Bu yazım “kalçası büyük kadın daha zeki oluyor” başlıklı haberden daha çok ilgi çekmesi, okunması, konuşulup tartışılması durumunda sağlıkta şiddetin önlenmesi için ilk adım da atılmış olacaktır.
Yoksa birileri yazmaya, birileri kınamaya, birileri acil tedbirler almaya, birileri dövülmeye devam eder durur!
***
Sağlıktaki şiddetin önemli sebeplerinden biri de doktor ve hastalar arasındaki karşılıklı “sevgi-saygı münasebetinin” bozulmasıdır.
Bu münasebetin bozulmasının başta gelen sebebi de “tıbbın ticarileşmesi” dir (commercialisation of medicine).
Tıbbi bir hataya maruz kaldıklarını düşünenlerin haklarını artık tüketici sıfatıyla tüketici mahkemelerinde arayacakları dikkate alındığında hastalara “müşteri” ve doktorlara “satış elemanı” demek hiç de yanlış olmayacaktır (1).
Tıp literatürüne giren “The McDonaldization of Medicine” tabiri de memleketin en büyük hastaneler zinciri olan Acıbadem Sağlık Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar’ ın şu ifadesi de aslında fazla söze gerek bırakmıyor:
“Hekimlere hastaların aynı zamanda hastanenin de müşterisi olduğunu anlatmak hiç de kolay olmuyor” (2, 3).
Tıbbın ticarileşmesi tıpta yozlaşmayı beraberinde getirmiştir ve genel olarak hayatın her bölümündeki ve ahlâktaki yozlaşma da buna katkıda bulunmaktadır.
Tüm bunlar, hastaların gözünde dertlerine deva bulan, hayatlarını kurtaran kişiler olan doktorların itibarını yok olacak kadar azaltmış, doktorlarına yumurta getiren hastaların yerini doktorlara yumurta atan hastalar almıştır.
Saygının, sevginin, anlayışın, itibarın olmadığı bir yerde insanların çözümü şiddette aramalarında şaşıracak bir şey yoktur.
Tıptaki yozlaşmanın diğer unsurları
Tıptaki yozlaşmada, ülkenin sağlık meselelerinden bihaber, kış uykusuna yatmış üniversitelerin; meslekle ilgili meselelerle uğraşmak yerine boğazlarına kadar politikaya batmış tabip odalarının; tek amaçları daha çok kâr etmek olan ilaç endüstrisinin ve oy peşinde koşan popülist siyasetçi ve bürokratların da önemli katkıları vardır.
Sağlığın çok kâr getiren bir sektör hâline dönüşmesi ve bunun birtakım tıp dışı çevreler tarafından çok iyi kullanılması yozlaşmayı daha da hızlandırmıştır.
Hasta hakkı kavramı yanlış anlaşılıyor
Son yıllarda ortaya çıkan ve aslında gerçekten önemli olan “hasta hakkı”kavramının bizde maalesef yanlış anlaşılması, hatta bazı kişi ve kurumlarca gaddarca hekimlerin aleyhine kullanılması da sağlıkta şiddetin sebeplerindendir.
Kanunlardaki hata ve boşluklardan da yararlanılarak doktorlara açılan davalar da her geçen gün çığ gibi artıyor; doktorlar hastaların rakibi veya düşmanıymış gibi gösterilmeye çalışılıyor; hasta hakkı bir çeşit “doktor dövme hakkı” olarak anlaşılıyor.
Elbette yanlış yapan, ihmali olan, kusuru olan hekim bunun cezasını çekmeli ama yaşanan her olumsuzluktan doktorların sorumlu olmadığı da unutulmamalıdır.
Zihinlere, hasta hakkı yerine “sağlık hakkı” ve “doktor ve hastaların birbirlerinin rakipleri olmadığı” anlayışının yerleşmesi şarttır.
Vur ama önce dinle!
Yoğun bakımda yer yoktur, suçlu doktordur. Ameliyatta elektrikler kesilir, suçlu doktordur. İlaç alerji yapar, suçlu doktordur. Kan bulunamaz, suçlu doktordur. Hasta iyileşmez, suçlu doktordur.
Hastalar, doktorları suçlamadan önce onların hangi şartlarda yetiştiklerini, mesuliyetlerinin büyüklüğünü, çalışma şartlarının zorluğunu çok iyi bilmek zorundadır.
