Çakal, akşam karanlığında ve gün doğumunda bağırır, yerini belli ederdi. Bu olay onu tanımasına yeterli oluyordu. Sesi ürkütücü de olsa, mereğin arkasından geçen patikada karşılaştığımızda kaçmaya delik aradı. İçinden, “Böyle bir hayvan yırtıcı olsa ne yazar.” Dedi.
Büyükler, “Çakal gece avlanır, gündüz yuvasından çıkmaz.” Diyordu. Onun için küçükten beri bu özellikteki bir hayvandan sesi kulağa kötü de gelse, korkmak aklımızın ucundan bile geçmezdi.
Çakal ile çatıştığımız nokta, “Tavukları çalması.” Olayı idi. Tavuklara öyle muzır idi ki onları kümesten alır ve parçalardı. Yemediğini ise gizlerdi. Bir gün tavukların yanında parçalanmış domuz yavrularına da rastladım. Domuzların yaptığı zararı, yavrularını yemekle bahçeyi koruyordu.
Belgeselde yırtıcı hayvanları tanıtırken, çakalın on dördüncü sırada bir özelliğe sahip olduğunu söyledi. Bu sıraya göre, Aslanın, Kaplanın, Leoparın, Sırtlanın ve Çıtanın yanında kuzu sayılırdı.
Yaz mevsiminin ilk gününden beri, yaşadığı bir düştü. günün ilk ışığı perdenin aralığından içeri süzüldüğünde kalkar dışarı çıkardı. Çakalın bağırdığı yere gider, ellerini çarpar ve “gel gel” diyerek seslenir, yemek atıklarını belirli bir yere döker ve arkasına bakmadan geri dönerdi. Çocukken de hayvanlardan oluşan oyuncaklarını temizler yıkar ve öyle saklardı. Çünkü, “üzülürler” derdi
Çakalın hikâyesini çakalın bağırdığı saatte anlatıyordu, kapının önünde. Çakalın bağırdığı yere yemek atıklarını her sabah düzenli bir şekilde atıyordum. Gelip gelmediğine bakmadan eve dönüyordum. Yerini kesinlikle belirledim. Çakal sabahtan bağırmadan yemeği attığım da oluyordu. Yine ellerimi birbirine çarpıyordum. Gelip gelmediğine dikkat etmedim. Onu kollamadım.
Bu şekilde bir ay çakalı besliyor. Karşındakine bir gülücükle çok şey anlatacağın gibi, Çakal görmese de ona gülüyor, iç dünyasında sevgi gösteriyor. Çakalı o yaz sıcağında besinsiz bırakmıyordu.
Bir buçuk ay üzerine yemek verdiğim yerde onu beklerken gördüm. Kaçmadı. Gel gel deyip yemeğini verdim. Onunla göz göze geldik. Güldüm, yemeğini yemelisin diye tembih ettim. Belki yavruların vardır? dedim. Et parçalarını didikleyip attım. Biraz durdum ve yemesini izledim. Etin bir kısmını ağzına aldı, dere üstüne doğru yürüdü. En son fındık ocağını dönerken geri baktı. Hiçbir şekilde korku duymadı.
Çakal ile yaşadığını kimseye anlatmadı.
Amacı yabani de olsa hayvanların eğitilebileceğini ispatlamaktı. Eğiticinin dilinden ve davranışından ne derece etkileneceğiydi. Gönlün kaynayan bir pınar ise o pınardan kanmayan olmaz. Çakalla günleri sempatik ve uyum içerisinde geçiyordu. O gün yanıma kadar geldi ve et ile kemikleri yedi. Oturdum, yanıma yaklaştı ve o da oturdu. Yoldan geçenlerin sesini duyunca çakala hemen kaybol diyor ve o da ağzına biraz yiyecek alıp kaçıyor. Düşman görürsen sevgin yok olur gibi.
Çakalla olan dostça görüntüden, sevgiden kimseye bahsetmiyor. Ta ki çakal dere üzerine gittiğinde bir el silah sesi duyana kadar. İçim buruldu, bir tuhaf oldum. Kalbim sızı içinde kaldı. Fındıklığa iniyor ve dereye varıyor. Derede elinde pompalı tüfekle bir arkadaşını görüyor.
Tüfekli arkadaşına selam veriyor ve “Hayırdır ne yapıyorsun.” Diyor. Tüfeğini omuzuna alıyor ve kaç gündür burada bir çakalın olduğunu söylediler. Israrla vurmamı istediler. Ayrıca insandan da doğru dürüst kaçmıyormuş dediler. O insandan kaçmayan çakalı vurdum. Diyor.
Üzüntüsünden ne diyeceğini bilemeyen kardeşim, bir süre sustuktan sonra “Onu doyuruyordum. Şu çınarın altındaki dikenlikte de yavruları var.” Diyor.
Arkadaşı tüfeğini havaya kaldırıyor ve suya atıyor. “Yemin ediyorum, bir daha elime almayacağım.” Diyor.
Çakal dostça bir davranış içerisine girmişti. Hayvan olmakla, ona iyi davranmak insanlığın gereğidir. Bu duygularla kardeşim teselli bulmaya çalıştı. Olayı duyan kardeşime geldi. Yavrularını ilde özel bakım istasyonuna bıraktılar.
Kardeşim “üç aydır çakal ile olan dostluğumuz bir el silah ile kesildi.” Diyerek üzüntüsünü belirtti.
Bir çakal hikâyesi böyle bir acı sonla bitiyor
Hasan TANRIVERDİ
Günümüzde türeyen iki ayaklı çakallar, doğal çakallardan çok daha korkunç, yırtıcı, acımasız ve katil.