Aşık karalı mısın, candan yaralı mısın?
Nedir sendeki bu hal, yoksa Hama’lı mısın?
12 Milyon nüfuslu Suriye, Birinci Dünya Savaşının sonuna kadar Osmanlı yönetiminde kalmıştır. Savaşın sonunda ise önce İngilizlerin sonrada Sykos-Picot anlaşmasına bağlı olarak Fransız işgaline bırakıldı. Cemiyet-i Akvam’ın uydurma bir kararı ile başlayan Fransız Manda idaresi 1941’e kadar devam etti. 1941’de ise Fransız nüfuzunda kalmak kaydı ile bağımsızlığını elde etti. 1945’te Cumhuriyet idaresi ile BM’ye üye oldu. 30 Mart 1949’da General Hüsnü Zaim’in ilk askeri darbeyle Cumhurbaşkanı Şükrü El-Kuwatli görevden uzaklaştırıldı. Bu olay ile Suriye’de darbeler dönemi başlamış oldu. 14 Ağustos 1949’da General Sami El-Hinnavi askeri darbe yaptı. Aynı yıl 19 Aralık 1949’da Albay Edip Eş-Şişkali yen bir darbeyle El-Hinnavi’yi devirmiş oldu. 25 Şubat 1954’te ise Eş-Şişkali yine bir askeri darbeyle iktidarını kaybetti.
Baas Partisi üçüde öğretmen olan İskenderunlu Nusayri Zeki Arsuzi, Şam Grek-Ortodokslarından Mişel Eflak ve Şam’lı bir Sünni Selahaddin El-Bitar tarafından 1940’da kuruldu. Başlangıçta El-Baas El-Arabi olarak ismi kullanıldı. 1955lerden itibaren Suriye siyasetinde etkili olmaya başladı. 1957’de iktidara gelmeyi başardı. Suriye ve Mısır Baas Partilerinin organizesi ile Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnasır önderliğinde 1 Şubat 1958’de Suriye ve Mısır arasında Birleşik Arp Cumhuriyeti (UAR) kuruldu.
Ancak bu birlik 28 Eylül 1961’de Suriye ordusundaki bazı subayların yeni bir darbesi ile sona ermiştir. 8 Mart 1963’te Baas Partisi yeni bir darbeyle iktidar olmuştur.
Baas Partisinin son darbeyle başlayan tek parti yönetiminde Parti içinde oluşan gruplaşmada Hafız Esat “Adem-i Merkeziyetçi” diye bilinen ikinci grubun içinde sivrilmeye başladı. 1965’ten itibaren Suriye ordusunda Nusayri ve Dürzi subayların etkisi ağırlığı artmaya başladı. 23 Şubat 1966 darbesi ile bu grup bütünüyle yönetime hakim olurken Hafız Esat’ın iktidarı da pekişmeye başlamıştır. 23 Kasım 1970 darbesiyle Hafız Esat, Suriye’de askeri darbeler dönemini bitirmiş, kendisinin, ailesinin ve Nusayri azınlığının kanlı dikta dönemini başlatmış oldu. Hafız Esat diktası 1970’ten öldüğü Haziran 2000’e kadar aralıksız 30 yıl sürdürdükten sonra ölümünü takiben yapılan göstermelik bir seçimle de dikta yönetimi oğlu Beşar Esat’a devredilmiştir.
12 milyon nüfuslu, 185.000 km2 yüz ölçümüne sahip olan Suriye’nin belli başlı şehirleri ise Şam, Halep, Hama, Humus, Lazkiye, Kamışlı’dır. Suriye nüfusunun yaklaşık % 10’u Nusayri, İsmaili, Dürzi gibi azınlıklardan oluşmaktadır. Resmi dili Arapçadır. Ülke nüfusunun büyük çoğunluğu Araplardan oluşur. Araplardan başka, Türk, Kürt ve Çerkez nüfusta Suriye’de meskundur.
