Bir medeniyet olarak ele alırsak, Yunan-Latin kültürünün temelleri üzerinde inşa edilmiş veya oluşmuş tüm medeniyetlerin Batı kavramıyla ifade edilebileceğini görürüz.
Günümüzde Batı medeniyeti Kuzey Amerika, Avrupa ve Okyanusya ‘da varlığını sürdürmektedir.
Bir kısım pozitif kavramların geliştirilmesinde önemli rolü bulunsa da bugünkü Batı medeniyetinin en önemli özelliği çıkarcı, ırkçı ve merhametten yoksun olmasıdır.
Aslında bu özelliği tarihi gelişimi içinde de kendini göstermekte, mensuplarının yaptıkları ve yapmak istedikleriyle diğer medeniyetlerden, özellikle de İslam medeniyetinden belirgin şekilde ayrılmakta. Grek ve Roma dönemlerinde de, Ortaçağ Avrupası ve Yeniçağ Avrupası’nda da bu böyleydi, şimdiki Amerika ve Avrupa’da da böyle.
Bu medeniyetin temsilcilerinin ne dediklerine değil ne yaptıklarına baktığımızda gerçeği daha iyi kavrayabilir, vurgulanmak isteneni daha iyi anlayabiliriz.
Bilindiği gibi Avrupa’da yüzyıllardır Müslümanlar da yaşamakta. Başka coğrafyalardan Avrupa’ya göç eden Müslümanlar olduğu gibi Avrupalı olarak doğup büyüyen ve daha sonra Müslüman olan insanlar da vardır. Avrupa’ya kıyasla yakın bir tarihe sahip olmalarına rağmen Kuzey Amerika ve Okyanusya’da da azımsanamayacak kadar Müslüman yaşamaktadır.
Her devrin ve her ülkenin kendine özgü zorlukları ve kolaylıkları var. Ancak, şu gerçek de değişmez ki yaşanılan yerde hâkim medeniyet hangisiyse onun mensupları daha az zorlukla karşılaşırlar.
Batı medeniyetinin hâkim olduğu Avrupa ve Kuzey Amerika’da bu açıdan durum acaba zamanımızda nasıldır?
Batı’nın en önemli etkileme unsuru veya en azından propaganda malzemesi demokratik olduğuna dair iddiasıdır.
Kısmen doğruluk payı olsa da genellikle kendi mensupları dışındakilere karşı demokratik olmamakta bir beis görmezler.
Bugün Batı’da Müslüman olmanız size karşı negatif ayrımcılık için yeterli bir sebeptir. İster kökeniniz Avrupa veya Amerika’dan isterse bunların dışından olsun fark etmez. Günlük hayattan, bilim dünyasından, siyasetten ve başka birçok alandan sayısız ayrımcılık örneği bulabilirsiniz. Birkaçını sıralayalım:
— Almanya’da Müslüman bir öğrenci olan Türk yeğenimin kabul edilmediği üniversiteye daha düşük nota sahip sınıf arkadaşının kabul edilmesi demokratik bir ülkenin ciddi bir kurumuna yakışmasa gerek.
— Sağlık gibi önemli bir konuda üniversite raporlarıyla tespit edilmiş bariz doktor hatasına (veya kastına) rağmen mahkeme kaybetmiş olmam ve üstelik kaybedeceğimin yüzüme söylenmiş olması bizzat yaşadığım bir örnektir.
— İngiltere’de ünlü şarkıcı Cat Stevens ‘in Müslüman olup Yusuf İslam ismini aldıktan sonra dışlanması ve eğitim faaliyetlerinden desteğin kesilmesi halen hafızalarda.
— Fransa’da ünlü düşünür Roger Garaudy ‘nin İslam’ı seçtikten sonra yok sayılmakla kalmayıp faaliyetlerinin de yasaklanması Batı’nın demokrasi adına utanç vesilelerinden biridir.
— Belçika, İsviçre, Hollanda, Fransa, Almanya gibi birçok Avrupa ülkesinde ve Amerika’da Müslümanlara karşı yapılan saldırıların çoğunlukla cezasız bırakılması ve faillerin serbestçe dolaşabilmeleri aslında Müslümanların ne kadar ciddi bir sorunla karşı karşıya olduklarını göstermesi açısından önemlidir.
Kısa bir araştırma sonucu bile Avrupa’dan ve Amerika’dan binlerce örnek verilebilir.
Batı‘nın temelini oluşturan medeniyetin çıkarcı ve ırkçı yapısı farklı olan herkese karşı önyargının olağan hale gelmesine neden olmuş. Politik hesapların bu alışkanlığı kullanılabilir araç haline getirmesi de Müslümanların ötekileştirilmesini oldukça hızlandırmış.
Neticede, Batı’da Müslüman olmanız, hakkınızın yenmesi, saldırıya uğramanız, günah keçisi addedilmeniz, hakarete maruz kalmanız ve alay konusu yapılmanız için yeterli gerekçe olarak görülebilmekte.
Çok nadir olarak yerel yönetimler, bölgesel ırkçı mahkemeler, sözde bilimsel yayınlar gibi bazı yerlerde bu gerekçe yazılı biçimde de ifade edilmiş, fakat daha çok yazılı olmayan bir toplumsal telkin ve kültürel etki sonucu bilinçaltlarına işlenmiştir.
Elbette her şey ne sadece siyahtan ne de sadece beyazdan ibarettir. Ne var ki, son dönemdeki gelişmeleri dikkate almak zorundayız. İslamofobi’nin Batı’daki yükselişi olumlu düşünme alanını maalesef daraltmaktadır.
Birçok bakış açısından aynı sonuca ulaşabileceğimiz, sayısız örnek verebileceğimiz oldukça geniş bir konuyu kısa bir yazıda tüm yönleriyle anlatmak hayli zor. Sözü fazla uzatmadan durumun özetini bir cümleyle ifade etmeye çalışalım.
Batı’da Müslüman olmak, hakların artık sadece kağıt üzerinde kalması ve en temel hakların gasp edilmesi, görmezden gelinmek, ikinci sınıf insan muamelesi görmek, baskılara maruz kalmak, hatta can ve mal güvenliğinin tehlikede olması anlamına gelmektedir desek yanılmış olmayız.