Kadın 8 gibidir diye yazıma başladım. Başladım başlamasına da, aşk ta 8 gibidir. Zaten maddi aşk ve kadın genellikle yan yana gelmişlerdir.
Sekiz ile kadın arasında o kadar çok ilişki var ki, bu ilişkileri 8 maddede toparlamak istiyorum. Yazımın sonuna kadar katlanıp okuyanların, ardımdan “Ahmet Fidan bu gün fena saçmalamış” dediklerini de duyar gibiyim hani. Öyle denileceğini öngörsem de ben kadınlar ile 8 arasındaki paralellikleri kendi mantıksal çerçevemde ortaya koyacağım.
1. olarak konuya en masum benzetme olan “bağlılık” ile başlamak istiyorum. Kadınlar bağlı olmayı çok severler. Genelde erkeğe göre biraz daha muhafazakardırlar, statükonun korunması daha fazla önemlidir onlar için. Statüko ve bağlılığın sembolü zincirdir. Zincir de 8 gibi halkalardan oluşur. Kadınların itaatkarlığı da yine zincir kavramıyla özdeşleştirilebilir.
2. olarak; kadınlar yumuşak yaratıklardır. Hem fiziksel olarak hem karakter olarak hem de duygusal açıdan narindirler. 8 rakamı da şekil olarak yumuşak bir rakamdır. İlave olarak bu rakamı (sekizi) düz yatırırsanız sonsuzluğu sembolize eder.
Maddi aşktan ilahi aşka yani sonsuzluğa geçmeyi de anımsatır 8 rakamı.
Bu açıdan kadınlar ilahi aşkın birinci basamağı olarak kabul edilebilir.
3. olarak; kadınlar için en önemli öğe gözdür. Hem, hemcinsleri açısından hem de karşı cinsleri açısından. Yani kadınlar açısından görsellik içeriğe göre çok daha fazla önemlidir. Erkekler açısından da kadının görselliği daha ön plandadır. Ayrıca bir kadında en çok önem verilen uzuvlardan biridir gözler. Bu nedenle kadınlar makyajlarının en çoğunu gözler ve göz civarlarına uygulamaktadırlar. 8 rakamı takdir edersiniz ki göz ile ilişkilidir. İki gözü temsil eder.
4. olarak; Estetisyenler kadınların ideal vücut ölçülerini genelde 90-60-90 rakamlarıyla ortaya koyarlar, bu rakamlara göre bir çizim yapıldığında dikey açıdan sekizin formuna benzer bir form (şekil) ortaya çıkmaktadır. Bu oranların her birinin de sonu sıfır olması sekizin bir başka açıdan parçalarını oluşturur.
5. olarak; Sekiz rakamı “s” harfi ile söylenmektedir. S harfi ise, sessizliğin, vesvesenin, dedikodunun sembolüdür. Hatta Kur’andaki muvvizateyn sureleri (Nas ve Felak sureleri) sessizliğin “s” sindeki akustik ritimle okunmaktadır. Sessizlik, dedikodu, gizlilik, sır yine sekiz rakamının “s” siyle ilişkilidir.
6. olarak; 8 rakamı papatyanın koparılmamış son yaprağını sembolize eder. Papatya yaprakları da “seviyor” “sevmiyor” çiçek falında kullanılmakta. Hem şekil olarak tek yaprağı kalmış papatyaya benzer hem de çiçek falına kadar dayanan saflığa, hatta kaba tabirle salaklığa.
7. olarak; 8 rakamındaki “s” harfi sevginin ilk harfidir. Sevgi masumiyeti, bağlılığı, hoşgörüyü, merhameti çağrıştıran kavramlardır. Bunlar hem sekizin “s” siyle hem de 8′in oval formuyla ilgilidir.
8. olarak, 8 deki dairesel form, kadının vücudundaki dairesel kavramlarla örtüşmektedir. Kadınlarımızın bakış açıları da yine dairesellikle ortaya konulabilir. Zira, kadınlarımız tartışmalarında belli bir dairesel çapın dışına pek çıkmak istememektedirler. Bu nedenledir ki, kadın erkek tartışmaları bu dairesellikten çıkılamadığı için sonuçsuz kalmaktadır. Bir başka açıdan ise, sekiz rakamındaki halkaların birbirine kilitlenmesi, kısır çekişmeleri, kör düğümü çağrıştırmakta.
