MUHASEBE NAKTİ VARLIK HİLELERİ VE NAKTİ OLMAYAN VARLIK HİLELERİ
•Faturalarda tahrifat Maaş Hileleri Harcama Masrafını
•Geri Ödeme Hileleri Çek Tahrifatı Kayıtlı Harcamalar
•Hayali Şirket Faturaları Hayalet Çalışanlar Yanlış Nitelendirilen Harcamalar
•Sahte Çek Düzenleyenler Yanlış Kayıt İptalleri
•Hileli Satıcı Faturaları Hileli Komisyonlar Abartılmış Harcamalar Sahte Çek Cirolama Yanlış İadeler
•Kişisel Satınalmalar Çalışanların Ücretleri Fiktif Harcamalar Ödemenin Yapılacağı
•Tahrif Edilmiş Ücretler Yüksek Tutarda Harcamalar
Kayıt öncesi hilenin dezavantajı, işlemlerin hiç kayıt edilmemesi ve çalınan paranın şirket defterine hiç geçmemesidir. Kayıt öncesi hileyi yapan çalışan, ya satış karşılığı fiş veya faturayı gerçek satış tutarı altında keserek satışı düşük gösterir, yada satışı kayıtlara geçirmeyerek olmamış gibi gösterir. İşte bunlar hırsızlık vakalarının yakalanmasını zorlaştırır. Çünkü çalınan şeyin var olduğuna dair en ufak bir kanıt yoktur. Halbuki nakit hırsızlığında, failinin çaldığı para kasaya önceden yansıtıldığından, kasa ve kayıtlar arasında bir dengesizlik oluşacak ve para çalındığı anlaşılacaktır. Bu da, kurban firmayı uyaran bir sinyal olacaktır.
Kasadan para çalan faillerin genelde yakalanmamak için bir planı yoktur. Hilekarların büyük çoğunluğu işledikleri bu suça bir bahane bulurlar. Kendilerini, yaptıklarının bir suç olmadığına, aslında o paranın onların hakkı olduğuna inandırırlar. Nakit hırsızlıklarının bir çoğu ise, faillerin kendilerini kısa süreliğine borç alıyorum şeklinde kandırmalarıyla meydana gelir. Bu kişilerin kasaları günlerce açık verir ve patronların veya üstlerinin ani bir nakit sayımı yapmamaları umuduyla parayı geri ödeyeceklerine dair sürekli kendilerine söz verirler.
Yaptıklarını kamuflaj etmek için hiç bir çaba göstermeyen çalışanlar çok rahat bir şekilde yakalanır; asıl tehlikeli olanlar çok dikkatli hareket edenlerdir.
Yakalanmayı engelleyecek en karmaşık yollardan biri de uzun süreli periyotlarda küçük miktarlarda para çalmaktır. Eksik miktarlar az olduğu için, eksikler hem tamamlanabilir hem de hırsızlıktan ziyade yapılan ufak tefek hesaplama hataları olduğu düşünülür. Fakat art niyetli olarak çalışanlar maaşları dışındaki bu ekstra paraya bağlandıkça, çaldıkları miktar ve çalma sıklığı artacak ve hile böylece ortaya çıkmaya başlayabilecektir.
Hırsızlıklarda, çalışanların çaldıkları parayı ört bas etmek için kullandıkları yöntemlerden biri kasalara kişisel çekler bırakmaktır. Çalışan çaldığı miktar kadar bir çek yazar ve kasaya koyar. Böylece kasa-kayıt dengesi bozulmamış olacaktır. Bu yöntem ani para sayımlarına karşı yakalanmamak için kullanılır.
Bir hırsızlık tertibini saklamanın başka bir yolu da ters işlemlerdir ki böylece kasalar, hırsızlıktan sonra çalınan parayla aynı miktarı gösterecektir. Zaten amaç eldeki parayla hesapta gözükeni dengelemektir.
Bir hırsızlığı saklamanın başka bir yolu da yine hesaplar üzerinde fiktif kayıtlardır. Böylece hesaplar yine hırsızlıktan sonra çalınan parayla aynı miktarı gösterecektir. Örneğin; çalışan parayı bir müşteriden tahsil ettikten sonra paranın tamamını veya bir kısmını çalıyor, kaydı müşterinin hesabına yapıyor. Daha sonra da hesapta reel olmayan değişiklik yaparak kasa ve hesabı dengeliyor. Örneğin; nezaket indirimi, erken ödeme indirimi vb.