Suriye Hz. Ömer döneminde Ebu Ubeyde bin El-Cerrah tarafından fethedilmiştir. 661-750 arasında Emevi Deletinin de merkezi Suriye olmuştur. Sonraki dönemlerde Abbasiler, Tolunoğulları, Akşitler,Eyubiler, Selçuklular ve 1516’dan 1918’e kadar Osmanlı idaresinde kalmıştır.
Hama, Suriye’de İslami hareketin en güçlü olduğu şehirlerden biridir. Bu özelliği dolayısıyla Hama şehri 1982 yılında büyük bir katliama şahit oldu. Hafız el- Esat’ın kardeşi ve zamanın Genelkurmay Başkanı Rıf’at el-Esat, 2 Şubat 1982′de bir gece vakti Hama’ya havadan ve karadan saldırı düzenledi. Saldırıya katılmak istemeyen askerlerin çoğu anında idam edildiler. Bazıları da Müslümanlar tarafına geçtiler.
Birkaç gün devam eden Hama katliamında Rejimin Hama’ya bir komplo hazırladığı katliamdan iki yıl öncesinden itibaren izlediği tutumla ve başvurduğu uygulamalarla belli olmuştu. Daha iki yıl önceden diktatör Esat adamlarını ve cellatlarını fitne tohumları ekmeleri, insanları tahrik etmeleri için şehre göndermişti. Bu kişiler insanların inançlarına saldırmak, erkeklerin onur ve haysiyetlerini kadınların namuslarını kirletmek için gönderilmişti. Amaç ise toplumu tahrik ederek bir katliamın zeminini, alt yapısını hazırlamaktı. Gönderilen bu tahrikçi vahşiler kendilerinden istenenden fazlasını bile yaptılar.
Bu arada Suriye Ceza Kanunu’nda bazı değişiklikler yapılarak halkın kendi kendini savunması zorlaştırıldı, halk savunmasız ve zor durumda bırakıldı.
Esat yönetimi Hama’da bu tahrikleri yaparken bir yandan da askeri tedbirleri arttırdı. Bölge ahalisini güvenlik yönünden sıkı bir denetime aldı. Şehir tamamen Örfi İdare (Sıkıyönetim) idaresine alındı
Askeri ve sivil istihbarat için karargahlar kuruldu. Kısacası bir yandan halk devlete isyan etmesi için her yönden tahrik edildi, diğer yandan da isyan edenlerin anında ortadan kaldırılması için her türlü tedbir alındı. Hafız Esat’ın kardeşi ve suç ortağı Rıfat Esat olaylardan iki ay önce Sıkıyönetim komutanlığına getirildi. Çünkü o vahşette sınır tanımayacak bir ruha sahipti. O aynı zamanda ağabeyinin halefi olarak vahşette ondan geri kalmayan birisi idi. Bu yüzden de kendisinden isteneni tereddütsüz yapabileceği, ağabeyinin bir dediğini iki etmeyecek birisi idi.
Rıfat Esat, Sıkıyönetim komutanlığına getirildikten sonra kendisine bazı talimatlar ve bu arada önemli birtakım yetkiler de verildi. Buna göre “Kimsenin onayını almadan beş bin kişiyi bile öldürebilirdi.” Bu yetki ise gizli değil resmi olarak kendisine verilmişti.
İslami kimlik taşıyanların hepsinin evleri aranıyordu. Bir tek ev bazen on defadan fazla aranırdı. Adeta Hulagu’nun askerleri kabirlerinden çıkmış geri gelmişti. Belki Esat’ın cellatları ondan geri kalmamıştı. Halkı en çok rahatsız eden ise insanların inançlarının rencide edilmesi, şerefleriyle ve namuslarıyla oynanmasıydı. İlimlerinden dolayı hürmet gören insanlar Esat’ın katillerinin saldırısına uğrayarak, haysiyetleri kirletiliyordu.
