Köyümüzün öğretmeni, güçlü fiziği ve sert mizacıyla öğrencilerin korkulu rüyası olduğu söyleniyordu. Esasında o sert mizacın altında sevgi dolu bir kalp, zengin bir gönül ile gözleri gülen bir kişilik vardı.
Babamın elinden tutmuş, okula kayıt için giderken, görmüştüm köyümüzün öğretmenini. Uzun boyuyla çok heybetli gelmişti bana.
Babam, “Atatürk gibi!” demişti.
Atatürk gibi öğretmen yanımıza geldi. Başımı okşadı ve “Yavrum adın nedir?” dedi. Çekindim, babamın arkasına sığındım. Adımı söylerken kekeledim. Beni sevdi ve kurabiye verdi. Okula başladıktan sonra, Atatürk gibi öğretmeni köyde bir daha göremedim.
Okulun açıldığı gün babamın elini bırakmadım Atatürk gibi öğretmen beni görsün diye. Okulun büyük kapısından içeri girdiğimde öğretmeni aradı gözlerim. Babamın kolunu salladım. “Atatürk nerede?” dedim. Babam, “İlçeye baş öğretmen olmuş.” dedi.
Baş öğretmen Atatürk…
Yıllar birbirini kovaladı. İlkokul beşinci sınıftayım. Başarımın devamı için çok çalışıyorum. Okulun en iyi öğrencilerinden olduğumu babama söylüyormuş öğretmenim. Notlarım çok iyi. Öğretmenler tarafından seviliyorum. Mezuniyet notları da belli olmuş ve okul birincisi olmuşum…
Okulun mezuniyet günü gelip çatmıştı. Mezuniyet günü düzenlenecek tören için prova yaptık. Provayı üç defa tekrarladık. Törene gerçekten çok iyi hazırlandık. Müdür ve öğretmenler heyecanlarını gizleyemiyorlar ve her ayrıntıyı hesap ediyorlardı.
Törene il, ilçe ve çevre köy okullarının müdür ve öğretmenleri de gelecek diyorlardı. Tören günü geldi, heyecanımız tavan yapmıştı. Ben ise bayılmasam iyi diyordum. Okul bahçesi, deyim yerinde ise, iğne atsan yere düşmezdi.
Böyle bir heyecan ile tören başladı.
Provada öğretilenleri aynen uyguluyorduk. Program gereği müdürlerin konuşması başladı, sonra öğretmenler konuştu. İl birincisi olduğum için konuşma sırasında müdür ve öğretmenler beni tebrik etti. Sıra dereceye giren öğrencilere geldi. Öncelik bana verildi ve kürsüye çağrıldım.
Kürsüye çıktım, ne yapacağımı çok iyi biliyordum. Kendimden emin bir şekilde müdürlere baktım. Bir de ne göreyim, köyümüzün baş öğretmeni karşımda! Ne diyeceğimi unuttum. Avazım çıktığı kadar “Baş Öğretmen Atatürk!” diye bağırdım.
Baş Öğretmen Atatürk…
Koştum, sarıldım ve elini öptüm. Büyük bir alkış tufanı koptu!
Kayıt gününde beni seven ve kurabiye veren Baş Öğretmen Atatürk, beni kayıt günündeki gibi elimden tuttu ve kürsüye çıktık. Kayıt gününde olanları ve o günkü ruh halimi anlattı.
O yılın mezuniyet günü, en renkli olayı ile hâlâ konuşulur…
Hasan TANRIVERDİ