Yaşlar ilerledikçe, çocukluk günlerinin temizliği ve saflığı akıllara gelir ve o günlere imrendirir bizleri. Çünkü çocukluk dönemi henüz kirlenmemiş, sadece güzellik fıtratı üzerine var olmuş bir dönemdir. Vicdanı temiz, aklı pak, ruhu geniş bir alemin yansımasıdır çocukluk. Dış dünyadaki çirkinlik ve çirkeflikten uzak, içtiği süt kadar temiz bir hayat sayfasıdır çocukluk. Günler geçtikçe, aylar sayıldıkça, doğum günlerini ardı arkasına kovaladıkça o eski günlere imrenmeden de edemeyiz çoğumuz. İmreniriz, çünkü şu anki yaşantımızla o gün ki safiyane yaşantımız arasındaki o korkunç mesafeyi görürüz.
İçi boş bir kap gibi olan o çocukluk zihni, boş ve manasız ve çoğu zaman da kötü şeylerle dolduğu zaman işte şu andaki yıllarda oluveririz ve o günleri anarız. Birkaç dünya malı uğruna satarız o çocukluğumuzun temiz sayfalarını… Önce televizyona çıkarlar, gözü para hırsı bürümüş kimseler, evvela öyle kirletmeye başlarlar o temiz sayfalarını… Patronlarından aldığı emirleri sunarlar kamera önünde, ekranları başında olan 70 milyon insana. Televizyon hastası milletimiz de geçer çoluk çocuğuyla o kara ekranın karşısına, seyre dalar bütün iyilikleri(ne kadar varsa tabi!), kötülükleri beraber.
Kendi sayfasını kirleten o çocuğumuz, artık işin toptancılığına soyunmuştur. Ekranları başında olan tüm çocukların sayfasına birer kara leke sürer. Kimisine yasak aşkı(aşk-ı memnu) öğretir, kimisine nasıl dolandırıcılık yapmasını. Kimileri vatan satar, bazıları satanı dahi satar. Doğruyu yanlış gösterir, eğriyi doğru…
Böylece, günler baharı soluklarken, hayır günler ekranları soluklarken çeker iliklerine o menus havayı. Daha sonra düşünce ve hayalleri sabit, at gözlüklü robokoplar meydana gelir. Fikri dar, sinesi dar, sadrı dar insanlar…
Kimileri aldatmayı uygun görmeye başlar, kimileri adam öldürmeyi.
Kimileri pikachu olarak uçmayı öğrenir, kimileri de boğaz köprüsünden aşağı uçmayı…
Anlayacağınız, bunları televizyondan, medyadan öğreniriz; kitaplardan alacağımız bilgilerin aksine. Başkalarının fikri bizim fikrimiz oluverir. Yanlış yapılanları hoş gören medyadan öğrendiğimiz kadarıyla yorumlarız aktüeli, güzellikleri göremeyen kör ekrandan dinleriz doğruları.
İşte böyle o siyah ekrana baka baka kararır beyaz sayfalı çocukluğumuz. Her seferde bir siyah nokta dokundurur sayfaya, şu anda baktığımızda sayfalarımıza durumun ne denli olduğunu kişinin aynası olan ortaya koyduğu işleri gösterir. Hayatımıza ve başkalarının hayatlarına ne verebildik? Faydalı olabildik mi acaba? Bu denli soruların cevaplarıyla durumumuzu göz önünde tutarak, hiç olmazsa yaşayacağımız yılları gerek alemin kirliliği, gerekse kara ekranın hiçliği ile kirletmeden devam ettirelim.
sayfalar gitikçe kirleniyor…
her gün insanın doğasına bi kara leke sürülüyor..
medya bu konuda en önemli yeri teşkil ediyor.