KISA KISA
Makale yazmanın hiç de kolay olmadığını biliyorum. Belirli bir bilgi ve kültür seviyesine çıkmış olmak gerekliliği var makale yazarlığında. Bir makaleyi okurken onu oluşturuncaya kadar yazarın ona çok emek verdiğini biliyorum, düşündüğünü, planladığını, araştırdığını biliyorum. O yüzden okuduğum makalelere mutlaka yorum yazmaya çalışırım. Yazara olan saygım bunu böyle yapmam gerektiğini söylüyor.
***
Televizyonda reklamları seyrediyorum da, oyun havaları, fingirdek müzikler eşliğinde banka kredi reklamları beni düşündürdü. Borcunuz gırtlağa mı dayandı ? Ohhh Ohh DIMDIZLAK BIRAKIR BANK dan KOLBASTI kredi kartı. Ateşiniz çıktı, ter mi bastı işte size kolbastı kart. Karınız kaçtı, kızınız laleli’ye mi düştü işte size kolbastı kart. Yok karınız hala evde, kızınız da hala kızsa korkmayın alın bizden krediyi onları bara pavyona düşürürüz nasıl olsa. Biz dımdızlak bırakırız korkmayın.
Reklamları izledikçe içim açılıyor. Bu reklamlara bakıp borçlananlara halhal yollamak geliyor içimden.
***
İlaç reçetelerini okumaya uğraştığımızda hep düşünmüşümdür, reçetesinde % 5 civarında Türkçe bulunan bu ilaçları kimler içiyor diye.Tabiî ki Türk halkı değil mi ? Türkçe konuşulan bir devlette halka % 5 civarında Türkçe yazılmış olan reçeteler ve ilaçlar başka nerde var ? Sağlık bakanı bülbül gibi İngilizce şakıyabilir, bu reçeteleri şakır şakır okuyabilir ama biz halk olarak Türkçe konuşuyoruz. Kullandığımız ilaçların reçeteleri lütfen % 90 Türkçe olsun.
***
Küresel kriz bahanesiyle ülkemizde büyük bir işsizlik olduğu söyleniyor. Duydum ki artık köylerde bile yumurta ve yoğurt süt marketten satın alınıyormuş. Şaşılacak bir durum bu aslında. Gençliği popçu ve topçu olma ideallerinden başka bir şey veremiyorsak bizim ülkece gittiğimiz yol uçurumdur dostlar. Ülkemizde ekonomik krizin etkileri kadar tembellik sorunu da çok sanırım.
***
Ülkeyi yaz boz tahtasına çevirmek siyasetçilerde huy haline geldi. Eğitimde, sağlıkta, sanayileşmede, şehirleşmede, her alanda yaz boz hastalığı devam ediyor. Doktor ile imam hastayı tutup çekiştiriyorlar sanki. Biri ameliyat parası kapmak derdinde diğeri cenaze bahşişleri umudunda. Bakkal da hastanın evine çöreklenmiş borçlarını karsından tahsil derdinde. Off Off garip ülkem.
***
Şili’de yüzyılın iki büyük depremi yaşanmış.9.5 ve bugün 8.8 de iki deprem. Biz 7.0 şiddetinde bir depremi bekliyoruz İstanbul’da. Korkudan neredeyse altımıza yapacağız. Halbuki Japonya yılda kaç kez 7 üzeri depremle sallanıyor. 1 kişi ya ölüyor ya da ölmüyor. Bizim İstanbul depreminde 25 bin binanın yıkılacağı ve 25 bin kişinin ölebileceği savındalar. Ben ise 7 şiddetinde bir depremin hayalini kurmak dahi istemiyorum. Binaların çürüklüğüne zaten kimse itiraz etmiyor.
***
Sanatçı kimdir hep düşünmüşümdür. San’at sözlükte ustalık, hüner, marifet olarak tanımlanmış. O zaman sanatçı, bir meslekte usta olmuş, öğrenciler yetiştiren demek oluyor. Ben insanı ahlaki çerçeve içinde düşündürebilen, hayrete düşüren, yeni ufuklar açtırabilen ve mesleğinin zirvesine çıkmış ustaya sanatçı derim. Belki de o yüzden 3. sınıf düğün şarkıcılarına sanatçı denmiyordur değil mi ?
27 Şubat 2010 Cumartesi
UĞUR ÖZALTIN