2016 Mayıs ayı içerisinde, İki Bilimsel kongrede bildiri sunmak üzere, eski Yugoslavya’nın iki ayrı ülkesine gitmem gerekiyordu. Kırk civarında yabancı ülkeyi görmüş olmama rağmen, Balkanları görecek olmam beni ayrıca heyecanlandırmıştı.
Kongrelerden ilki Kosova Prizren’ de, on gün sonrada Saraybosna’ da idi. Aralarındaki tarih, biri birine yakın olunca Türkiye’ye dönmeden Kosova’dan, Saraybosna’ya arada geçen zamanda da bir çok Balkan ülkesini ve şehirlerini gezmeyi uygun gördüm. O düşünce ile, Kosova’nın başkenti Priştina’ya tek yöne bilet aldım. Havaalanında bir akademisyen arkadaşımın master tez öğrencisi, Türk Barış Gücünde görevli, değerli bir üsteğmen kardeşim karşıladı. Aracıyla Priştina’ dan kongrenin yapılacağı, Prizren’e benim de Danışman olarak hizmet verdiğim T.C Ulaştırma Bakanlığı’nın yaptırdığı yaklaşık 90 km. bir otoyolla ulaştırdı.
Kendimizi yabancı bir ülkeye ve konuşma dilimizi de, İngilizceye göre ayarlamışken, Prizren’de her şey farklı bir yöne evrildi. Sanki Türkiye’deyiz, hatta minyatür bir Bursa’dayız, Prizren Bursa’mıza o kadar benziyor ki, neredeyse onun modernleşmemiş ve kirletilmemiş hali, sırtını aynen Uludağ gibi bir dağa yaslamış, Şehrin ortasındaki şadırvanda en az Uludağ’ın suyu kadar lezzetli bir su sizleri bekliyor. Şehrin ortasında ecdadın yaptırdığı ve TİKA’nın restore ettirdiği tarihi Sinan Paşa Camii inananları çağırıyor adeta!
Akşam namazı sonrası, bu ulu mabedin çıkışında, yıllar önce TRT’ de yayınlanan Nuray Yılmaz Hanımefendinin sunduğu bir programdan hatırladığım ve sakinlerinin, Tokat’lı hemşehrilerimin olduğunu bildiğim, Mamuşa’ yı sordum. İlgili kişi tarif ederken, arka çaprazımızdan diyaloğumuza kulak misafiri olan iki kişi yanıma yaklaştı. Beyefendi galiba Türk’sünüz, hoş geldiniz dediler. Ben de evet dedim. Biraz önce Mamuşa’yı sordunuz, istemeyerek kulak misafiri olduk, sizi neden ilgilendirdiğini merak ettik, dediler. Ben de Tokat’ lı olduğumu ve Mamuşa’nın da Tokat Türkmenleri tarafından asırlar önce kurulduğunu söyledim. Arkadaşlar oralı olduklarını ve istemem halinde, yarın beni kasabalarına götüreceklerini söylediler. Tekliflerini kabul ettim, ertesi sabah sözleştiğimiz üzere, tarihi şadırvanın önünde ve belirtilen saatte buluştuk. Lüks bir araçla beni kendi toprağımdan insanların kurduğu bir Türk kasabasına götürdüler. Burada ki duygusal karşılama ve çok yakın akrabalarını bulmuş insanların özlem giderme anlarını, sonraya bırakıp, biraz Mamuş’a hakkında bilgi vermek mecburi oldu.
Mamuşa, Avrupa’nın en genç ülkesi Kosova’da küçük bir kasaba… Yaklaşık 5 bin kişinin yaşadığı bu küçük kasaba köyden hallice… Zaten çok kısa süre öncesine kadar köy statüsündeymiş. Kosova’nın en güzel şehri Prizren’e 15 dakika uzaklıkta bulunan Mamuşa’yı özel kılan ise kasabanın % 98’inin Türk olması.
Mamuşa’ya girdiğiniz andan itibaren Avrupa’da değil de adeta bir Anadolu kasabasında olduğunuz hissine kapılıyorsunuz. Ne kadar zorlarsanız zorlayın bu duygudan kurtulmanız mümkün değil. Nasıl olsun ki? Sokakta herkes Türkçe konuşuyor, her taraf Türk bayrakları ile donatılmış, dükkan isimleri bile Türkçe! Avrupa’da resmi dili Türkçe olan tek belediye Mamuşa. Kasabanın okulunda da eğitim elbette Türkçe.
Mamuşa, Osmanlı döneminde Balkanlar’da bol miktarda bulunan Türk köylerinden biriydi. Tokat yöresinden gelenler tarafından kurulmuş bu köyün adı da II. Mahmut’tan devşirme… Mahmut, önce Mahmut Şah oluyor ardından da Mamuşa’ya dönüşüyordu. Ancak Osmanlı’nın Balkanlar’dan çekilmesiyle Türk köyleri teker teker boşal(tıl)maya başlıyordu. Büyük bir kıyım yaşayan Türklerinin bir çoğu da Türkiye’ye göç etti(rildi). İşte Mamuşa Osmanlı tarihinin Balkanlardaki son temsilcisi. Halkının tamamının Türk olduğu bu küçük kasabaya, “Avrupa’daki son Türk kasabası’’ dememiz mümkün!
