2.BÖLÜM, 6.KISIM
Adıgüzel ile Gülçiçek’in aşklarınını devamı.
Çocuk, Adıgüzel’in sürekli olarak yatıp kalktığı odasına gider. Amcasının uyuduğunu görünce, bir iki seslenmesine cevap alamayıncada uyandırmak istemeden odadan çıkar ve gerisin geriye aşhaneye döner. Nine, amcam uyuduğundan dolayı uyandırmadım, der.
Bu söz üzerine, ninesi, madem öyle bırakalım uyusun delikanlım, der.
Hâlbuki Adıgüzel uyumamaktadır. O yaşadığı günün ve gördüğü kızının hayalinden ayrılmak istememektedir. Bu nedenle çocuğun geldiğini gördüğü halde, seslenmesine karşın, uyuma numarası yapmıştı. Kendisine seslenen çocuğa, cevap vermemişti.
Her gün aile hep birlikte yemeklerini yenildikleri halde, o gün Adıgüzel’siz olarak ilk defa yemeklerini yerler. Annesi üzülse de, sofra toplanır ve her kes yatmaya gider. Aşhanede anası Anaağız Hanımla, oğlu Parabaş Süleyman kalır.
Parabaş Süleyman anasına dönerek, Adıgüzel’in durumu pekte hoşuma gitmedi, der. Sebebine gelince, Bu günün gördüğüm durum karşısında şaşkına dönmüştüm. Suyla oynayıp duruyor ve çiçeklerle konuşuyordu. Anacığım aklıma geldiği kadarıyla, Adıgüzel’i su cini çarpmış olabilir. Siz anası olarak üslüne uygun ne olup bittiğini ve neler yaşadığını sorup öğrenin. Ondan sonra ne gerekirse yaparız. Gerekirse O’nu bir cinci hocaya götürürüz, der.
Anaağız Hanımın, oğlunun söylediklerine bir anlam veremedi. Nereden çıkardın bu cin mim hikâyesini şimdi?
Bak anacığım gördüklerimi anlattığım halde, inanmak istemiyorsun. Bak durumu istersen bir daha anlatayım. Ondan sonra dönüp bu cin min hikâyesini neden çıkardığımı anlarsın. Görüyorsun işte, yemek yemeye bile gelmedi. Her hangi bir durum olmasaydı gidip yatar mıydı, hiç?
İyi tamam güzel oğlum, hele bir sabah ola hayrola, nahoş bir durum sezinlersem, birlikte gereken neyse onu yaparız. Şimdi sende kalk git yatmaya. Bende yatayım. Sabah olur olmaz kalkar, Adıgüzel ile konuşurum. Allah rahatlık versin deyip, yatmaya gider.
Adıgüzel her zamanki gibi erkenden kalkıp ahıra gider ve atını yemler. Sonrasında atının tımarını yapar. At yemini bitirdikten sonrada, suyunu verir. Ahırdaki işlerini tamamladıktan sonra, doğruca aşhaneye gider. Aşhaneden çobanların erzakını alıp çıkarken, annesiyle karşılaşır.
Annesi bak oğlum, dün neler yaşadığını ve nelerin olup bittiğini bana anlatmak ister misin, diye sorar?
Adıgüzel, anasına herhangi bir cevap vermeden yanından sıvışıp geçip gider. Ahırdan atını çıkarır ve atına atladığı gibi, yola koyulur. Beynini meşgul eden, adını bile bilmediği ve adını Gülçiçek koyduğu kızın hayaliyle devam edip giderken, bir daha Han kızını görüp göremeyeceği endişesi içinde atını sürüp gider.
Bu karmaşık duygular içinde pınarın başına kadar gelir. Etrafına bakınsa da, henüz Gülçiçek’in gelmediğini görür. Sonra yoluna devam ederek, sürünün yayıldığı yere gider. Çobanların erzaklarını teslim eder ve başka ihtiyaçlarının olup olmadığını sorduktan sonra, hiç zaman kayıp etmeden gerisin geriye dönerek, pınarın başına gelir. Atını çayıra örükledikten sonrada, gönül verdiği kızı beklemeye başlar. Bir yandan da papatya çiçeği toplar. Belli bir zaman geçmişti ki, iki kızın kendine doğru geldiğini görür. Elinde çiçeğiyle, kızların gelmesini bekler. Aklından ilk geçirdiği düşüncesi, acaba Gülçiçek’inde bu gece benim gibi, gözüne uyku gidip, gitmediğiydi.
Gülçiçek pınarın başına gelir gelmez Adıgüzel’e eliniz uzattır ve hoş geldin ettikten sonra, beni çok mu beklediniz, der?
DEVAM EDECEK.
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair