ATTAN İN EŞEĞE BİN…
Milletvekili
Bakan
Başbakan
TBMM Başkanı
Ve..
Belediye Başkanı adayı.
Yazıklar olsun böyle bir düzene.
Yazıklar olsun böyle bir siyasete.
Ne menem şeymiş bu be.
Kula kul olma tam da bu işte!
Birilerini belediye başkanlığından al, istifaya zorla. Birilerini Başbakanlıktan al istifaya zorla, birilerini makamından al ve bir yerlere belediye başkanı adayı olmaya zorla. Ki bunların hepsi halkın oylarıyla gelmiş seçilmiş kişiler.
Hani SEÇİLMİŞLERLE ATANMIŞLAR arasında ki farka (!) zaman zaman dikkat çekeriz ya! Seçilmişleri atanmışlardan üstün tutarız ya! Ki doğrusu da bu.
Peki ne oldu?
Seçim arifesine girmişken görevden almalar neden?
Öyle veya böyle hadi onları görevden aldık, Başbakanlığını partili Cumhurbaşkanlığı adına feda eden, sonrasında MHP desteğiyle zar zor TBMM Başkanı seçilen çok değerli, karakter sahibi, sevilen sayılan Binali YILDIRIM gibi bir adamı oradan alıp İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapmanın mantığı nedir acaba?
Bu hırs niye?
Buna rıza gösteren Binali YILDIRIM neden kabullenir?
Yani koskoca AKP içerisinde veya Türkiye içerisinde İstanbul’a aday gösterilecek bir isim yok muydu?
Türkiye Cumhuriyeti’nde birinci isim Cumhurbaşkanı, ikinci isim ise TBMM Başkanı idi. Bu makamdan in, belediye başkanlığına aday ol!
Akıl mantık işi değil.
Tüm Türk halkı çok iyi biliyor ki bu konu sevgili Binali YILDIRIM’dan kaynaklanmıyor.
Cumhurbaşkanımızın takdirleri. Böyle istedi ve karşı gelinemedi! Yani koskoca TBMM Başkanı kendi parti liderinden gelen emre itiraz edememiş, “takdir sizin” demiş ve Başbakanlığı gibi TBMM Başkanlığını da feda etmiştir.
Sorarsanız; “parti disiplin ve ahlakı bunu gerektiriyordu öyle oldu” şeklinde bir cevap alınacaktır. Amma bunun için; “hiç mi içinizden itiraz etmek gelmedi?” diye sorsanız belki de cevap bile verilemeyecek, sessiz kalınacak, yutkunulacak ve “ateş düştüğü yeri yakacaktır” imalı acı bir bakış göreceğiz… Kolay değil tabii.
TBMM Başkanlığından belediye başkanlığı adaylığına inilecek ve pozitif bir çalışma sergilenecek, belediye başkanlığı kazanılacak öyle mi?
Çok zor.
Her ne kadar Binali YILDIRIM bunu kabullenmek zorunda olsa da, zevkle ve şevkle, istekle çalışmasını beklemek, çok mantıklı gelmiyor bana. Bu isteksizliği seçmene aksettirmek te AKP açısından hiç amma hiç hayra alamet değil tabii.
Cumhurbaşkanı ERDOĞAN kendisinin yerini dolduracak, parti içi muhalefet edebilecek bir çok ismi bu şekilde kendinden uzaklaştırırken; yalnız kalmakla birlikte, her tarafa egemen olmanın da yolunu açıyor! Haliyle bu da O’nu her konuda fikir beyan etmeye zorluyor.
Cumhurbaşkanının işi gerçekten çok zor. Amma bu zorluğu kendisi yaratıyor! Yaratmak zorunda kalıyor. Çünkü çevresindekilerin neyi nasıl konuşacaklarını , icra edeceklerini bilmesi mümkün değil.
Mantıklı düşündüğümüzde, bu derece yetkileri elinde bulunduran ve her konuda iç ve dış güçlere laf anlatmanın kolay olmadığını bilmek ve Cumhurbaşkanına hak vermek gerektiğini düşünüyorum.
Onun için başından beri tek adamlığa, başkanlık sistemine sıcak bakmadığımı her defasında yazdım çizdim. Hatta bu kadar yetkinin babama bile verilmesine karşı çıkacağımı söyleyip durdum.
Sözün Özü!
Tek adamlık maalesef işte bazen de böyle insanı “Attan indirip eşeğe bindiriyor.” Karşı çıkılamıyor, fikir beyan edilemiyor. Bugün çok değer verdiğim, fikrine, insanlığına, karakterine önem verdiğim, saygı duyduğum Binali YILDIRIM bence bu girdaba girmiş ve kendini kurtaramamıştır. Yeni model hükümetin Bakanlığına giremediği gibi, TBMM Başkanlığından da bu şekilde uzaklaşıyor. Üzüldüm.
Mustafa Kemal ÖZGÜRSOY