Bu yazıma en çok eleştiriyi ister istemez bayanlar getirecektir. Buyursunlar getirsinler. Erkek okuyucularımdan gelebilecek yeni öneriler olursa, bu maddeleri 18 e kadar çıkarabiliriz. O zaman ortaya 1 rakamını ilave etmek istiyorum ki, 1 ise erkeği temsil etmekte. Böylece 18 rakamını da ayrıca çözümlemek gerekecektir.
Devamını gelecek 8 Mart Dünya Kadınlar gününe bırakalım.
Dünya kadınlar günü kutlu olsun. Bu iğneli ve absürt yazıyla pek kutlamış olamadım ama, sürçü lisan ettimse hoş görün sevgili hoş görülü bayanlarımız.
Aydınlık yarınlar temennilerimle.
Not:
Bu yazı, www.bilgiagi.net, www.timeturk.com, www.bilgievreni.com, www.haberanaliz.net, www.siyasalforum.net, www.gunesgazetesi.net, www.gercekgazete.web.tr, www.kamudanhaber.com ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Balıkesir Demokrat, Marmara Bölge, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
(17 Mart 2009 tarihi itibarıyla Bu yazı toplamda 467, bugün ise 54 kez okunmuştur/backup)
Sevgili Ahmet bey;
Bu ilginç yazınızı severek okudum. Kesinlikle bir erkekte bulamayacağınız bağlılık, kadının ruhunda vardır. Yalnız şu 5. maddedeki dedikodu vs. emin olun erkeklerde daha fazladır. 6. maddedeki kaba tabirle salaklığa vuran saflığı siz erkekleri ne kadar mutlu ediyor değil mi? Ama emin olunki kadınlar asla saf değildir. Sadece bazıları öyle gözükmek ister. En ince ayrıntılara kadar herşeyin farkındadırlar. Hiçbir şeyi unutmazlar…
Varsın erkekler hala görsel olarak kadın vücuduna hayran kalsınlar. Bir kadının yüreğine inebilen kaç tane erkek vardır ki?
Erkeği 1 rakamı temsil eder demişsiniz. Gerçekten çok haklısınız. Çünkü erkek bir tahta gibi dümdüzdür. Ne incelik, ne samimiyet, ne duygu… Varsada iki elin parmak sayılarını geçmez.
Bu fikirlerim tecrübeyle sabitlenmiştir
Mart 8th, 2009 at 02:58/bacup
Sevgili Meliha Ağca,
klasik bir kadın hoşgörüsüzlüğünü sergilemişsiniz. Kadınlar gününde sizi bu duygunuzdan dolayı tebrik ederim.
Hayatla dalga geçmesini bilemeyen, sonunda hayatın da darbesine mahkum olur. Her şeyi böylesine dar pencereden alıp da, böylesine mutsuzluğunuzu dışa vurmanın ne gereği var ki? Zaten yazarın kendisi absürd olduğunu belirtmiş yazısının, böyle bir yazıya atlayıp zıplamakla, sanırım sazanlaşma rekorunu da kırmışsınız!!! Erkekleri düz bir tahtaya benzetmişsiniz. Eee, madem bu kadar duygusal sanatkârlarsınız da, neden bu düz tahtaya görsel bir güzellik ekleyip şekillendiremiyorsunuz? Demek ki, kabahat tamamen sizdeymiş!.. Şunu da unutmayın eğer Allah’a inancınız varsa, Allah bile erkeği poligami, kadını monogami yaratmıştır. Biz Tanrı’nın kurallarına uyarken, sizin aranızdan çıkan daldan dala konan hatunlar demek ki, Yüce Yaradan’a bile karşı gelip, tek eşliliği değil çok eşliliği kabul ediyorlar. Sonra da kadının yüreğine inebilen kaç erkek vardır diyorsunuz? Bakın, bir erkek yüreğine birkaç kadını birden sığdırabilirken, bir kadın bir erkeğe bile yüreğini açmaktan ne kadar aciz değil mi? Bunu açık açık itiraf ediyorsunuz… Bu bile sizin ne kadar narsist bir yapıya sahip olduğunuzun göstergesidir. Vurun kilitleri, kapatın demir kapıları, gönlünüzü zincirlerle sarıp sarmalayın. Bizim gönlümüz tüm güzelliklere açıktır, unutmayın. Biz her kadında ayrı bir güzellik buluruz. Hatta sizin gibi birinde bile!!!
