Medeniyetin beşiği İstanbul’u İslam kültürüne kazandıran Fatih Sultan Mehmet, bir zihniyetin müşahhas sembolüdür.
Bence fetihten evvel onun ruh köküne inmek, ahlakının dayanağını araştırmak lazımdır. Düşleri hakikate dönüştüren bu genç sultan, asaletli bir neslin terkibiydi. Çok genç bir yaşta koca bir imparatorluğa hükmetmek, güç merkezi olmak hiç de kolay değildir. O, gücünü İslam’dan ve yüreğini muhkem tutan imandan alıyordu. Osmanlı padişahlarının asıl gayesi toprak kazanmak değil, İslam’ın sedasını daha geniş bir coğrafyaya eriştirmekti. Buna ‘cihat ruhu’ da diyebiliriz. Üç kıtada at koşturanlar bu zihniyetin mahsulüydüler. Tarihimizdeki parlak zaferler bu ruhun peşinden akıp gelmişlerdir. İstanbul; Hacı Bayram-ı Veli, Molla Gürani ve Molla Hüsrev gibi maneviyat erenlerinin tasarrufuyla karanlıktan aydınlığa çıkmıştır.
Onlar Fatih’in manevî rehberleri ve akıl hocalarıydı. Fakat Fatih manevî ilimlerin yanında matematik, felsefe ve diğer pozitif bilimlerde de yetiştirmişti kendini. O, tek kanatla uçulamayacağını çok iyi bilen eşsiz bir komutandı. İlim meclislerinin müdavimiydi o… Padişah olmasına rağmen ilmin ayağına giderdi. İlim ve hikmet meclislerinden istifade ederdi.
21 yaşındaki genç bir yürek böyle yoğun bir eğitim neticesinde yetişmiş, yaşıyla kıyaslanamayacak derecede birikim kazanmıştı. Dünya siyasetini çok iyi bilen Fatih, bir rivayete göre altı tane yabancı dil bilen ender devlet adamlarından biriydi. Onu şimdikilerle kıyaslayınca ortaya çıkan fark bariz olarak görülüyor. “Ya ben İstanbul’u alırım ya da
İstanbul beni!” demek böyle bir inancın ve eğitimin neticesidir. Demek ki Fatih olmak öyle sıradan ruhların harcı değildir. Fatih olmak çileye talip olmaktır, korkuyu yürekten silip atmaktır. Bunun bedeli de, nimeti de büyüktür. İstanbul’un fethi asla bir macera neticesinde gerçekleşmemiştir. Fethe dair her şey anı anına hesaplanmıştır. Bunu sadece Sultan Mehmet yapmamıştır. O, bu ekibin başı olma şerefini yaşamıştır. Fakat İstanbul’un fethinin derunî kahramanlarının emeklerini de görmezlikten gelmemeliyiz. Onlar kendilerini görünmez kılmanın gayreti içerisinde olsalar da bizler bu örnek şahsiyetleri yeni yetişen nesillere örnek şahsiyetler olarak takdim etmeliyiz. “Benim ormanımdan bir yaş dal kesenin başını keserim” diyecek kadar iyi bir çevreci, yüzlerce gazel yazacak kadar usta bir şairdi Fatih Sultan Mehmet…
Surları döven topları bizzat tasarlayan akil bir mühendisti aynı zamanda… Onu Fatih yapan kuru bir cesaret değildi şüphesiz… Pek çok güzel hususiyet bir araya gelerek Fatih’in madde ve mana kalıbını oluşturmuştur. Fatih’i anlamadan mukaddes fethi anlayamazsınız. Fatih’in eşsiz kudretini anlamak için de onun ruhunu besleyen nurlu oluklardan nasiplenmeniz gerekir.
İstanbul’u, Türk-İslam âlemine bahşedilen nimetlerin en güzeli bilip bağrımıza basıyoruz. Onun yüce Fatih’ini de gönülden selamlıyoruz. Bizler de o çapta ve o ruhta nesiller yetiştirmenin gayreti içerisinde olacağımızı tüm dünyaya haykırıyoruz. Yaşasın fetih ruhu… Yaşasın fetih heyecanı… Yaşasın geleceğin Fatihlerini yetiştirecek analar, babalar…