Türk ordusu, terör tehdidini yok etmek için sınır ötesi operasyonda… Ayakkarınıza taş değmesin Mehmetçik…
Zor bir coğrafyadayız, ecdat bize öyle bir toprak bırakmış ki, biz uyku dahi uyuyamayalım diye!..
Evet, 24 milyon kilometre kare vatan toprağından çekile çekile 784 bin kilometre kareye gerileyerek, Anadolu’ya hapsolmuşuz!
Lakin elimizde kala kala bu toprağıda çok görüyorlar, rahat bırakmıyorlar, güçleri yetse buradan da çıkartacaklar! Gidecek başka yerimiz mi var? Son kaledeyiz!.
Onun için zinde olmak zorundayız.
DİRENMELİYİZ, HERGÜN YENİDEN DİRİLMELİYİZ…
İşte bu hassasiyet nedeniyle Mehmetçiğimiz sınır ötesi operasyonlar yapıyor. Yani düşmanı kapımızın önüne kadar gelmesini beklemeden, daha sokağın başında durdurmak!
Onun için dün Elbab’a girdik, bugün de Afrin… Belki yarın Münbiç, Cerablus… Olmadı düşman nerde ise orada etkisiz hale getirebileceğimiz yere kadar da yolu var…
ASALA’yı böyle bitirdik…
Biz savaşçı bir milletiz. Kan dökmek için değil; adaleti hakim kılmak için ‘cihat’ı şiar edinmişiz.
Bu aziz millet, tarihin hiç bir döneminde asla esaret altında kalmamıştır…
Kızıl Elma…
BİZ CESUR MİLLETİZ!
Bu son operasyona Mehmetçiğimiz ‘Zeytin Dalı’ adını verdi. Her ne kadar askeri yetkililerden bu konuda bir açıklama gelmese de, bu isim tesadüf değil. İllaki bu ismin bir anlamı ve manası var.
Zeytin Dalı, bilinenlere göre; Beyaz bir güvercinin Hz. Nuh’un gemisine tufan sonrası canlılık belirtisi olarak, ağzında zeytin dalı ile dönmesi nedeniyle, zeytin yüzyıllardır barışın simgesi kabul ediliyor.
Zeytin Dalı Harekâtı kapsamında bölgede barış ve istikrarın sağlanması amaçlanıyor.
Birde tarihten gelen bir misyonu var zeytin dalının Zeytin Dağı ile direk bağlantılı olarak.
Biz edebiyatçıyız ya, bir edebiyatçı gözüyle bakalım Zeytin Dağı neresi ve nasıl bir manası var:
“Zeytindağı’nın tepesindeyim. Lût denizine ve Gerek dağlarına bakıyorum. Kızıldeniz’in bütün sol kayısı, Hicaz ve Yemen var. Başımı çevirdiğim zaman Kamame’nin kubbesi gözüme çarpıyor. Burası Filistin’dir. Daha aşağı Lübnan var; Suriye var; bir yandan Süveyş kanalı’na, öbür yandan Basra Körfezi’ne kadar çöller, şehirler ve hepsinin üstünde bizim bayrağımız. Ben bu büyük İmparatorluğun çocuğuyum.” Der F.Rıfkı Atay.
Cemal Paşa’nın emir subayı olarak, o günlerde en yakınında olan Falih Rıfkı, Zeytindağı kitabıyla tarihimize bir ibret belgesi bırakırken, her biri bir destan olabilecek hikayeleri;Zeytındağı, İnsanın kanını donduran tarihi bir süreci, bir imparatorluğun çöküşünü anlatıyor; Mehmetçiğin Yemen’de, Aden’de, Kanal’da, Gazze’de, Arap Çölleri’nde nasıl kırıldığını, yenilgiden sonra bir vagon dolusu “mecidiye altınını” bile nasıl bıraktığımızı… içiniz acıyacak!..
…
DERİNLİĞİ VE GENİŞLİĞİ OLMAYANIN BÜYÜK HEDEFLERİ DE OLMAZ!
ABD’nin teroristlere verdiği “O Tırlar Dolusu Silahlar Bize Ganimet Olacak!” diye yazmıştım aylar öncesinden hatırlayanlarınız vardır. İşte şimdi tepelerine bindik. Allahın izni ile zafer bizim…
Biz imparatorlukların çocuklarıyız, küçük düşünemeyiz…
İşte bir zamanlar o Zeydağı’nın sahibi biz iken elimizden alındı!.. Evet, bugün kimsenin toprağında gözümüz yok, lakin onlar, bıraktığımız bu topraklarla yetinmeyip üzerimize daha çok saldırmaktan vaz geçmediler!..
Bunların kim olduklarının önemi yok; Amerikalısı, İngilizi, Fransızı, Rusu, Arabı, Ermenisi, PKK/YPG/PYD”lisi… Düşman tek millet!..
Zaten bu devirde kimse mertçe çıkmıyor karşımıza. Namertler ya taşeron kullanıyor ya da kalleşçe arkadan saldırıyorlar.
Afrindeki kalleşler ordusu gibi…
ASİMETRİK BİR SAVAŞIN İÇİNDEYİZ!
Kimse kusura bakmasın coğrafya bizim kaderimiz, lakin terör zulmüne sessiz kalmak kaderimiz olamaz!..
Batılı ve Doğulu haydutların geçiş güzergâhını tutmuşuz! Bizi rahat mı bırakırlar sanıyorsunuz?
“Biz bu topraklara tutunmaktan vaz geçtik mi ki onlar bizi parçalamaktan vazgeçsinler!”
Bu toprakları korumak imkân meselesi değil îman meselesidir.
Sefer bizim Zafer Allah’ındır. Gazi ordumuz daim muzaffer. Mehmet Emin Ballı