağzım kurudu, yürümeye halim kalmadı, oturmak istedim. Fakat o anın hiç bitmesini istemedim. Bir adım daha attım anne ve kızı arkamda kaldı.
Geri dönüp anne ve kızına baktım. Anne üzgün, kızı çevreye duyarsız, donuk gözlerle bakıyor, paytak adımlarla yürüyordu.
Kız çocuğunun Down sendromu anormali olduğunu gördüm. Çocuğa güldüm ve el salladım. Çocukta güldü, annesinden kurtulup yanıma gelmek istedi. Anne’ye mi üzülesin, yoksa ömür boyu annenin korumasına muhtaç olacak çocuğuna mı?
Allah şifa versin diyerek,
O saniye uzaklaştım.