1999’daki Kosova Savaşı bu bölgeyi kan gölüne çevirmişti. Ancak ilk Kosova Savaşı tarihin en önemli savaşlarından biriydi. Etkisi ise devam ediyor. Murat Hüdavendigar’ın, savaş sonrası muharebe alanını gezerken, şehit edilmesi bizde büyük bir hüzünle anılırken, bu olay ve Sırp Prensinin savaşta ölmesi ‘Sırp milliyetçiliği’nin çıkış noktası olmuştu.
İşte Kosova da bu bağımsızlık rüzgârında yer aldı. Halkının büyük kısmı Arnavut olan Kosova, Arnavutluk’un da desteğiyle ayaklandı. Ama Kosova, Hırvatlardan ve Bosnalılardan daha şanslıydı. Uluslararası kamuoyunda milliyetçi Sırpların acımasızlıkları iyi biliniyordu. Özellikle Srebrenica’da yaşananlardan sonra, NATO Kosova’da çok daha aktif ve kararlı durdu. Bosna’da adeta lanetlenen NATO, Kosova’da ise bir kurtarıcı oldu. Ancak savaş yine de kanlı geçiyordu.
Uluslararası kamuoyunun tepkisini çekmemek için Sırplar, topladıkları Arnavut Kosovalıları trenlere bindirerek ya Arnavutluk’a ya da Makedonya sınırındaki toplama kamplarına gönderiyordu. Tüm Kosova’da tam anlamıyla bir Arnavut avı başlamıştı.
İşte Mamuşa halkı bu zamanda ortaya çıktı ve hala tüm Arnavutların saygı ile andığı büyük bir kahramanlığa imza attı. Sırpların baskısından kaçan 45 bin Arnavut 5 bin kişilik Türk köyüne sığındı. Sırplar 78 gün boyunca Mamuşa’yı abluka altına aldı. Mamuşa halkı, Sırpların Arnavutları bırakmaları yönündeki her türlü baskısına karşı çıktı. Küçücük köy 45 bin Kosova Arnavutunu evlerinde misafir etti. Sırplar, ‘NATO Barış Gücü’nde etkin rolü olan Türkiye’nin tepkisinden çekindiği için bu Türk köyüne müdahale etmiyordu.
Ancak bir sabah Sırp birlikleri Mamuşa’ya girdi. Herkesi köy meydanında topladı. Türkler ve Arnavutlar sonlarının geldiğini düşünüyor ve helalleşiyorladı. Birlikte başlattıkları bu bağımsızlık savaşında gerekirse beraber öleceklerdi. Ancak Sırplar, Arnavutların trenlere bindirilerek Arnavutluk’a gönderileceğini söylediler. Böylece belki de çok büyük bir katliama sebep olacak bir kovalamaca, 45 bin Kosovalı Arnavutun Arnavutluk’a gönderilmesiyle sona erdi. Türkler ise köylerine döndüler.
Kosova bağımsızlığını kazanır kazanmaz Kosovalı Arnavutlar, Türk kardeşlerinin yaptığı bu kahramanlığa Mamuşa’yı belediye yaparak teşekkür etti. Şu anda Mamuşa, belediyesinin kapısında Kosova ve Türkiye bayrağı dalgalanan bir kasaba. 10 yıl öncesinin köyü, artık Kosova’nın en zengin belediyesi. Türkiye’den birçok belediye ile kardeş belediye olan Mamuşa’ya Türkiye’den adeta yardım yağıyor. Kasabanın okulu Kosova’nın en modern okulu. Okulun yapımına destek olan kurum TİKA, burada da başarılı bir iş çıkarmış. Okul gerçekten de güzel.
Verimli topraklarında Kosova’nın en ünlü domatesleri yetişiyor. Çalışkan Mamuşa ahalisinin çoğunluğu tarımla uğraşıyor. Bunun dışında araç yağı ve yedek parça dükkânları ise yine Kosova’da çok ünlü. Halkının yarısından fazlasının işsiz olduğu Kosova’nın en hareketli ekonomisi kesinlikle Mamuşa’da. Kosova’nın ekonomik olarak toparlanmasında bu küçük kasabanın çok büyük katkısının olacağı kesin…
Mamuşa, Türkiye’den çok uzak bir Türk kasabası. Anadolu’daki akrabalarından farksız bir yaşam sürüyor. Ancak hedefleri farklı… Yeni kavuştukları bağımsızlıklarının keyfini çıkartmak için tüm Kosova halkının çok çalışması gerektiğini biliyorlar.