Hekim yorgunluğu, iş yoğunluğu, altyapı ve teknolojik yetersizlikler, sistem hataları ve tıbbın tabiatından kaynaklanan olumsuzluklar hiç hesaba katılmadan, sağlıkla ilgili her arzu edilmeyen durumda suçun doktorlara yüklenmesi hakkaniyetli bir iş değildir.
Medyanın da rolü var
Medyanın da şiddetteki rolünü gözden kaçırmamak lâzım.
Doğruluğu kanıtlanmamış hasta şikâyetlerinin (hatta bazen iftiraların), hekimi suçlayan haberler olarak yayınlanması, hekimin gerçekten kusurlu olduğu münferit bir olayın sık yapılan bir yanlış gibi sunulması ve benzeri yanlışlar da şiddette göz ardı edilmemesi gereken hususlardır.
Gelelim neticeye
Sağlıkta şiddet sadece polisiye ve adli tedbirlerle ve bugünden yarına, kolayca önlenebilecek bir mesele değildir.
Bunu önlemek için sağlıkta şiddetin sebepleri net ve doğru olarak ortaya konmalı, üzerinde tartışılmalı, acele kararlar almaktan kaçınılmalıdır.
“En çok şiddete maruz kalan sağlık personelinin aslında bu işte en az kabahati olan kesim olduğu” gerçeğini hatırlatarak sağlıkta şiddet için tavsiyelerimi başlıklar şeklinde sıralıyorum:
BİR: Doktor da hasta da kendini karşısındakinin yerine koymalı, hemhâl olmalı yani empati yapmalıdır. Hastalar doktorlara doktorlar hastalara muhtaç olduklarını daima hatırlamalıdır.
İKİ: “Doktor-hasta muhabbetinin” yeniden tesisi olmazsa olmazdır. Şefkatin en etkili tedavi en etkili ilaç olduğu unutulmamalıdır.
ÜÇ: Hastanelerdeki, özellikle de acillerdeki “aşırı yüklenme” mutlaka azaltılmalı, doktorların hastalarına kabul edilebilir bir zaman ayırması sağlanmalıdır.
DÖRT: Kaliteli ve verimli sağlık hizmeti için tıp eğitiminin yeniden düzenlenmesi şarttır.
BEŞ: Tıpkı askeriyede olduğu gibi, yeterli tecrübeye sahip olmayan doktorlar acillerde mesul mevkilerde çalıştırılmamalıdır.
ALTI: Hastaların da eğitilmeleri şarttır. Burada yazılı ve görsel medyaya çok önemli görevler düşmektedir.
YEDİ: Hastalar gereksiz yere meşgul ettikleri doktor yüzünden tıbba gerçekten ihtiyacı olanları bu hizmetten mahrum bırakabileceklerini, bir gün aynı durumun kendi başlarına da gelebileceğini bilmelidir.
SEKİZ: Doktorlar defansif tıbba muhtaç olmamalı, bu kavramı akıllarının köşesinde bile bulunmamalıdır.
DOKUZ: Sağlıkta şiddetin sağlık personelinin değil öncelikle halkın kendi meselesi olduğu zihinlere yerleştirilmelidir; sağlıkta şiddete halkın kendisi karşı çıkmalıdır.
ON: Teşhisi pahalı teknolojik aletlerin değil doktorun koyduğunu, tedavinin ilaç ve ameliyatlarla değil doktorlar sayesinde gerçekleştiğini herkesin bilmesi gerekir.
Son söz: “Tomografiyi, anjiyoyu, endoskopiyi bırak, kalbime koy başını doktor” diyen hastalar istiyoruz ve biz doktorlar ellerimizde çiçeklerle onları bekliyoruz.
Kaynaklar:
1. http://www.haberler.com/kayseri-tip-hukuku-gunleri-8273243-haberi/
2. http://www.yenisafak.com/gundem/kendimi-hastalarin-yerine-koydum-2452544
3. https://jamanetwork.com/journals/jamaneurology/article-abstract/2469513
NOT:
Bu yazı dizisinin önceki iki yazısı:
BİR: Sağlıkta şiddet nasıl önlenir: http://ahmetrasimkucukusta.com/2018/07/22/yazilar/elestirel-yazilar/doktorlar/saglikta-siddet-nasil-onlenir/
İKİ: Sağlıkta şiddet polisiye tedbirlerle çözülemez: http://ahmetrasimkucukusta.com/2018/07/23/yazilar/elestirel-yazilar/doktorlar/saglikta-siddet-polisiye-tedbirlerle-cozulemez/