İnternet’te “Sorularla İslamiyet” sayfasından aldığımız bir metin şöyle:
“Kim tavla oyunu oynarsa elini domuz kanına bulamış gibi olur.” sözü hadis midir?
Tavla oynamak haram mıdır? “Kim tavla oyunu oynarsa elini domuz kanına bulamış gibi olur.” sözü hadis midir?
Hz. Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kim tavla oyunu oynarsa elini domuz kanına bulamış gibi olur.” [Müslim, Şi’r 10, (2260); Ebu Dâvud, Edeb 64, (4939)]. Bu hadis Hz. Peygambere (asm) mi aittir?
Evet, bu sözün hadis olduğu zaten verilen kaynaklardan da anlaşılmaktadır.
Zararlı oyunlar, bunlar dinen yasaklanmış olan kumar, tetayyur (uğursuzluk çıkarma), şans oyunları gibi oyunlardır. Bunlarla yasaklanmış bir konu bulaşmaktadır veya bulaşması ihtimali vardır. Aslında helal olan bütün oyunlar bu şekle döküldüğü takdirde zararlı ve yasak gruba girer.
Yasaklanmış olan veya bu hüviyete girmiş olan oyunlardan çocukların korunması gerekmektedir.
“Allah’ın her yasakladığı şey, büyük günahtır, hatta çocuğun kumar oynaması bile.”(Kütüb-ü Sitte, Cilt: VIII, Çocukların Oyunu diyen Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm çocuğun bu işteki mesuliyetini onun anne, baba gibi sorumlusuna yüklemektedir.
Bu gruptan, bir de o devirde bilinip de yasaklanmış oyunlar vardır. Bunlardan biri tavladır. Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm:
“Kim tavla ile oynarsa Allah ve Resûlüne isyân etmiştir.” (Ebû Davûd, Edeb, 56; Ibn Mâce, Edeb, 43; Muvattâ, Rüya, 6).
der. Nitekim sizin de aktardığınız ve Müslim’de bir diğer rivayette tavla oynamanın haram olduğu “Tavla oynayan, elini domuzun etine ve kanına batırmış gibidir.” sözleriyle ifade edilmiştir. Nâfi’nin rivayetine göre “İbnu Ömer aile efradından tavla oynayanı yakalarsa oynayanı döver, oyun aletini de kırardı.”
Daha birçok site, kitap, kaynak, bilgi ve belgelerde bunun gibi ifadelere rastlamak mümkündür.
Sapla/Samanın birbirine karıştığı kaos asrında, zamanımızda, maalesef tavla modern (!) bir oyun gibi, vekilinden/kefiline, hacısından/hocasına, kâmilinden/cahiline, talebesinden/öğretmenine, patronundan/İşçisine kadar herkesin elinde. Turnuva yapan Belediye Başkanlarımız, sadece tavla oynatan kahvehaneler bile var.
İman etmek, sağlam düşünmek, taviz vermeden karar vermek önemli bir olay…Her çeşit oyun, malayani meşgaleler, fuzuli işler, bizi Dinden koparırsa, sonu felaket olur. O rada, o toplumda, millet ve ümmet de huzur, saadet, selamet, merhamet ve adalet olmaz. Hakiki bağlar kopar, uçurumlar ve bataklıklar akıbetimiz olur.
“Din hayatın hayatı, hem nuru, hem esası. İhyâ-yı din ile olur şu milletin ihyâsı.” Diyen asrın tabibi; kaybettiğimiz birçok değer yanında bize ikazda bulunmakta, Dinin tamamını yaşamamız ve yaşatmamızı söylemektedir.
“Din hayata hayat, hem hayata nur ve rehber, hem hayatın esası ve temelidir. Bu yüzden İslam milletinin dirilmesi ve kemal bulması, dinin insan hayatında hayat bulmasına bakar. Din, Müslümanların hayatını idame ettiren bir ruh gibidir. Nasıl ruhsuz beden yaşayamaz ise, dinsiz Alem-i İslam da yaşayamaz demektir.
