Sevgili okurlarım, eğitimle ilgili düşüncelerimi yazmaya başladığım günden beri, eğitimli bir toplum nasıl oluşturulur diye düşünüp ve yazmaktayım.
Otuz yıllık eğitimcilik, yirmi yıllık yazarlık hayatımda edindiği bilgi ve tecrübe ışığında, çocuk eğitimin önemini söylemek ve yazmak oldu. Buna bağlı olarak, öğretmenlerimiz inde bilgi ve beceri seviyelerinin yeterli ve donanımlı olmasına dayalı, yetiştirilmesini de unutmamak gerekir.
Bu gün içinde bulunduğumuz eğitim politikalarına baktığımızda, “yaz-boza” benzediğini görmekteyim.
Bakın “Milli Eğitim” politikalarını yürütmek adına bakan olan şahsiyetler, siyasi hırslarını ve yaptırım güçlerini kanıtlamak için, eğitimi ne hale getirdikleri ortada. Ne kadar olumsuzluk varsa onu getirip uygulamaya koydular. Bu tür uygulamalar, çocuklarımızın geleceğini etkilemeye başladı. Dünyada bilgi düzeyi bakımından hatırı sayılır bir seviyedeyken, son zamanlarda seviye diye bir şeyin kalmadığı görülmektedir. Çünkü Milli Eğitimin başına gelen, Milli Eğitim Bakanları, kendi siyasi düşünce düzeyine göre, kendilerini kanıtlamaya
çalışmaktadırlar.
Hal bu ki, Milli Eğitim Bakanlığı derken, bu bakanlık ülkemizin geleceğini düşünerek, yüz yıllara dayalı bir eğitim politikasını uygulamaya koymalıdır. Her kademede okuyan çocuklarımızın laik, çağdaş, demokratik bir eğitim sistemiyle her türlü başarı elde edileceğinin yolunu açmalı ve göstermelidirler. Her kademede okuyan çocuklarımızın, Atatürk’ün ön gördüğü ve işaret ettiği, eğitim ilkeleri doğrultusunda, eğitilip-öğretilmesi sağlamalıdır. Atatürk’ü müfredattan çıkararak veya anlaşılmaz duruma getirerek bir yere varılmaz.
Ülkemizin ve milletimizin bekası için, pozitif bilim ışığında hazırlanacak programlarla her zaman düşünen, araştıran ve arge merakı uyandıran bir eğitim politikası izlenmeli ve uygulamaya konulmalıdır. Ne var ki bu gün uygulanan eğitim ve öğretimden endişe duymaktayım.
Her ülkenin belli sayıda devlet adamı vardır. Devlet adamı kolay kolay yetişmiyor. Siyaset adamlarının çokluğu, onların devlet adamı olurluğunu kanıtlamaz. Kaldı ki, bir toplumun gelişmesinin temel gereksimi, hilafsız siyaset dışı çalışmalara bağlı olmalıdır. Devleti yönetenlerin birinci görevi, kendilerinden sonra devlette görev alacakların, devletin ve milletin bekası için bu tür görevlere layık olmalıdırlar. Bu düşünceyi ön plana çıkarılarak, çocuklarımız bu mantıkla yetiştirilmesi sağlanmalıdır. İnsanın adam olabilmesi, milli ve ahlaki değerlerinin yüksek olması, buna bağlıdır.
Geri kalmışlığın temelinde var olan cehaletin mutlaka ortadan kaldırılması gerekmektedir. Ülkemiz insanların bir birleriyle dostça kaynaşması ve barış içinde yaşaması, eğitimli olmasına, ekonomik ve sosyal donat ilerinin varlığına bağlıdır.
Mürsel Adıgüzel
Eğitimci Yazar ve Şair