Sevgiler…
Mart 8th, 2009 at 12:48
Hocam; farklı lezzette bir yazı olmuş… Konuyu “8″ ana fikrine bağlaman çok sempatik ve gülümsetici… Dediğin gibi 18′e kadar da uzatılabilir aslında… Ama o zaman da yazının omurgası yok olabilir. Ve belli bir açıdan ele aldığın konu için kafa yorduğun apaçık ortada… Bu da saygı gerektiren bir olgu… Valla ne diyeyim; eline sağlık…
Mart 8th, 2009 at 15:17
Merhaba dostlar.
Bu nazik varlıkların bu güzel gününde bazı gerçekleri dile getirdiğim için biraz üzgünüm.
Yazımda atladığım bir husus vardı. Onu da ilave etmek istiyorum.
O da, kadın ile aşk kavramları bütünleşiktir.
Sekizi düz çevirirseniz sonsuzluğu sembolize eder.
Maddi aşktan ilahi aşka yani sonsuzluğa geçmeyi de anımsatır 8 rakamı.
Ama bunu aşmak ise her yiğit veya yiğidenin harcı değil.
Kadın vefadır, sadakattir, çiledir, özveridir, paylaşımdır, kıymettir.
Ana olanları cennetin temsilcisi kadın olanları da başımızın tacıdır.
Sevgi ve saygılarımla.
Mart 8th, 2009 at 15:50
Meliha hanım;
öncelikle Ahmet hocam’dan hemşehri olduğumuzu öğrendim. İnanın çok mutlu oldum. Kadınlar Günü’nüzü en samimi duygularımla kutluyorum.Yorumunuzu okudum. Unutmayın ki; siz kadınlar da kusursuz değilsiniz.En başta belki de fıtratınız gereği tam bir muammasınız. Biz erkekler kadının tam olarak ne istediğini henüz çözebilmiş değiliz. Gönlü hoş tutulması gereken yaratıklarsınız. “YARATIK” kelimesini hakaret içerikli söylemiyorum. Nasıl hoş tutulacağınız konusunda da elimizde maalesef bir broşür yok. Çünkü ne zaman neye meyledeceğinizi kestiremiyoruz. Giriftsiniz… Derinsiniz… Bir kaç şıkta cevap seçenekleri olan zor bir sorusunuz… Başka davranıp, başka düşünüyorsunuz… Biz şaşırmış durumdayız… Bir erkekle evleninceye veya elde edinceye kadar tüm hünerlerinizi sergiliyorsunuz… Ondan sonrası maalesef yyok. Kendinizi anında bırakıveriyorsunuz.Bu arada erkekler de tabi ki sütten çıkmış ak kaşık değildir. Ama hiç olmazsa ayan beyan ortadayız.
Bir kabahatimiz, hemen yüzümüzde belli olur. Asıl fikrimi söyleyeyim: Yüce Yaradan bizi öyle bir halketmiş ki; kıyamete kadar didişip duracağız. Tek tük yaşanan güzel anları da kar sayacağız. Gerisi galiba bomboş…
Mart 8th, 2009 at 15:53
Zekeriya bey;
Kadınlar günü kutlaması için teşekkür ediyorum.
Biz kusursuz yaratıklarız demiyorum. Çok eşliliği kabul eden kadın kadın değildir diyorum. Zavallı bir yaratıktır sadece! Erkeği etkilemek için gözyaşı ve cinselliği silah olarak kullanan kadında kadın değildir!