Eğer sahtekar mevcudu ve kayıtları dengeleyemezse, yapacak en iyi şey dengesizliği başkalarının görmesini engellemek için kayıtları yok etmektir. Yani eğer eksik kayıt varsa bu birilerinin o bilgiyi başkalarının görmesini istememesinden olabilir.
İşletmeleri içten içe zayıflatan ve varlıklarını tehdit eden bir unsur olan hile, ne yazık ki bir çok işletme yönetimi tarafından göz ardı edilmektedir. Çoğu işletme “ben yöneticilerime ve çalışanlarıma güvenirim, onlar yapmazlar” derler. Unutmamak gerekir ki; güvenin olmadığı yerde hile ihtimali çok zayıftır.
Nakit Tahsilat hilelerini ikiye ayırmıştık.
• Kayıt öncesi hırsızlık; Şirket işlemi muhasebeleştirme fırsatını bulmadan paranın çalınmasıdır. Hırsızlığın ortaya çıkarılması zordur. Esaslı bir inceleme ve analiz gerekebilir.
• Nakit hırsızlığı hileleri, mağdur firmanın defterinde olan paranın çalınmasını kapsar. Muhasebe kayıtları esaslı bir şekilde inceleniyor ve analiz ediliyor ise ortaya çıkarılır.
Çalışan kasadan parayı çalar ve hırsızlığı gizlemek için;
Kişisel çekini kasaya koyar,
Paranın giriş kaydını iptal eder,
Kasa sayımını yanlış yapar,
Satış kayıtları ile oynar (Gerçek olmayan iptaller, iadeler veya indirimler).
Nakitlerin olduğu noktalarında genellikle çok fazla işlem olur ve bu da hırsızlık için fırsattır. Denetimin olmadığı, muhasebenin günlük tutulmadığı işletmelerde bu yolla hırsızlıklar yaygındır. Muhasebenin düzenli tutulduğu, görevlerin ayrılığı ilkesine bağlı olan işletmelerde nakit hırsızlığı yapılması çok zordur.
Nakit hileleri en çok, çalışan sayısının 100 civarında olduğu işletmelerde meydana gelmektedir. Nakit hilesi açısından en çok risk altında olanlar bu sayıda çalışanı olan işletmelerdir.
Nakit hilesi, tüm hileler arasında önlenmesi ve belirlenmesi en kolay olanıdır. Uygun bir gözlem, görevler ayrılığı ve hesapların izlenmesi, nakit verme ve alma sürecinin izlenmesi hırsızlıkların büyük bir bölümünü engeller.
MUHASEBE MANİPÜLASYONU VE MUHASEBE STANDARTLARI
Bazı muhasebe manipülasyonları, muhasebe ilkeleri ve standartlarının sağladıkları esnekliklerden faydalanarak finansal bilgi kullanıcılarının işletme performansı ve işletmenin finansal yapısı hakkındaki algılarını etkilemeyi hedefler .Bu durumda muhasebe manipülasyonları tecrübeli tablo kullanıcılarının dikkatinden kaçmaz. Ancak, “Muhasebe ilke ve standartlarına uygun” olarak nitelendirilebilecek ve tecrübeli finansal bilgi kullanıcılarının gözünden kaçabilecek biçimde hazırlanmış manipülasyonlara da rastlanmaktadır. Bazı muhasebe manipülasyonları ise muhasebe ilke ve standartlarından açık biçimde sapmaları içermektedir. Bu tür “muhasebe ilke ve standartlarına aykırı manipülasyonlar” aynı zamanda “finansal hile” olarak da adlandırılmaktadır. Bazı yazarlar muhasebe manipülasyonunu “muhasebe ilke ve standartlarına uygun manipülasyonlar” ile sınırlandırmakta; “finansal hile”yi muhasebe manipülasyonunun dışında tutmaktadırlar. Muhasebe manipülasyonunu yöneticilerin işletme içindeki ve dışındaki menfaat grupları yada bilgi kullanıcıları arasındaki sonuçta, gelir transferini sağlayacak işlemleri tasarlama ve uygulama eğilimleri olarak kabul etmek; dolasıyla, hem muhasebe ilke ve standartlarına uygun manipülasyonları hem de “finansal hile”yi muhasebe manipülasyonu olarak değerlendirmek yerinde olur
Muhasebe manipülasyonlarının finansal bilgi kullanıcılarının işletme üzerindeki algılarını etkilemeye yönelik olduğunu belirtmiştik. Birçok muhasebe manipülasyonu, en önemli finansal bilgi kullanıcısı olan yatırımcılarda iyimser bir “kar beklentisi” yaratarak yeni hisse senetleri satın alınmasını ve bu şekilde hisse senedi fiyatının ve işletmenin piyasa değerinin artmasını amaçlamaktadır.
