Bu iki kavramın arasındaki temel farkı düşünerek başlangıç yapmak istersek, cehaletin mutlak sınırlarının keşfedilemeyeceği gerçeğiyle karşı karşıya kalırız. Bununla ilgili sözlerden en çok bilineni, “cahil dostun olacağına bilgili düşmanın olsun” temennisidir. Her halükarda bilgili düşmanınla mücadele ederken her gün her saat hayat bize yeni tecrübeler kazandırır.Belki bir çok farklı insan türü birbiriyle geçinebilir ama cahil ile bilge birbiriyle geçinemez. Cahillik masumluk değildir. Özellikle de çağımızda bunu kimse masum gösteremez. Çünkü, günümüzde bilgiye ulaşmak inanılmaz kolay ve her yerden doyurucu ve ayrıntılı bilgi edinebiliyoruz. Tabir caizse, günümüzde her kaldırdığımız taşın altından bilgi fışkırmakta. Bilgi, yatak odalarımızdan cebimize, hatta kulağımızdaki kablosuz kulaklığa kadar girmiştir.Çoğu kişinin cahilliği veya bilgeliği diplomayla ölçme düşüncesi ise, başlı başına büyük bir yanılgıdır. Nice ümmi, (okuryazar olmayan) vardır ki bilgisi ve tecrübesi cihana yayılmıştır. Ve yıllarını, ömrünü eğitime vermiş kişiler vardır ki, bunlar da içi boş elbiselerdir. Bu kişilerin eğitimdeki kıdemi, sadece ve sadece zaman içinde yaşlanmaktır. Yani zamanla insanların değil armutların olgunlaştığı gerçeğini ispat ederler. Ve bu kişilerin yaptığı ihtisas aslında cahilliğin yaptığı ihtisastır.
En güzel ve kalıcı bilgi, bizzat insanın kendi tecrübeleriyle süslenmiş, beyniyle sorgulamaları sonucu metafiziksel veya tasavvufi derinlikler kazanmış bilgidir. Yani ben kimim, nereden geldim ve nereye gidiyorum, misyonum nedir, benden beklenen nedir, sorgulamaları sonucu “ben düşünen bir hayvansam, düşünmeyen hayvandan farklı olarak dünyaya ne katabilirim” düşüncesinin idealize edilmesidir.
Oysa ki, günümüzde çevresinden bilgi fışkıran medyatik arenada yaşayan insanlar, kendilerini düşünmeye, öğrenmeye yönelten ne varsa bunlardan özenle ve dikkatle uzak kalmaktalar. Yine günümüzün afyonları arasında yer alan, Maç, Magazin, Müzik üçlüsünün şeytan üçgeni arasında zevkle dansetmekteler. Bu üçgenin dışındaki hayat zaten zordur, gereksizdir hatta tehlikelidir. Bu üç kenarlı şeytan üçgeni ister yüz yıl öncesi olsun ister günümüzde olsun hiç önemini kaybetmemektedir. Tıpkı korku filmlerinin sonunda genellikle kötülüğün baki kaldığı gibi.
Benim haber izlediğim TV, cehalet için bir magazin aracı, benim haber dinlediğim radyo, cehalet için müzik aracı, benim coşkulu bir şekilde bilgi söğüşlediğim internet teknolojisi, cehalet için saatlerce geyiklerin yapıldığı MSN aracı olarak kullanılmakta. Kısaca herkes kendi ruhunun gıda aldığı kanalı tercih etmektedir.
Şu an yazdığım bu satırları şeytan üçgenin içinde yaşayan bir cahil rahatsız olarak okuyacaktır. Hatta ilk iki paragrafı okuduktan sonra sıkılıp bu paragrafa kadar gelmeyecektir bile. Biz de bu gerçeği bile bile LADES yazmaya devam etmekteyiz. Belki bir tane TEK BİR TANE DÜŞÜNEN BİLGE, ERDEMLİ BİR İNSANIN BEYNİNDE IŞIK yaktırırız düşüncesiyle.
Bu vadide bizi mutlu eden duruşumuzun veya pozisyonumuzun zor olması ve bu zorluktan dolayı da kıymetli olmasıdır. Bırakın sevgili bilgi dostları, siz bilgenin ışığının peşinden giderken zorluk çekerken onlar kolayı tercih etsin, onlar GÜNLERİNİ AVANDAL OLARAK GEÇİRİRKEN SİZ ZAHMET ÇEKİN FAKAT ERDEMLİ OLUN. BEYNİNİZ TAA ÖTEKİ ALEMLERİ ARŞINLASIN.
Esenlik ve sabır dileklerimle.
Not:
Bu sitede yayınlanmakta olan yazılar http://www.yazarport.com, http://www.gunesgazetesi.net http://www.bilgiagi.net http://www.bilgievreni.com, http://www.siyasalforum.net http://www.gercekgazete.web.tr ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
Sayın: Dr.Ahmet FİDAN
Her zaman ki gibi akıcı ver içine alan yazılarınız gibi bu yazınız da oldukça etkileyici…
Bencede insanın bilgili dostu olsun… Ve yazınızın en can alıcı yeri izninizle kopyalıyorum buraya;”Bu vadide bizi mutlu eden duruşumuzun veya pozisyonumuzun zor olması ve bu zorluktan dolayı da kıymetli olmasıdır. Bırakın sevgili bilgi dostları, siz bilgenin ışığının peşinden giderken zorluk çekerken onlar kolayı tercih etsin, onlar GÜNLERİNİ AVANDAL OLARAK GEÇİRİRKEN SİZ ZAHMET ÇEKİN FAKAT ERDEMLİ OLUN. BEYNİNİZ TAA ÖTEKİ ALEMLERİ ARŞINLASIN.”
Ve bende şunları eklemek istiyorum.
Özellikle bazı kesimler tarafından, bir nevi hastalık olarak algılanmasına rağmen herkeste belli bir miktar bulunduğu gözardı edilen, tedavisinin de ancak “okumakla” mümkün olduğu varsayılan olgu değilmidir. Halbuki cehalet halihazırda bedende uyur halde bulunan ve eyleme geçmek için tüm hücrelerin bitap düşmesini ya da herhangi bir sıradışı durumu kollayan virüs gibi değilmidir…?
Yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum…
Saygılarımla…
Çok haklısınız Ahmet bey. Doğru söze ne denir? Benim ve bir çoğumuzun düşüncesi olduğunu tahmin ettiğim bir düşüncemi eklemek istiyorum izninizle ” cahil kişiyi eğitebilir bilgilendirebiliriz” diğer tarafta sözde okumuşlarımız bilgiç, herşeyi ben bilirim diyenlerimiz var, “cahil dostun olacağına bilgili düşmanın olsun” diye düşünürüz her zaman. Ben böyle düşman olmaz olsun diyorum…