Sevgili okurlarım, ülkemizde kadın olmak ne kadar zor olduğunun sebeplerini düşünmenin zamanı geldi de geçiyor bile.
Dünyanın neresine giderseniz gidin, kadın ana, kadın bacı, kadın sevgili, kadın kızımızdır. Böyle olmasına rağmen, kadını sevgilisi, kadını koçası, kadını oğulları öldürüyor. Bu ne yaman bir çelişkidir, bu çelişkiyi anlamak mümkün değil. Gün yok ki, gazetelerin manşetinde kadına şiddet yer almamış olsun. Bu yazılan yazıların gerçek yönünü inceleyip araştırdığımda, kadına şiddeti yapan kişilere insan diyemiyorum. Bu kişileri bu duruma getiren sebepleri incelediğimizde,
bu sebeplerin temelinde yatan gerçeklerin birici derecede, çarpık eğitim-öğretimden kaynaklandığı ortaya çıkmaktadır.
O zaman, topyekûn bu olumsuzluklardan kurtulmanın tek bir çaresi ”Milli Eğitim” politikalarının yeniden gözden geçirilmesi akla gelmektedir. İnsan yaradılışın temelinde var olması gereken, saygının, sevginin ve kardeşliğin birinci derecede unutulmaz bir değer olduğu ölçüsü sağlanmalıdır.
Ancak bu gibi temel kavramlar sağlandıktan sonra, pozitif düşünceye dayalı, laik, sosyal ve demokratik eğitimin uygulamasına geçilmelidir. Milli eğitimin, mutlaka milli olması hiçbir zaman akıldan çıkmamalıdır. Cumhuriyetimizin kururcusu Mustafa Kemal Atatürk’ün başlatmış olduğu Milli Eğitimle ilgili reformların ışığında yeni kuşakların sağlıklı bir biçimde, bilgi donanımlı bir nesil olarak yetiştirilmesine gayret gösterilmelidir. Aksi halde, bizleri içinden çıkılmaz, çok kötü bir gelecek beklemektedir. Görülen odur ki kadına şiddetin altında yatan, gerçek sebeplerin temelinde eğitimsizlik ve cehalet yatmaktadır.
O zaman bu cehaletin ortadan kaldırılması için, işi şansa bırakmadan öncelikli olarak öğretmenlerimizden başlayan çağdaş eğitim formasyonu verilmelidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği ölçüsünde, “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” Sözü yerine getirilmiş olsun. O zamanda öğretmenlerimiz, çocuklarımızı ve gençlerimizi donanımlı eğitip- öğretsinler.
Sonuç itibariyle, anne, baba olacaklarda çocuklarını sıfır yaştan başlayarak yedi yaşına kadar karakter ve kişilik kavramlarını kazandırmış olsunlar. Böylece çocukların yaşları geliştikçe, adam gibi adam olmaları sağlanmış olunur. Onlarda, kadın, koca olduklarında, kendi çocuklarını sağlıklı yetiştirebilsinler.
İnanıyorum ki, böyle bir eğitim politikası uygulamaya koyulduğu takdirde, ekonomik ve sosyal kalkınmanın ötesinde, kadına şiddette de son bulmuş olur.
Mürsel Adıgüzel
Eğitimci Yazar ve Şair