“İşletme için manipülasyon” olarak değerlendirebileceğimiz bu manipülasyonların yanında; yöneticilerin işletme dışına henüz açıklanmamış bilgiler yardımıyla yatırımcılara göre avantaj sağlama çabalarından kaynaklanan “işletmeye karşı manipülasyon”lar da bulunmaktadır. Bu manipülasyonların amacı ise yöneticilerin ücret ve primlerini artırmaktır.
Muhasebe manipülasyonunun genel amacı hisse senedi fiyatlarını artırmak, işletmenin kredibilitesini iyileştirmek, borçlanma maliyetlerini azaltmak ve yöneticilerin raporlanan dönem karına dayalı olarak elde ettikleri primleri artırmaktır. Bunlara ek olarak, büyük işletmelerde daha fazla yasal düzenlemelerden ya da daha yüksek vergilerden kaçınarak politik maliyetlerin azaltılması da muhasebe manipülasyonunun amaçları içerisinde yer alabilmektedir.
Muhasebe manipülasyonu yöntemleri ve teknikleri incelendiğinde, yapılan muhasebe manipülasyonlarının genellikle işletme kaynaklı olduğu ve sıklıkla da muhasebe ilke ve standartları kullanılarak yapıldığı görülmektedir. Esasında, muhasebe manipülasyonlarının kamuyu yanıltıcı amaçla kullanılması muhasebe ilke ve standartları kapsamında olmayan bir durumdur ve ülkelerde hiçbir düzenleyici otorite böyle bir durumun olmasını istememektedir. Sonuç olarak, muhasebe ilke ve standartları kullanılarak yapılan manipülasyonların en aza indirilmesinde, bu ilke ve standartların denetim ilke ve standartları ile ayrı düşünülemeyeceği görülmektedir. İşletmelerin yaptıkları muhasebe manipülasyonlarının, kamuya zarar vermesini önlemek için muhasebe ilke ve standartları ile denetim ilke ve standartlarının uygulama alanlarının çoğaltılması ve meslek mensuplarının (muhasebeci ve denetçiler) mesleki yargılarının eğitim ve uygulamalar yardımıyla geliştirilmesi gerekmektedir. Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda, yukarıda belirtilen manipülasyon ihtimalini ortadan kaldırmak için kapsamlı bir denetim sistemi öngörülmüştür. Vergi Usul Kanunu düzenlemeleri ve 3568 Sayılı Kanun’la getirilen denetim düzeni de birlikte ele alındığında muhasebe hileleri ve muhasebe manipülasyonları yapılmasının güçleşeceği öngörülmektedir.
Sevgili meslektaşlarım bilirkişilik konusuna girmeden önce, bilirkişi incelemesinin hukuki nitelemesi üzerinde durmakta yarar vardır. Taraflar arasında çıkan nizalarda gerek iddia gerekse savunma için getirilen araçların tümüne birden delil denilmektedir. Davacı davada haklı olduğunu ispatlamak için dayandığı vakıaları ispatlamak zorundadır, davalı da davacının iddiasına dayanak yaptığı vakıaların doğru olup olmadığını savunmak zorundadır, işte gerek iddia gerekse savunma olarak getirilen vakıaların ispatı yasada belirtilen deliller ile mümkündür. Örneğin karşı taraftan alacağı olduğu iddiası ile açılan davada davacının alacaklı olduğunu bazı istisnalar dışında yazılı bir belge ile ispat etmek gerekir, burada ispat vasıtası yazılı belgedir. Davacı bu alacağın mevcut olmadığını ispat etmek zorundadır, örneğin borcun ödenmiş olduğuna dair bir yazılı belge ibraz edecektir, yazılı belge ile ispat edilen alacağın mevcut olmadığını tanık beyanı ile ispatlayamayacaktır. Bur da oluşacak Hukuk Normlarının uygulanması sorunu sadece hukuk uygulamacılarının değil, hukuk bilimcilerinin, hukuk felsefecilerinin ve hukuk sosyologlarının da uğraş konusudur. Hukuk uygulayışının görevi, normdaki soyut olayın unsurları ile gerçekleşen-somut, maddi-olayın unsurlarının çakışıp çakışmadığını-örtüşme saptamaktır.