Aslında biz çözülmez yaratıklar değiliz. Birazcık ruhumuzu anlayabilseniz. Tatlı dil, güler yüz… Tarladan koparılmış minik bir çiçek bile bizi mutlu eder, ama bunu sunmasını bilene…
Hayat sonuna kadar böyle gidecek, bir yanda anlamayanlar, bir yanda anlatamayanlar…
Hoşçakalın…
Mart 8th, 2009 at 16:06
Sevgili Meliha Ağca,
bir kez daha karşı karşıyayız sanırım…
Bakın peşinen ne kadar sanattan yoksun bir yaradılışta olduğunuzu söylüyor ve kabul ediyorsunuz. Bu konudaki mütevaziliğinizi tebrik etmem gerekir. Her kadın bunu kabul edemez!.. Önemli olan şekli verirken ikiye kırmamaktır. Demek ki siz böyle bir yetenekten yoksunsunuz!.. Eh ne yapalım, Yüce Yaradan her kulunu aynı özellikte yaratamıyor ki… Sizi de sanattan yoksun yaratmış anlaşılan. Yüreğe birden çok sevgiyi sığdırmak da bir marifettir. Tabii sevgiyi anlayabilene, yaşayabilene… Yoksun olan bir taneyi dahi sığdıramaz. Çünkü, o sevginin ne olduğunu bilmez ki!.. Sanırım algılama hatası içerisindesiniz, daldan dala atlamak farklıdır, yumruk kadar yüreğe dünyalar kadar sevgiyi sığdırmak farklıdır. Ama pardon siz sevgiden yoksun olduğunuz için bunun ne anlama geldiğini de anlayamazsınız… Zaten sizin gönlünüz anladığım kadarı ile ya yosun bağlamış, ya da nasır tutmuş!.. Kendinizi zorlamayın, hayatın akışına bırakın. Belki böyle daha mutlu olursunuz…
Sevgiler…
Mart 8th, 2009 at 17:43
KADIN
ve
ERKEK
Birbirinden ayrı düşünülemez iki varlık.
İnsan zaten bu ikisinin toplamı.
Ne kadın tek başına insan olmanın erdemli olgunluğuna ulaşabilir ne de kadınlar.
Ama şu kadınları ve erkekleri mutlu etme listeleri aklıma gelince bu işte bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Onun için Hocam siz o 18 rakamını bence çok insaflı bir rakam olarak seçmişsiniz…
Mart 8th, 2009 at 17:59
Sayın Horoz;
Beni nasıl algılamak istiyorsanız öyle algılıyorsunuz! Buda sizin eksikliğiniz… Kendinizi öyle bir savunma içerisine girmişsinizki, ne yazdığınızı göremeyecek hale gelmişsiniz. Siz benim hakkımda yorum yapamazsınız, çünkü beni tanımıyorsunuz! Ama şuna inanınki beni tanıyanlar çok iyi tanır! Eminim kendi eksikliklerinizi başkalarına yüklemeye çalışıyorsunuz. Hadi bakalım böyle bir günde eşinize ya da kız arkadaşınıza bir buket çiçek alıp götürün. Tabi ruhun o kadar inceyse…
Mart 8th, 2009 at 19:06
Sevgili Meliha Ağca, baştan sona beni suçlayıcı bir yazıyı kaleme almışsınız.
Bakın, ne kadar sevgi yoksunluğu ve açlığı içerisinde olduğunuzu da burada ortaya koymuşsunuz bence. Sayın diye başlamışsınız. Sevgili diye yazdığınızda illa ki, aşk anlamında sevgili algıladığınızı ortaya koymuşsunuz. Emin olun sevgi her şeyin çaresidir. Sevin. Neyi severseniz sevin. Bir çiçeği, bir böceği, bir kediyi… Madem ki aşk anlamında sevgiden bu kadar korkuyor ve kaçıyorsunuz, siz de bu sevginizi başka bir yöne kanalize edin. İnanın bana çok daha mutlu olursunuz. Evet, sizi gerçekten tanımıyorum. Sadece yazdıklarınızdan değerlendirmelerde bulunuyorum. Eminim ki siz bir devlet memurusunuz. Hem de katı kurallara bağlı kalan, statükocu bir devlet memuru.
Tabii bu arada bir kez daha tebrik ediyorum sizi!.. Nedenine gelince, bir önceki yazdığım yazıdan dolayı beni savunma içerisinde olmakla itham etmişsiniz. Lütfen, rica ediyorum, hangi cümleden ya da kelimelerden böyle bir sonucu çıkarttınız? Ne olur cehaletime verin!.. “Siz benim hakkımda yorum yapamazsınız, çünkü beni tanımıyorsunuz!..” demişsiniz. Evet, çok haklısınız. İyi de siz beni ne kadar tanıyorsunuz da, yorumda bulunma hakkını kendinizde buluyorsunuz, peki? Bakın, şu son yazdıklarınızda bile hep karşı tarafı bir şekilde suçlama, aşağılama, kendinizi üstte görme gibi bir ruh hali içerisindesiniz. Oysa ki, her ikimiz de dünyayı değiştirme gibi bir mucizenin peşinde koşmuyoruz, sadece yazılanlardan kendimize göre bir değerlendirme yapmaya çalışıyoruz. Lütfen biraz daha hoşgörü!.. Yapabilir misiniz acaba? Kendinizi bu kadar germeyin. Unutmayın hayat çok kısa. Ne dünü yaşayabilirsiniz, ne de yarını bilebilirsiniz. Siz en iyisi içinde bulunduğunuz an’ın güzelliklerini keşfetmeye çalışın. Umarım başarırsınız. Sadece biraz relax!!! Eşim ya da kız arkadaşım yok. Sizin söylediğiniz anlamda… Ama size gerçekten güzel bir buket kır çiçekleri yollamak isterdim… Ama kabul eder misiniz bilemem. Olsun ben yollayayım da, siz ister kabul edin, ister etmeyin. Gönlünüz bilir…
Ömür boyu sevgi ile kalın…
Mart 8th, 2009 at 21:18
Sayın Horoz;
Asıl siz oturun ilk önce kendinize bir bakın. Gerçek isminizi bile buraya yazamayacak kadar cesaretsizsiniz!