Hristiyanlar reform ve Rönesans ile dinlerini terk ettiler, ondan sonra terakki ettiler. Onların dini batıl olduğu için, onların gelişiminde bir ayak bağı gibidir. Onlar bu bağı çözdüler, sonra yükseldiler. Kilisenin bağnaz ve gerici baskısından kurtuldular.
Lakin bu bizde tam tersidir. Müslümanlar ne zaman dine sarılmışlar, o zaman terakki etmişler, ne zaman dini terk etmişlerse, o zaman da tedenniye düşmüşler. Tarih buna şahittir. Asr-ı saadet, Emevilerin ve Abbasilerin bazı dönemleri, Selçuklu ve Osmanlının tamamı buna güzel birer örnektirler.”
Keza günümüzde de İslam dünyası, İslam’a sımsıkı sarılmadığı için perişanız ve tedennideyiz.” (Gerileme, düşme.)
Şimdiye kadar sekiz, korsan üç baskısı yapılan, iki milyon okura ulaşan SEN KİMSİN? İsimli eserimde yer alan: İSLÂM’I NASIL YOK EDELİM? Başlıklı yazıda
yer alan hususlar içerisinde; “Müslümanların ilerlemelerinin nedenleri” şöyle sıralanıyor:
1-Faizi, stokçuluğu, fesadı, içkiyi ve domuz etini yasaklamaları…
2-Din alimlerine inanç ve imandan kaynaklanan bir sevgi ve saygı duymaları…
3-Namaz, oruç, hac gibi farizelerin ifa edilmesine gösterilen alaka…
4-İslâm dini inançlarına iman ve ihlas ile bağlanmaları…
5- Çocuk ve gençlerin eğitimine önem verilmesi, aile bağlarının sağlamlaştırılması..
6-Fesad ve gayri meşru ilişkileri önlediği için kadınların örtünmelerine büyük önem vermeleri..
7-Cemaat namazlarının sünnet oluşu ve Müslümanların günde birkaç kez camilerde bir araya gelişi…
8-İyilik yapmaya önem verilmesi… Vesair…
Aynı Kitaba göre; Müslümanları zayıflatmanın yolları şöyle sıralanıyor:
1-Müslümanları cehalet ve bilgisizliğe itmek. Her türlü eğitim ve öğretim merkezleri kurulmasını önlemek.
2-Tembelliğe teşvik etmek, çalışkanlığa mani olmak.
3-Her türlü iman ve değişikliği önlemek.
4-İslâm memleketleri hükümdarlarını; içki, kumar, fuhuş gibi fesatlara sürüklemek.
5-Kadınların birer köle oluduğu zihniyetini yaymalıyız.
6- Müslümanların ırkçı ve milliyetçi duyguları kamçılanarak, eski kültür, dil ve tarihe sıkı sıkıya bağlı olmalarına neden olan düşünceleri takviye edilmelidir.
7- İçki, kumar, fesat ve fuhuşu yaymak, domuzeti yemeği teşvik etmek.
8- Din alimleri ile halk arasındaki karşılıklı sevgi ve saygı bozulmalıdır.
9-Müslamanları ibadetlerinden alıkoymak.
10- Baba-evlat ilişkilerini bozmak.
11-Müslüman kadınların tesettürden vazgeçmeleri için olağanüstü bir çaba sarfetmeliyiz.
12- Cami, okul, hayrat gibi tesislerin yapımını teşvik eden İslâmi gelenekleri ortadan kaldırmak.
300 senedir mağlup olan Müslümanlar, üçyüz seneden beri birbirleriyle uğraşıyor… Düşmanları karşısında mağlup olanlar, dostlarına galip gelmenin çarelerini arıyor.. “Allah’ın hükümleriyle hükmetmeyenler, kafirlerin taa kendileridir!” ayet meali söyleyenler, “Mü’minler kardeştir” ayetine uymuyor…”
“Titre ve kendine dön!” diyenler, nev güzel söylemiştir. Kendine dönmeyen, kendini bilmeyen, tevhidi ve Vahdeti unutan, Medeniyet ve çağdaşlık salataları ile beslenip, beyinleri yıkanan bir nesilden ve toplumdan fayda bekleme.