Bilirkişi incelemesinde konu olan vaka hakkında özel ve teknik bilgiye sahip herkes bilirkişi seçilebilir, Bilirkişi nasıl ki tarafsız olmak zorunda ise, hakim de bilirkişiyi tayin ederken onun tarafsız olmasına özen göstermekle yükümlüdür.
Tarafsızlık, kişinin aklen, vicdanen ve ruhen bağımsız olması anlamına gelir. Bilirkişiye yaptırılan yeminin metinde de bu sebepte ifadeler yer alır(CMUK m72/1)objektif olmak, adalete giden onu yaklaştıran en önemli yoldur. Bilirkişi objektif değilse, ne kadar nitelikli olursa olsun bilgisini ters yönde kullanacak, yargıyı yanıltacaktır ki hukukun en son istediği şey budur.
Örneğin, ticari bir dava da, işletmesini kiraya vermiş mal sahibi bir firmanın, kiracısının iflas ettikten sonraki yaşanılan mağduriyetler, kiraladığı aktifine kayıtlı demirbaşların diğer müşteki olmuş firmaların açtıkları icra takipleri nedeniyle haciz olunan demirbaşların kendilerine ait olduğu iddiası ile davaya bilirkişi olmuş bir meslek mensubunun yazdığı raporu okuduktan sonra inanamadım. Raporun sonuç kısmından aynen aktarıyorum “Davacı şirketlerin yasal defterlerinin ayrıntılı Tek düzen hesap planına uygun tutulmadığı, yevmiye defterinde sadece ana hesapların bulunduğu, hesap kodlarının ayrıntılarına ulaşılamadığı, yine kebir defterinin fiş yekünlü çekildiği, herhangi bir ayrıntıya rastlanılmadığı, buna göre davacı şirketlerin yasal defterlerinin ayrıntılı bir inceleme ve denetim için yeterli olmadığı, bu durumda da yasal defterler üzerinden istihkak iddiasına konu makinelerin satışının yapılıp yapılmadığının tespit edilmesinin mümkün olmadığı, dava dosyası kapsamında ek incelemeler sonucunda: davacı şirketlerin yasal defterlerinin ayrıntılı bir inceleme ve denetime uygun olmaması sebebi ile istihkak iddiasına konu makinelerin davacı şirketler tarafından satılıp satılmadığının tarafımca net bir şekilde tespit edilmesinin mümkün olmayacağı görüş ve kanaatine varılmıştır. ”üstelik bu bilirkişi görev tanımı, ilgili demirbaşların kayıtlarda olması durumunun tespiti dışına çıkarak, kiracıya sonraki yıllarda ilgili demirbaşların satılabileceğini hatta mal kaçırma nedeniyle ev sahibi kiracı ilişkisi arasında muvazaa olabileceğini raporunda belirtip, sanki karşı tarafın avukatı gibi davayı da raporu da işin içinden çıkılmaz hale sürüklemiştir.
Başka bir davada yine alacak iddiasında olan bir firmanın iddia ettiği muhasebe kayıt incelemesinde bilirkişi mali müşavirin, kendisine kapanış mühürleri yapılmış süresinde yazdırılmış ve muhasebe fişleri ile teslim edilmiş, hatta istediği Excel detay dökümler olduğu halde, yorumunu raporundan direk yazıyorum”… Tekdüzen Hesap Planında yer alan usule göre, Kayıtların Muhasebe Usul ve Esasları dahilinde ve Tekdüzen Hesap Planında yer alan Usule göre, Alt Hesap Kalemlerinin işletilmemesi ve kaydı yapılan hesapların şeffaf ve izaha açık anlaşılırlığının sağlanmamış olması, yapılan işlemlerin tespitini zorlaştırmıştır”
Hangi kanunun neresinde yazıyor? Bu ifadenizin kanuni dayanağı nedir? Kafanızdan hukuk normları uyduruyorsunuz sevgili meslektaşlarım, bu taraflı ve ego yoğun tutumlarınızı acil düzeltmelisiniz.