Sayın diye hitap ettiysem, bu saygımdan dolayıdır emin olun!
Sevgi yoksunu demişsiniz, sadece gülüp geçtim. Benim yüreğim o kadar sevgi dolu ki, ancak deryalarla ölçülür.
Evet devlet memuruyum ama o bildiğin katı devlet memurlarından değil.
Görevini iyi yapan ama insanlığını kaybetmemiş biriyim! Hiçbir konuda kendimi üstün gördüğüm yok, o beyninize bunu iyi yerleştirin! Ben genel olarak erkeklerin yapısından bahsettim. Eğer siz o genelleme içine girmiyorsanız neden kendinizi bu kadar yıpratıyorsunuz anlamıyorum:) Asıl siz rahat olun, takmayın kafanıza böyle şeyler:)
Eş ya da kız arkadaş yokmuş, acaba size tahammül eden birini mi bulamadınız yoksa?
Ayrıca sizin çiçeklerinize ihtiyacımda yok:)
Çünkü ben gönlümde binlerce çiçek barındırıyorum…
Esen kalın :):):)
Mart 10th, 2009 at 01:40
Merhaba,
Yazmış olduğunuz yazınızda, gerçekten toplumda olan gerçekleri anlatmış olduğunuzu düşünüyorum. Bence yorum yapan insanlar, yazıyı iyice okuyup, en ince ayrıntıları inip irdemeleri gerekir.
Cımbızla çekerek olumsuzluklara takılmamaları gerekir. Ben yazınızda analara ve kadınlara çok değer verdiğinizi düşünüyorum. Çünkü yoksa Şu sözleri söylemezdiniz: Ana olanları cennetin temsilcisi, kadın olanları da başımızın tacıdır. Ayrıca bir kadında en çok önem verilen uzuvlardan birirdir gözler. demiş Sayın hocam. Çünkü onlar yalan söyleyemezler. Hem fiziksel olarak, hem karakter olarak hem de duygusal açıdan narindirler. 8 rakamı da şekil olarak yumuşak bir rakamdır. İlave olarak bu rakamı (SEKİZ) düz yatırırsanız sonsuzluğu sembolize eder. Bence hocam şunu söylemek istemiş, (KADIN SONSUZLUKTUR) Sonsuzluk ise İlahi aşkı temsil eder. Tabiki bence aşkı bilene…
Kaleminize sağlık Hocam saygılar…
Mart 10th, 2009 at 02:41
Sevgili Meliha Ağca, nasılsınız?
Artık bedduanız mı tuttu, sizin gadrinize mi uğradım bilemiyorum, ama iki-üç gün gripten dolayı yataktan dışarı çıkamadım. Bu nedenle gecikmeli bir cevap yazıyorum. Umarım görür, okursunuz…
Müstear isim kullandığımı nereden çıkarttınız? Ya da sizin gerçek adınız Meliha Ağca mı? Veya bunlar çok mu önemli sizin için? Tutun ki dediğiniz gibi cesaretim yok, korktum yazamadım!.. Sizin için ölçü bunlar mı? Önemli olan duygu ve düşünceler sanıyordum!.. Beni yanılttınız. Deryalarla ölçülecek kadar geniş sevginiz olduğunuzu söylemişsiniz. Emin olun sevindim. Gerçi çok fazla da inandırıcı olmamış, ama yalan da olsa hiç olmazsa sevginizin olduğu iddiasında bulunmanız bile hoş… İleride inşallah o da olur.