Katliamların ardından on binlerce Suriyeli Müslüman Türkiye’ye sığındı. Hatay İli Samandağ ilçesinde Türk Askerlerinin ayaklarına kapanarak yalvardılar: “Şam komutanına secde etmedim, ama senin ayaklarını seve seve gözyaşımla yıkarım…”
Ama zulümden kurtulduğunu zanneden bu sığınmacıları, iade edildi. Suriye makamları bile bu iadeye inanamamıştı.
Teslim edilenlerin önemli bir kısmı daha sınır kapısına yakın noktalarda kurşuna dizilmişlerdi. Sığındıkları Türkiye onları Esat rejimine iade etmişti. Aradan 28 yıl geçti. Ama Hama’nın uğradığı büyük yıkım hala vicdanları kanatmaya devam etmektedir. Bu katliama rağmen, Suriye’ye Esat diktasına yönelik bir dış tehdit 2006’da ortaya çıktığında bazı çevreler ille de katillerden birisini tutmak zorundaymış gibi “hepimiz Suriyeliyiz” diye geziler kampanyalar başlatabilmiştir. Başkent Şam’da ağırlandıkları bilinmektedir ama Hama katliamı hakkında tek bir cümleleri duyulmadığı gibi Hama’yı ziyaret bile etmemişlerdir.
Suriye’de Nusayri bir klan diktası Beşar Esat adıyla devam etmektedir.
K A Y N A K Ç A:
1-Ali Fuat Erden, Birinci Dünya Harbinde Suriye Hatıraları, Türkiye İş Bankası, İstanbul 2003.
2-Ali Sevim, Suriye Filistin Selçukluları Tarihi, TTK, Ankara 1983.
3-Dam Nikolaos, Suriye’de İktidar Mücadelesi, İletişim Yayınları, İstanbul 2000.
4-Derviş Kılıçkaya, Osmanlı Yönetimindeki Topraklarında Arap Milliyetçiliğinin Doğuşu ve Suriye, Ankara 2006.
5-Erdoğan Aslıyüce, Değişen Komşumuz Suriye, Töre Yayın Grubu, İstanbul 2003.
6-Hakan Albayrak, İslam Birliğinin Nüvesi Olarak Türkiye Suriye Birliği, Vadi Yayınları, Ankara 2006.
7-Hamid İnayet, Arap Siyasi Düşüncesinin Seyri, Yöneliş Yayınları, İstanbul 1991.
8-Ömer Osman Umar, Osmanlı Yönetimi ve Fransız Mandası Altında Suriye (1908-1938), Ankara 2004.
9-Ömer Faruk Abdullah, Suriye Dosyası, Akabe Yayınları, İstanbul 1985.
10-Reşit Rıza, İttihad-ı Osmani’den Arap İsyanına, Klasik Yayınları, İstanbul 2007.
11-Salih Özbaran, Portekizli Seyyahlar / İran Türkiye Irak Suriye ve Mısır Yollarında, Kitap yayınevi, İstanbul 2007.
12-Salih Sedat Ersöz, Bir Vatan Toprağı Suriye, Konya Tarihsiz.
13-Timuçin Kodaman, Fırat-Dicle Meselesi ve Türkiye Suriye İlişkileri, Asil Yayın Dağıtım, Ankara 2007.
Bu ne biçim yazı be kardeşim.
Araplardan bize ne? Onların iç sorunları onları ilgilendirir? Yani biz Şimdi Hamanın Arapları
için yas mı tutacağız? Bırakın bu işleri kendinize
dönün kendinize.
wah wah wah ki ne wah insan olan insan da eştir ,candır,cigerdir imanda kardeştir ……sayın engin candaş kardeşim bu ne haldır insan arapta olsa zencide olsa melezde olsa türk de olsa kürt de olsa insan İNSAN DIR insan =haktır hüriyetir vicdandır
kalpden kalbe yol vardır xelile
selam ve dua ile