Devlet memuru olduğunuzu düşündüm, yanılmamışım. Ama hiç bir zaman görevinize yönelik bir değerlendirmede bulunmadım, sadece statükocu olabileceğinizi düşündüm. Bu da bilirsiniz ki kuralcılıktır. Kötü bir şey değildir!.. Ama yine bana söylediğiniz savunmayı kendiniz yapmışsınız, görevini iyi yapan, insanlığını kaybetmemiş biriyim demişsiniz. Yoksa, diğer devlet memurlarının görevlerini iyi yapmayan ve insanlığını kaybetmiş memurlar olduğunu mu ima etmek istiyorsunuz? Böyle bir iddia karşısında üzülürüm!..
“O beyninize bunu iyi yerleştirin!..” sözünü de size yakıştıramadım doğrusu. Bir daha okursanız o cümleyi eminim siz de kendinize yakıştıramayacaksınızdır. Görevini iyi yapan bir devlet memuruna yakışmayacak bir söz bence.
Yine erkeklerin genel yapısından bahsettim diyorsunuz. Bu kadar iyi mi tanıyorsunuz karşı cinsinizi? Eğer böyle katı kurallar içerisindeyseniz, size şunu söyleyebilirim, ya hiç tanımıyorsunuz, ya da çok önyargılısınız. Bir-iki erkekden darbe yemek sizi bu düşüncelere sevketmemeli bence. Hepsi bir değildir ki!..
Eş ve kız arkadaş konusunda benim onlara tahammül edemediğimi niye düşünmüyorsunuz? Sizin hemcinslerinizin hepsi birer kanatsız melek mi yoksa? Bence bir de bu yönden düşünün lütfen!..
Sanal da bile çiçeklerimi kabul etme nezaketi göstermiyorsunuz!.. Ne diyeyim, çok naziksiniz!..
İyi de gönlünüzde nasıl oluyor da binlerce çiçek barındırabiliyorsunuz? Şunun sırrını merak ettim doğrusu… Aydınlatırsanız sevinirim.
Her şeye rağmen, yine de sevgiyle kalın…
Mart 11th, 2009 at 20:43
Sayın Horoz;
Öncelikle geçmiş olsun diyorum. Ne kadar önyargılı bir insansınız. Neden size beddua edeyimki, yazdıklarınıza gülüp geçiyorum.
Burda kullandığım isim ve soyisim bizzat kendime aittir. Takma isim kullanmıyorum, bana sahte geliyor.
Devlet memuru olduğumu tahmin etmeniz kocaman bir yalan, zaten biliyordunuz. En azından ben sizin adınızı artık biliyorum.
Evet belki kuralcı bir devlet memuruyum. En azından görevimin bilincindeyim.
Aslında yazdıklarınıza birebir cevap vermekte istemiyorum. Açıkçası sıkıldım bu laf kalabalığından.
Ama şunu hiç unutmayın! Eminim beni tanıma fırsatınız olsaydı, buraya yazdıklarınızdan utanırdınız.
Artık uzatmayalım olurmu?
İyi dileklerimle…
Mart 12th, 2009 at 00:09
Sevgili Meliha Ağca,
Anladığım kadarı ile pes edip, geri çekiliyorsunuz!.. Eh, siz bilirsiniz. En azından nerede geri çekileceğinizi biliyorsunuz. Tebrikler.
Sıkıldığınızı söylemişsiniz, üzüldüm. Benden kaynaklanıyorsa da özür dilerim. Yalnız şunu söylemişsiniz; “Beni tanıma fırsatınız olsaydı, buraya yazdıklarınızdan utanırdınız!..”
Size yönelik utanacak hiçbir şey yazdığımı düşünmüyorum. Ama istiyorsanız, beni utandırabilirsiniz!..
Ömür boyu sevgiyle kalın…
Mart 12th, 2009 at 13:46
Sayın Horoz;
Bunu sakın pes edip, geri çekilme olarak algılamayın! Çünkü bu böyle uzayıp gidecek, gereksiz olaylara meydan vereceğiz.
Beni tanımadığınız için yerli yersiz yorumlarda bulundunuz. Bende beni bilenler iyi bilir diyorum. Aslında sorduğunuz kişiden bilgi alabilirdiniz.
Sevgi bir yaşam biçimidir ve ben bunu en iyi bilenlerdenim.
Sizde ömür boyu sevgiyle kalın…
Mart 12th, 2009 at 20:52